Çok yönlü tarihi bir bulmaca – Leonardo Da Vinci
İnsan anatomisini ve zekâsını böylesine bilen ve eserlerinde bunları kullanabilen bir yetenek ancak bu kadar başarılı olabilirdi. Da Vinci, çok yönlülüğü ile kendisini yüzyıllarca konuşturdu. Bir dahi aynı zamanda bir mucit, bilim adamı, jeolog, geometrici, anatomist, heykeltıraş, mimar, mühendis ve her şeyden önce İtalyan Rönesansının en büyük ressamıydı…
Leonardo Da Vinci’nin 1502’de büyük bir hayali vardı: “dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük ve en güzel köprüyü inşa etmek…” Sultan 2. Beyazıt’a gönderdiği mektupta, Haliç’e de bir köprü kurma amacından bahsetti. Mektupta şunlar yazılıydı; “Ben, kulunuz, İstanbul’dan Galata’ya uzanan bir köprü yapmak istiyorum…” 507 sene önce yazılmış bu mektup ve içinde yer alan tasarım diğer bir ifade ile bir iş başvurusuydu. Gerçekleşseydi kültürleri ve ulusları buluşturan bir anıt olacaktı…
Da Vinci’nin yaptıkları çok büyük bir bulmacanın parçaları gibiydi. Yaptığı eserlerin içlerine çözümlemesi zor birçok şifreler gizledi. Bu şifreler, aradan onca yıl geçmesine rağmen hala çözümlenmeye devam ediyor. Kimi zaman altın oranı kullandı, kimi zaman çeşitli anlamlar taşıyan kelimeler gizledi çalışmalarına. Rönesans denince akla gelen ilk isimlerden bir tanesi olan Da Vinci, hümanist akımın da en önemli güçlerinden bir tanesiydi. Da Vinci’nin yazdığı notları okuyabilmek için bir aynaya ihtiyaç vardı. Oysa onun bu satırları yazarken ayna kullanmadığı ve hiç zorlanmadığı bilinenler arasında. Onun yaptığı resimler dünyanın en önemli resimleri oldu. Az sayıda resim yapmasına rağmen onu tahtından kimse indiremedi.
Yüzyılların gördüğü en büyük dâhilerden biriydi. Da Vinci 1452 yılında ailesinin adını aldığı Vinci kasabasında doğdu. Babası avukat Ser Piero Antonio da Vinci, Leonardo’nun annesi soylu bir aileden gelmediği için onunla evlenemedi ve Leonardo evlilik dışı doğdu. Annesi Catarina sonradan başka bir erkekle evlendiği için Leonardo babasının evinde yetiştirildi. Farkı daha çok küçük yaşlarda ortadaydı. Aritmetik ve geometride öğretmenlerine sorduğu sorular onların irili ufaklı birçok şok geçirmesine neden oluyordu. Keskin ve pratik zekâsı ve üstün yetenekleri hemen dikkat çekiyordu. Oldukça iyi bir şekilde lut çalıyordu. Ama esas uğraşı elbette ki resimdi. Babası bu yeteneği fark edince, onu Floransa’nın en önemli atölyelerinden birine gönderdi. Andrea del Verroccio’nun eğitmenliğindeki Da Vinci, burada Botticelli, Perugino, Lorenzo di Credi, Francesco di Simone, Botticini ve Biagio d’Antonio ile birlikte son derece kapsamlı bir sanat eğitimi alma şansı yakaladı. 1469 ile 1476 yılları arasında ise, “politeknik laboratuarından” çizim, mimari ve heykelin yanı sıra optik, botanik ve müzik alanlarında da temel eğitimler aldı. Hatta Leonardo’nun ünlü Arno Manzarası, Müneccim Kralların Tapınması ve Aziz Hieronymus eskizi ile birkaç resim bu dönemde hayata geldi.
