4 mevsim, 20 şehir, 16 ülke

Küba - Özgür Çakır

Ele geçen ilk fırsatta bir yerlere gitmenin, yaşadığınız ülkeyi hatta dünyayı karış karış gezip keşfetmenin elbette herhangi bir sınırı olmamalı. Ancak bazı ülkeler ve şehirler var ki özellikle bazı uygun zamanlarda görülmeli… Bu sayıda, bugüne kadar dergi bursa’nın yakın ettiği “uzaklar”ı mevsimlere böldük. Hedef; en doğru zamanda, en doğru yerde olmanızı sağlamak…

Londra, Özgür Çakır

Kimi aylar önceden en ince ayrıntısına kadar planlar yapıp, hazırlıklarını tamamlar; kimi bulduğu ilk fırsatta çantasını sırtına aldığı gibi atar kendini yollara… Kimi yalnızca gezmek, görmek, bir yerlere gitmek için yaşar. Hayatını yollara adar. Farklı biçimlerde, farklı bakış açılarıyla olsa da her insan, içinde biraz da olsa “gezgin” ruhu taşır. Yeni şeyler öğrenmeye, farklı kültürlerle tanışmaya, yeni tatlar denemeye hazırsanız yollar sizin… Yeter ki nereye ne zaman gideceğinizi bilin. İsteyenler ilgili şehri “dergi bursa” etiketiyle birlikte arama motorlarında arayabilir ve o şehri her yönüyle tanıtan gezi yazarımız Özgür Çakır’ın “uzaktaki yakın” sayfalarına göz atabilir…

Berlin 2 - Özgür Çakır

İlkbaharın aşk damlaları

Hiç bitmeyecek gibi başlayan bir enerjinin ve aşkın masumiyetinin simgesidir bahar… Daha önce dergimize konuk olmuş olan ülkelerden İspanya, İtalya, Gürcistan ve İrlanda, bu mevsimin hakkını vermek, onu en şanına yakışır şekilde karşılamak için birbirleriyle yarışır. Granada, Madrid, Barselona, Sevilla, Roma, Milano, Tiflis, Dublin… Dans, tutku, samimiyet, aşk, yaşam sevinci ile dolu sokakları… Tıpkı bahar gibi… Bir insanın yaşarken ihtiyaç duyabileceği her şeye sahip olan bu şehirler, belki de size o hep beklediğiniz ilhamı verecek. Belki bu şehirlerden birinin sihrine kapılıp yeniden doğacak, size kollarını açan yeni bir mevsimden öte, yepyeni bir hayata merhaba diyeceksiniz.

Dublin
Dublin

Dublin

Baharı nasıl karşılayacağınız hakkında bir fikriniz yoksa kendinizi Dublin’in cıvıl cıvıl sokaklarındaki eğlenceli, samimi, sıcakkanlı ve sizi aralarına girdiğiniz anda yıllardır oradaymışsınız gibi hissettiren kalabalığına bırakın. 365 gün boyunca bir şeylerin kutlandığı; eğlenmek, bir arada olmak için ufacık herhangi bir bahanenin yeterli sayıldığı Dublin’de en gözde festival her yıl 14–18 Mart tarihleri arasında yapılan, şehri baştan başa yeşile boyayan St. Patrick Festivali. İşte bu yüzden özellikle tam da bu zamanlarda burada olmalısınız. Dublin’in de her şehir gibi kültürü, tarihi dokusu, gelenek göreneklerinin dayandığı bir geçmişi, öğrenilmeye değer bir tarihi var. Bırakın sokakları, caddeleri, duvarları, köprüleri ve müzeleri; Liffrey Nehri anlatsın size. Dünyaca ünlü İrlandalı yazarların sözlerini yalnızca “Yazarlar Müzesi”nde değil, kentin her tarafında görecek, Dublin’in çıkarttığı ünlü müzisyenlerin notalarını şehrin sokaklarında kovalayacaksınız. Playlist’e U2’yi ekleyip yola çıkabilirsiniz.

