14 Şubat
14 Şubat Sevgililer günü hikayesi
Kimi o günün bu yıl da yalnız geçmesinden şikayet ediyor. Kimi sevgilisine alacağı hediyeyi düşünmeye aylar önceden başladı ya da ilan-ı aşk etmek için bir yıl boyunca bugünü bekledi. Her yıl ticari hareketlenme sağladığı kadar birçok yoruma da açık olan “Sevgililer Günü” aslında sevgi uğruna ölmeyi göze alan bir adamdan miras ve sıradan bir güne büyük anlamlar katmaktan çok daha fazlası…
Filmlere, oyunlara, kitaplara konu oldu bugüne dek. Hakkında Roma İmparatorluğu’na uzanan hikâyeler, birbirinden farklı efsaneler anlatıldı. Aşka canını feda eden Valentine’nin anısına yüzyıllardır bozulmayan bir geleneğe dönüşen “Sevgililer Günü” tüm dünya tarafından her yıl daha büyük bir iştahla kutlanır hale geldi. Vitrinleri, sokakları kırmızıya boyayan bu özel gün yaklaştıkça heyecanlanmamak, etrafta el ele dolaşan çiftlere özenmemek ise bu günü tamamen ticari olduğunu düşünenler için bile neredeyse imkânsız. Sevgililer Günü belki de birçok kişinin inandığı gibi, rengini biraz aşktan biraz da Valentine’nin ölümsüz sevgi uğruna akıtılan kanından alıyor.
Antik bir geçmişe sahip olan Sevgililer Günü için anlatılan hikâyeler arasında en bilineni, Romalıların evlilik tanrıçası “Juno” adına her yıl 14 Şubat’ta düzenledikleri şenliklere dayanıyor. Kendilerine uygun eşi bulmak için çeşitli oyunlar yapılan bu eğlenceler sayesinde evlilikler artıyor ve bu durum dönemin askerlik tutkunu imparatoru olan 2. Claudius’un hiç hoşuna gitmiyordu. Ordusuna savaşacak asker bulamayışını, aşık olup evlenen erkeklerin ailelerinden ve sevdiklerinden ayrılmak istemeyişlerine bağlıyordu. Bulduğu çözüm ise tüm nişan ve evlilikleri yasaklamak oldu. Aşkın ve sevginin gücüne inanarak bu emre karşı çıkanlar arasında bulunan filozof Valentinus, kalabalıklara konuşmalar yapıp, gittiği her yerde insanlara imparatorun hatalı olduğunu anlatıyordu. Kısa süre içinde durumu öğrenen imparator, Valentinus’u yakalattı ve mahkum etti. Aşkın yasaklandığı bir dönemde adında bile “sevgili” anlamı barındıran bir aziz, kapatıldığı zindanda hayatının aşkını bulmuş; idam edildiği 14 Şubat tarihi ise “Aziz Valentine Günü” olarak tarihe geçmişti. Sevgilisinin Valentine’nin mezarı başına diktiği badem ağacı günümüzde ölümsüz sevgi, aşk ve dostluğun simgesi olarak bilinirken; Sevgililer Günü’nü ortaçağ zamanlarından gelen bir inanışa göre iki güvercinin sembolize ettiğine inanılıyor.
Hangi sebebe, hikâyeye ya da bahaneye bağlı olursa olsun, yüzyıllardır günün anlam ve önemi aynı: içinde aşk ve sevgi dolu bir gün geçirmek. Sevginin sessiz temsilcileri olduğuna inanılan çiçekler, ne kadar büyükse o kadar çok “seni seviyorum” anlamı yüklenen oyuncak ayılar, kalp şeklinde çikolatalar, ilhamını sevgiden alan aşk sözlerinin yazıldığı kartlar… Her biri Sevgililer Günü’nün baş aktörleri, olmazsa olmazları. Aşka, sevgiliye, çift olmaya dair her şey; bütün bir yıl boyunca saklandıkları yerden çıkıp, bir günlük başrollerinin tadını çıkarıyorlar. Belki gerçekten söylendiği gibi ustaca yapılmış bir pazarlama stratejisinde öte bir anlamı yoktur ama yılın bu en sevgi dolu günü bahanesiyle de olsa sevginin dile getirilmesinin kime ne zararı olabilir ki? Hem tıpkı yılbaşı umutlarımızda olduğu gibi, belki o günü nasıl geçirirsek bütün bir yıl da öyle geçer. Kırmızı, sıcak ve aşk dolu…