80’lerin “tanıdık” kahramanları
Kara kutu atariler, Amiga’lar, Commoder 64’ler ve onların kahramanları. Birçoğumuzun geçmişine iz bırakmış oyunlar şimdilerde sadece birer anı… Teknolojinin başımızı döndürdüğü şu günlerde eski video oyunlarını hatırlayarak küçük bir nostalji turu yapalım istedik. İlk olarak 80’li yıllarda popüler olmuş olan video oyunları, size de bir yerlerden “tanıdık” gelecek.
Yüksek performanslı oyun konsolları, 3D teknolojisi, simülasyonlar, gerçeğe ramak kalmış görüntüler ve dur durak bilmeyen oyun teknolojileri… Son günlerin sohbet konuları artık tüm bunlar. Bizim konumuz ise; tozlu raflardan, bulanık zihinlerden arta kalan, özlem duyduğumuz, vakti zamanında saatlerimizi harcadığımız oyunlar…
Kollarını iki yana açıp Haggar’ın pervane hareketini yapan çocuk yok artık ya da “aduuuukeeet” diye büyü gönderen… Kimse rengârenk hayaletlerin düşmanı, meyve dostu, dobişkoyu (esas ismiyle Pac-Man’i) hatırlamıyor. Super Mario ile maceradan maceraya koşmuyor… 80’li yıllarda hayatımızda izler bırakan efsane oyunlar 8 ya da 16 bit grafiklerle bize eğlenceyi sunarken, oyun konsollarına kadar uzanan süreçte sanallığın her tadını yaşar olduk. Dahası online oyunlarla interaktif eğlencenin tadına bakar olduk. PlayStation 3 oyunları, Wii gibi konsollar bugünlerde revaçta olsa da, geçmişin popüler oyunlarını bugün dahi internette bulup bilgisayarınıza indirip, bir dönüştürücü yardımıyla oynamak mümkün…
Biraz hafıza tazelemek gerekirse, “River Raid” 82 yılında piyasa sürülen ilk ilerlemeli oyunlardan biriydi. Bir nehir üzerinde gitmekte olan bir uçağı kontrol ettiğiniz oyunda düşman helikopterlerini, gemilerini, uçaklarını, köprülerini yok ediyordunuz. Zamanın en başarılı oyunlarından olan River Raid, özellikle C64 kullanıcılarını televizyon bağımlısı yapmıştı. Birçok joystick River Raid yüzünden kullanılmaz hale gelmişti. 87 yılında piyasaya sürülen Guild Of Thieves döneminde pek çok farklı bilgisayar için sürümleri üretilmiş, oyunun en başarılı sürümü ise Amiga için geliştirilmiş olanıydı. Hayal bir ülkede geçen “Kerovnia” adlı oyunda “Hırsızlar Loncası”na katılabilmek için çok geniş bir alanda araştırma yapmak, çeşitli objeleri çalmak ve bulmacaları çözmek gerekiyordu. Amiga’nın oyunlarından en önemlisi elbette ki “Shadow of the Beast”ti. Shadow of the Beast, 89 yılında piyasaya sürüldüğünde oyun dünyasında büyük ses getirmişti. Diğerlerinden üstün grafiklere sahip olan oyunda ilk defa yüksek renk kullanılıyordu.
87 yılına gelindiğinde Leisure Suit Larry serisinin ilk oyunu başarılıydı. Çünkü kahraman Larry Laffer, 40 yaşında bakir bir karakterdi. Günah dolu şehir “Lost Wages”a gitme kararı alan Larry, rüyalarının kadınını ve hiç tadamadığı tecrübeleri yaşamaya çalışırken, bizler de heyecanına ortak oluyorduk. İlk strateji oyunlarından olan Defender of the Crown, basit bir harita üzerinde oynansa da oyun severleri çoktan ekranın başına bağlamıştı. Ordu hazırlıkları, vergi gelirleri, savaşlar, kuşatmalar, turnuvalar gibi pek çok öğeyi içinde barındıran oyun yakın geçmişteki “Mediaval Total War”, “Age of Empires” gibi oyunların atasıydı. Robin Hood’un desteğiyle fetihler daha da kolay oluyordu. Ayrıca Robin Hood bazı oyunlarda şifre olarak kullanılıp haksız kazanca yarıyordu. C64 için üretilen tüm zamanların en başarılı oyunu ise The Last Ninja olmuştu. Dövüşürken bir yandan araştırma yapıp çeşitli bulmacaları çözdüğünüz oyun, ilk defa denendiğini söyleyebilecek izometrik bir görüş açısı sunuyordu. Başyapıtlardan birisi olan Pirates 1987 yılında piyasa sürüldüğünde tüm oyun dünyası ayağa kalkmıştı. Karayipler’de 16. ve 17. yüzyıllarda bir korsanı canlandırdığımız oyun, çağı için devrim niteliğindeydi.
O yıllarda ekran başındaki oyunlarla birlikte şimdiki internet kafelerin yerini tutan atari salonlarında da farklı gelişmeler de söz konusuydu. Street Fighter, Final Fighter (meşhur Haggar), Tek Ken ya da salonlarda epeyce ünlenen Cadillac & Dinosaurs (bilinen ismiyle Mustapha) oyunu… O dönemlerde atari salonlarını ziyaret edip de bu oyunları oynamayan yoktur herhalde. Şimdilerde konuşulan ise Playstation oyun turnuvaları… Yaş farkı olmaksızın birçok kişinin bir ev ya da internet kafede toplanıp PS partileri düzenlediği aşikâr… Büyük küçük herkes çocukluğunun tadına varıyor PS ile… Her gün daha da ilerleyen oyun sektöründeki gelişmeleri takip edebilmek için bilgisayarlarını modifiye eden ve yeni oyunlar çıkar çıkmaz bilgisayarcılara koşanlar hemen hemen her yerde… “Diablo” efsanesi bu konuya en güzel örnek olabilir. İlk sürümü 1996’nın Ekim ayında çıkan ve kısa sürede efsaneleşip yıllarca adından bahsettiren oyun geçtiğimiz aylarda tam 16 sene sonra yeni sürümünü çıkarttı ve hayranlarına teknoloji marketlerin önünde uzun kuyruklar oluşturttu. İnternetin her geçen gün hayatımızdaki yerini sağlamlaştırdığı şu günlerde, zaten her birimiz sanal karakterler halini almaya başladık. Hatta kitaplardan takip edilen FRP türü oyunlar sebebiyle ruhsal tedaviler gören, geç saatlere hatta sabahlara kadar süren oyun maceraları sebebiyle gözleri şiş, uykusuz, asabi insanlar olduk. Baktığımız tarlalara “food” alanları, denizlere yeni fetih alanları, havadan geçen her uçağa saldırı araçları olarak algılamaya başladık! Bir gün kalktığımızda Red Alert canavarlarından bir tanesi olarak uyanacağız diye korkar olduk. Oyunların başındayken kimi zaman futbol menajeriydik, kimi zaman F1 pilotu, Amerikan askeri, terörist, bazen de bir kral ya da bir yaratık…