 

Sevilla
Sevilla

Sevilla

Aşk ve tutkunun hüküm sürdüğü, portakal kokulu şehir Sevilla’da, her yıl Mart sonunda başlayan Paskalya kutlamalarıyla karşılanır bahar… İspanya’nın 3. büyük kenti Sevilla, aynı zamanda ülkenin en önemli liman kenti olma özelliğine sahip. Etrafınızda kartpostallarla yarışacak güzellikte binaları, çiçek ve portakal kokularıyla kaplı sokakları, meydanları hiçbir vasıtaya ihtiyaç duymadan yalnızca yürüyerek keşfedebileceksiniz. Guadalquivir Nehri’nin ikiye böldüğü şehrin, Kristof Kolomb’un mezarının olduğuna inanılan Giralda Kulesi’ni, Gotik mimari olarak dünyanın en büyük yapısı olan Sevilla Katedrali’ni, Magrip döneminden kalma Alcazar Sarayı’nı görmeden; daracık sokaklarına sinmiş Flâmenko havasını solumadan, kendinizi yükselen topuk seslerinin büyüsüne kaptırmadan dönmeyin.

Granada
Granada

Granada

İspanyolcada “nar” anlamına gelen ve Osmanlı döneminde “Gırnata” olarak anılan, İspanya’nın güneyindeki Granada; nostaljik mahalleleri, Zafer Çeşmesi, Mağribi Köprüsü, Elhamra Sarayı, daracık sokaklarındaki yıkık dökük duvarlarını süsleyen grafitileri, tarihi dokusu ve sizi içine çekecek birçok sürpriziyle başınızı döndürecek. Her adımda Flamenko ezgilerini duyup, içinize dolacak çiçek kokularıyla kendinizden geçecek; karşınıza çıkacak olan sıcacık gülümsemeli, esmer tenli güzel insanların samimiyetine tanık olacaksınız. Burada kaldığınız zaman içinde kendinizi onlardan biri gibi hissedecek, yanlarından ayrılmak istemeyeceksiniz.

Madrid
Madrid

Madrid

Yılın her döneminde gidebileceğiniz, her mevsimi başka güzel şehirlerden biri de Madrid. Ama baharda tadı bir başka… Her yıl mayıs ayında yapılan Boğa Güreşleri Festivali’ne şahit olmak, tertemiz havasını soluyarak bisiklet turlarına çıkmak ya da gölleriyle ünlü parklarında kayık turlarına çıkmak için en ideal dönem bahar ayları. İspanya’nın tam kalbinde duran şehir, adını güneşin doğuşundan alan Puerto De Sol (Güneş Kapısı) ile karşılıyor sizi. Cıvıl cıvıl sokakları, yüzlerce yıldır itinayla korunmuş dokularıyla sanat ve eğlence bir arada Madrid’de. Dillere destan olan geceleri, tarihi binaları ve dünyaca meşhur müzelerini gezerken vaktin nasıl geçtiğini anlamayacağınız gündüzleriyle tadına doyulmaz bu kente tekrar tekrar gitmek isteyeceksiniz. İşte bu yüzden şehrin simgesi olarak kabul edilen ayı heykeline dokunup “bu heykele dokunan herkesin bu şehre mutlaka bir kez daha geleceği” inanışını tecrübe etmekte fayda var.

Barcelona
Barcelona

Barselona

Barındırdığı bin bir rengiyle dünyanın en görülmeye değer şehirlerinden biri Barselona… İspanya’nın 17 özerk bölgesinden biri olan Katalunya’nın başkenti ve her ne kadar sınırları içinde olsa da İspanya kültürünün hâkim olmadığı bir şehir. Picasso’nun kulağınıza sanat dolu tarihini fısıldadığı, dört mevsim baharın yaşandığı bu şehir ilk görüşte aşkın diğer adı gibi… Özenle yapılmış makyajlarıyla cansızından ayırt edemeyeceğiniz canlı heykelleri görüp, Las Ramblas’ı keşfederken; buraya has lezzetleri tadabileceğiniz restoranlarını, pazarlarını, doğa harikası kumsallarını gezerken zamanın nasıl geçtiğini fark etmeyeceksiniz bile. Zamanın durduğu Gotik eser, bitmek bitmeyen kilisesi La Sagra da Famillia ile Gaudi’ye misafir olacaksınız. Gaudi, elinizden tutup sizi Olimpik Stadyum’un bulunduğu parktaki Montjuic Tepesi’ne çıkartacak, her yerde göremeyeceğiniz bir manzara ile günü bitireceksiniz.

Roma
Roma

Roma

Aklınızın, kalbinizin, ruhunuzun sınırlarını zorlayacak bir şehir Roma… Âşıkların ve hayatını aşka adayanların şehri Roma’nın geçmişi, aşk uğruna yapılan kanlı savaşlarla dolu. Trevi Aşk Çeşmesi’nin başında edilen yeminlerle aşkların mühürlendiği bir şehir… Sant Angelo Kilisesi’ni görüp aştığınız Sant Angelo Köprüsü sizi Dante ile buluşturacak. İspanyol Merdivenleri’nde dinlendikten sonra hava kararana kadar alışveriş yapabilirsiniz. Böylece siz işinizi bitirip dinlenmek için bir köşeye çekildiğinizde, size şehrin ışıklarla donanmış o büyülü atmosferi eşlik eder. En unutulmaz filmlerin mekânı hatta çoğu zaman konusu olmuş bu şehirde aşkınızı tazeleyebilir, onun şahitliğinde sonsuzluk yeminleri edebilirsiniz. Roma; temiz aşkların ve âşık kalplerin koruyucusudur. Kim bilir belki de size hayatınızın aşkını bulmak için bir şans verir.

Milano
Milano

Milano

Aşkın baharla, futbolun da aşkla olan bağını düşünürsek bu kavramların bir araya geldiği, bir bütün halinde yaşadığı Milano’yu gezmek, hiç beklemediğiniz bir anda gelen hediyelerin paketlerini açmak gibi. Gizem dolu tarihi, moda, futbol, sanat ve aşk kokan sokaklarını keşfederken karşınıza nasıl bir sürpriz çıkacağını tahmin etmeye çalışmaya gerek bile yok. Başta Duomo Katedrali olmak üzere mimarisiyle göz dolduran binaları, dünyaca ünlü markaların anavatanı, yapımı 1800’lü yıllara dayanan ve dünyanın en uzun hatlarından birine sahip tramvayları, size bir açık hava müzesinde olduğunuz hissi verecek mezarlıkları… Her adımda geze geze bitirmek bir yana, görülecek daha çok yer olduğunu düşündüren Milano, futbolun mabedi kabul edilen stadyumu San Siro’su, kendine has yeme – içme kültürleri, sanat, moda, futbol ve aşk dolu havasıyla sizi içine çekecek.

Tiflis
Tiflis

Tiflis

Baharı; varlığını bir efsaneye borçlu, bu mevsim gibi sıcacık insanların olduğu bir şehirde karşılamak cazip geliyorsa rotanızı Tiflis’e çevirin. Tiflis adını M.Ö. 4000 yılında burada bir Gürcü kral tarafından görülen sıcak su kaynağından alıyor. Sıcak su anlamına gelen “Tbilisi” kelimesi zamanla Tiflis’e dönüşmüş. Siz sokaklarını gezerken, o milattan önceki yıllarda başlayan geniş ve gizemli tarihini fısıldayacak kulağınıza. Var oluşunu, gördüğü kralları, İpek Yolu’nu, Osmanlı ile olan ilişkilerini… Sizi en güzel şekilde misafir etmek için çırpınan, burada güzel zaman geçirmenizi ve evinize güzel anılarla dönmenizi kendine görev edinen sıcakkanlı insanlarla tanışacaksınız. Bu küçük şehir; kocaman yürekli insanları, eski Gürcü evlerinin sıralandığı Barataşvili Caddesi, adını üzerindeki öpüşen çift heykelinden alan Aşk Köprüsü, Gürcü folklorunu simgeleyen dans eden insanlar heykeli, Barış Köprüsü ile hafızanızda gülümseyerek hatırlayacağınız anılar arasındaki yerini alacak.

Granada - Özgür Çakır
Granada – Özgür Çakır

Güneşin izinde

Güneş kendini göstermeye ve günlük hayatın telaşlarıyla dolu şehir üzerinize gelmeye başladığında; tüm kış boyunca hayalini kurduğunuz o tatile çıkmanın zamanı gelmiş demektir. Belki nereye gideceğinizi biliyorsunuz belki de hiçbir fikriniz yok. Rotanızı belirlemek için bir dünya haritasının karşısına geçip gözlerinizi kapatarak rasgele bir ülke seçmek de mümkün. Ya da önerilerimize kulak verip gidilecek yerler listenize, yılın diğer zamanlarına göre sizi daha büyük bir iştahla karşılayacak olan İngiltere, Yunanistan, Kıbrıs ya da Lübnan’ı ekleyebilirsiniz.

London
London

Londra

Dünyanın başkenti Londra; hep soğuk, kasvetli, bol yağmurlu hatta neredeyse sıkıcı olarak bilinir. Yüzlerindeki aşırı ciddi ifadelerle dolu insanların oluşturduğu bir kalabalık birçok insana hiç de çekici gelmez. Oysa 1964’ten beri her yıl ağustos ayında kutlanan ve Avrupa’nın en büyük sokak karnavalı olan “Notting Hill”e katılıp, bol yağmurlu günlere inat içinizi ısıtan güneşin tadını çıkarmak için gidebileceğiniz en doğru zaman yaz mevsimi. Sanat, spor, tarih, kültür, dünyanın tanıdığı hayali kahramanlar, gerçek efsaneler, gezmek için bir günün asla yetmeyeceği müzeler; Big Ben, Londra Eye, Thames Nehri… Londra’nın görülmeye değer yerleri, saymakla bitecek gibi değil. Ama yeterince vaktiniz varsa ve gitmek için yaz mevsimini seçerseniz, yağmur engeli ya da puslu bir havanın vereceği kasveti olmadan doya doya gezebileceksiniz. Belki bugüne kadar yalnızca filmlerde, dizilerde gördüğünüz ya da gidenlerden duyduğunuz her şeyi görme fırsatınız olur. Kim bilir?

Atina
Atina

Atina

Yunan mitolojisine olan ilginiz sizi Yunanistan’a sürükler belki de bu yaz… Athena’nın sahibi olduğu şehirde Yunan tanrılarının ve tanrıçalarının yıllarca ilgiyle dinlediğiniz, okuduğunuz efsanelerinin yaşandığı topraklarda bulursunuz kendinizi. Olimpiyat Oyunları’nı insanlığa armağan eden şehrin ruhuna dokunur, antik tarihiyle bugüne dek nice filmlere, kitaplara konu olan hikâyelerin içinde dolaşırsınız. Yüzyıllar öncesinden kalma heykellerle dolu tapınaklarında, amfi tiyatrolarında gezinirsiniz. Akropolis’te Antik Yunan tanrılarının nefesini hisseder, bugün açık hava müzesine dönüşen, Atina’nın milattan önceki yıllarda “kalbinin attığı yer” olarak bilinen Agora’yı görür, şarap ve eğlence tanrısı Dionysos için düzenlenen şenliklere katılırsınız.

 

Kıbrıs
Kıbrıs

Kuzey Kıbrıs

Güneş ışıklarını kıskandıracak parıltısıyla Akdeniz’in incisi, Yavru Vatan’a düşebilir yolunuz bu yaz. Ayşe’nin tatile çıktığı Kuzey Kıbrıs’ta Afrodit elinizden tutup size Batık Gemi Müzesi’ni, Gazi Mağusa’yı, St. Hilarion ve Kantara kalelerini, tarihi tapınakları gezdirecek; dünyanın en güzel kumsallarından biri olan Altın Kumsal’a, Kuzey Kıbrıs’a has bir lezzet olan ve adını Şef Ali’den alan “Şeftali Kebabı”ndan tatmaya götürecek. Yaz mevsimi için en ideal tatil yerlerinden biri olan Kuzey Kıbrıs, tarihi mekânları, görmeden dönmemeniz gereken antik yapılarıyla size hayatınızın en unutulmaz yazını geçirtecek. Gitmeden önce küçük bir araştırma yapmakta ve dergi bursa’nın “rota” temalı 9. sayısına göz atmakta fayda var.

 

Beyrut
Beyrut

Beyrut

Beyrut, divası Fairuz ve onun Lübnan iç savaşı için söylediği “Le beirut” şarkısı ile bütünleşmiş bir şehir. Acılarla dolu geçmişine rağmen umudunu hiç kaybetmemiş. Nasıl bir tatil yapmak istediğinizin de önemi yok. Çünkü Beyrut her gelene istediğini veriyor. Ulusal müzesini ziyaret edebilir, Ortadoğu’daki en önemli Roma kalıntısı olan Baalbeck’i görebilir hatta her yıl temmuz ayında yapılan “Baalbeck Festivali”ne katılabilirsiniz. Gündüzünüzü kentin dört bir yanında bulabileceğiniz manzaraların fotoğrafını çekerek değerlendirebileceğiniz gibi hava karardığında kendinizi Beyrut’un dillere destan gece hayatına bırakabilirsiniz.

 Londra, Özgür Çakır

Son “bahar”

Pek fark edilmese de sonbaharın hüznü biraz da umut taşır içinde. Aniden bastıran yağmurların, erkenden kararan sisli, puslu havanın ağırlığı çöker üstünüze. Oysa masumiyetin beyazını ve düşen cemrelerle birlikte tomurcuklanan baharın habercisidir sadece. Belki de doğru zamanda doğru yerde olmadığınız içindir bu karamsarlık. Belki de olmanız gereken yer bu mevsimin hüznünü, romantizmin büyüsüyle birleştiren Fransa, klasik müziğin anavatanı Avusturya, dünyanın en büyük açık hava festivallerinden biri olan “Ekim Festivali”ne şahit olabileceğiniz Almanya ya da şehirlerindeki tüm sokaklara “Fado” melodilerinin sindiği Portekiz’dir.

Paris
Paris

Paris

Aslında insanın yılın her dönemi gidebileceği ve ciğerlerini aşk dolu havasıyla doldurabileceği bir şehir Paris. Ama nam-ı diğer “Ville de Lumiére” (Işık Şehir) sonbaharda bir başka. Bu hüzün sarısı mevsimi ancak Paris sokaklarında özgürce dolaşan aşkın tutkulu kırmızısı şenlendirebilir çünkü. Moda ve lüksün, aşk ve romansın bir arada olduğu Paris sokaklarına kendinizi atıp gül kokuları ve Edith Piaf’ın ruhu eşliğinde yürümeye başlarsınız. Eyfel Kulesi, Louvre Müzesi, Seine Nehri, Moulin Rouge… Nereden başlamak istiyor, ilk olarak nereye gitmeyi arzu ediyorsanız kalbiniz sizi oraya götürür. Bu şehirde ayaklarınızla değil, kalbiniz ve ruhunuzla gezebilirsiniz ancak. Şehrin tamamını yanınızda götürme hevesiyle yaptığınız alışverişler nedeniyle evinize dönerken fazladan bir bavula ihtiyacınız olabilir.

 

Viyana
Viyana

Viyana

Keman ve piyano sesleri eşliğinde sokaklarını gezerken kendinizi hiç yabancı hissetmeyeceğiniz, klasik müziğin başkenti Viyana da sonbaharı değerlendirmek için doğru bir seçim olabilir. Böylece her yıl Ekim ayının son günleri başlayan ve iki hafta süren “Viyana Uluslararası Film Festivali”ni kaçırmamak ve Kasım ayında 3 hafta boyunca bu klasik kentin çağdaş müzikle buluşmasına şahit olmak mümkün. UNESCO Dünya Miras Listesi’nde hak ettiği yeri alan eski kent merkezini, “Schönbrunn Sarayı”nı gezebilir; geçmişte ruhunu bu şehirle beslemiş ve yeteneğini sokaklarına, yapılarına sindirmiş dünyaca ünlü isimlerin izinden giden sokak müzisyenleri eşliğinde, şehre bir kat daha hayran olabilirsiniz. Bir şehre değil, klasik dönem müzesine girdiğinizi hissettirecek olan bu kahve kokulu şehirde görmeden dönmemeniz gereken o kadar çok yer var ki. Siz en iyisi gitmeden önce dergi bursa’nın 21. sayısındaki önerilere bir göz atın.

Münih
Münih

Münih

Avrupa’nın önde gelen müze şehirlerinden biri olarak da anılan Münih, sizi “Oktoberfest”e yani Ekim Festivali’ne bekliyor. İşte tam da bu yüzden aklınıza gelebilecek neredeyse her alanda bir müzesi olan bu şehre gelmek için en doğru mevsim sonbahar. Müzeleri gezip geleneksel Alman lezzetlerine doyduktan sonra “Englischer Garten”da bir yürüyüş yapabilirsiniz. Unutmayın bir müze şehrine gidiyorsunuz, planlama yapmakta fayda var.

Lisbon
Lizbon

Lizbon

Tarihi “25 Nisan Köprüsü”nün sizi karşılayacağı yedi tepeli şehir Lizbon, sonbaharın hüznüyle, “Fado”nun büyüsünü harmanlayıp ruhunuzu kısa bir yolculuğa çıkaracak. Gündüzü ayrı gecesi ayrı bir sihirle donanmış daracık sokakları, salı ve cumartesi günleri kurulan “Fiera Da Ladra” (Hırsızlar Pazarı), Casa Do Fado Müzesi, Fado restoranları size hayatı ve kaderinizi sorgulatabilir. Latince “fate” yani kader kelimesinden gelen Fado, Portekizli kadınların yürekten gelen sesleri ile buluştuğunda; belki sözlerini hiç anlamadığınız bir şarkı için sebebini bilmediğiniz bir hüzne kapılıp gitmeniz mümkün.

Berlin 2 - Özgür Çakır

Yola çıkma vakti

Kış aylarının zorlu hava şartları bir gezgine engel olamadığı gibi, bu mevsimde nereye gitmenin daha cazip olduğuna karar vermek de zordur. Soğuğu sevmiyorsanız Küba’da kış mevsiminden bihaber olup kendinizi güneşe teslim etmeyi ya da soğuk ile aranız iyiyse Belçika’da bir kış masalında gezinmeyi tercih edebilirsiniz. Belki kuzeye çıkar Ukrayna’da ya da Balkanlar’dan gelen soğuk havanın peşine düşüp Sırbistan’ın beyaz şehrinde mevsimin hakkını verebilirsiniz. Seçim de yollar da sizin.

Küba - Özgür Çakır

Küba

Özgürlüğün ve umudun hüküm sürdüğü Küba’ya gitmek için en doğru mevsim kış. Kristof Kolomb’un “insan gözünün gördüğü en güzel topraklar” olarak özetlediği Küba; güzel insanları, mücadele dolu tarihi, Che’si, Fidel’i, Devrim Meydanı, başkenti Havana’sı, Trinadad’ı ve diğer onlarca otantik şehirleri, puroları, Cuba Libre’si ve “Bueno Vista Social Club”u ile keşfetmenizi bekliyor. Bulunduğunuz yerde soğukla mücadele etmek yerine sıcacık bir adaya sığınabilir, buradaki sıcakkanlı devrim insanlarıyla birlikte, kısa süreliğine de olsa bir Kübalı gibi yaşayabilirsiniz. Küba için söylenecek söz çok, daha fazlası için dergi bursa’nın 6. sayısına göz atmanız yeterli…

 

Brugge
Brugge

Brugge

Çocukken size anlatılan masalları dinlerken gözlerinizi kapatıp hayal ettiğiniz yerlerden birine de gidebilirsiniz bu kış. Sizi bulunduğunuz zamandan alıp 14. yüzyıla götüren şehir Brugge, renklerin daha önce görmediğiniz tonlarıyla buluşturacak gözlerinizi. Ne buradan gitmek isteyeceksiniz ne de Reie Nehri’nden, Arnavut kaldırımlarından, Markt Meydanı’ndan, Aşk Gölü’nden ayrılmak… Tarihin ünlü sanatçılarıyla tanışacak, bu Ortaçağ şehrinden henüz ayrılmadan 4 katlı çikolata müzesini, Michelangelo’nun heykelini, Steenstraat’taki dükkânları yeniden görmek için bir sonraki gelişinizi hesaplamaya başlayacaksınız.

 

Kiev
Kiev

Kiev

Sıfırın altındaki derecelere aldırmayan bir gezginseniz, kış mevsimini tam anlamıyla yaşayabileceğiniz Kiev sizin için en doğru tercihlerden biri. Efsaneye göre adını, şehrin kurucuları olan 4 kardeşin en büyük olanından alan Kiev aynı zamanda “nehir kıyısına kurulu ev” anlamına da geliyor. Renklerin en canlı tonlarını doğadan almasıyla kadına benzetilen bu kentin dillere destan kadın nüfusu da erkeklerden hayli fazla. Dinyeper’de tekne turu yapmadan, Mother of Motherland heykelinin şevkatli kollarına kendini bırakmadan, Arena City’yi ziyaret etmeden, yöresel lezzetlerin tadına bakmadan dönen Kiev’i görmüş sayılmıyor. İçinden nehir geçen bu kent daha önce dergi bursa’nın “su” temalı 11. sayısına da konuk olmuştu.

 

Belgrad
Belgrad

Belgrad

Tuna ve Sava nehirlerinin kesiştiği yerde, kış aylarında tam anlamıyla beyaza bürünen Belgrad, adını da bu özelliğinden alıyor. “Beograde” yani “Beyaz Şehir”. Görmeniz gereken yerlerin tamamı yürüme mesafesinde. Meydanları, sarayları, Nikola Tesla Müzesi, Şehir Müzesi, Kalemeydan Parkı, tarihi binaları ile dolu dolu bir geçmişi gözlerinizin önüne seriyor Belgrad. Her bir heykelin hikâyesini dinleyip, şehri karış karış gezerken zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız bile. Restoran ve kafeleri ile öne çıkan şehrin gece hayatı da oldukça heyecan verici…

Roma - Özgür Çakır

Önermesi bizden tercih etmesi sizden. İsterseniz kısa vadede isterseniz uzun vadede bir plânlama yapıp vurursunuz kendinizi yollara. Mevsimine ve tercihinize göre…

Başa dön tuşu