Da Vinci doğaya, insan fizyolojisine ve en önemlisi de bağımsızlığına çok düşkün bir sanatçıydı. 1482 yılına kadar bağımsız olarak çalışmaya devam etti. Konularını tamamen kendi ilgi alanlarına göre belirledi. Konu seçimlerinin özünü genellikle doğa teşkil etti. Resimde eski bakış açıları yerine biçim ve renk çalışmalarından oldukça ileri giderek ışık ve gölge etkilerinin gizemini araştırdı. Bu alanda farklılıkları ortaya koyan ve ışığın etkilerini çözümleyen ilk ressam oldu. Yetinmedi, rengin perspektifle değişkenliğini iyiden iyiye irdeledi. Işığın özelliklerini sadece görmek de ona yetmedi. Bilgiye karşı doyumsuz merakıyla gözün fiziksel yapısını inceledi, optik ve dalga hareketleri üzerine çalıştı. Hayvan ve insan bedeninin yapısını inceledi ve adele hareketlerinin yapısını araştırdı. Fizyoloji ve botanikte ilk incelemeleri yine o yaptı. Kısaca çok yönlü kişiliği ile ilgisini çeken her türlü konunun peşine düştü. Öğrenmekten hiç çekinmedi ve sonuna kadar öğrenmeyi başardı.
Da Vinci’nin araştırma ve öğrenme isteği, inanılmaz sonuçlar doğuruyordu. 1482’de Ludovico Sforza yönettiği Milano’ya gitti. İlgi çekici bir mektup ile hizmette bulunmayı teklif etti. Askerlik ve savaş yönetiminde kendi buluşu olan dokuz yeni fikri sundu. Onuncu fikrini de şöyle özetledi; ”10. Barış zamanında, mimarlıkta, binalar kurmakta ve suyolları yapımında ustalara eriştim. Mermer bronz ya da tuğladan heykeller yontabilirim. Resim yapmak ise, mesleğimdir; bunu mesleğini yerine getiren herhangi bir adamın becerdiği kadar becerebilirim. Ayrıca, babanızın anısını ölümsüzleştirecek bir anıt yapabilirim.” Dükün önünde çaldığı lut sayesinde bütün müzisyenleri kendine hayran bıraktı. Ayrıca zamanını en iyi hazırlıksız şiir söyleyicisiydi. Dük bu genç Floransalı ressamın çekiciliğine hemen kapıldı ve teklifini kabul etti. Böylece on yedi yıl Milano’da yaşayıp çalıştı. Leonardo bütün saray eğlence ve gösterilerinin de başındaydı. Hicivler, alegoriler ve şarkılar yazıyor ve ayrıca kendi görevlerini sürdürüyordu. Bu yoğun çalışma temposunu kendine has bir uyuma düzeniyle ayak uydurdu. Sonraları “Da Vinci Uykusu” diye ünlenecek bu yöntemle Leonardo performansını ikiye katladı. Günün her saatinde yalnızca 15 dakika uyuyarak verimli bir çalışma sistemi geliştirmişti. 1485’te Milano’da görülen bir salgın, Leonardo’ya şehri bir sağlık düzeniyle yeniden kurma fikrini verdi. Planları hazırladı ve Ludovico’ya sundu. Ertesi yıl Milano katedrali için planlar hazırladı. Bu arada geometri, astronomi, enerji ve lut yapımı üzerinde çalışıyor, boş zamanlarında da Francesco Sforza’nın at üzerindeki heykelinin modelini hazırlıyordu. Yıllarca süren çalışmanın sonunda 80 metrelik heykeli tamamladı ve Milano’da sergiledi. Fakat bu dev heykel Fransızların saldırısında okların hedefi oldu ve yıkıldı.
Da Vinci, 1494’te Lombardiya ovası için su şebekesi planları hazırladı ve hava şartları üzerine gözlemler yaptı. Aynı zamanda ”Madonna” resmini bitirmiş ve aynı yıl resimlerinin en ünlüsü ”Son Yemek” tablosuna başlamıştı. Bu resim Santa Maria delle Grazie manastırının duvarına yapılmıştı, fakat tempera boyası sıvaya, sıva da duvara uymamıştı, kısa zamanda parça parça dökülmeye ve bozulmaya başladı. Son Yemek tablosu, bozulmuş olmasına rağmen dünyanın en önemli sanat eserlerinden biri oldu. Rönesans’ın kusursuzluğa ulaşan ilk baş eseri ve bütün çağların resim tarihinde en mükemmel kompozisyon diye tanımlanan bu eser, kusursuz tekniği ile tarihe imzasını attı. Leonardo Milano’da, aralarında ”Kayaların Bakiresi” tablosunun da olduğu sayısız iç süsleme ve portre çalışması tamamladı.
Rönesans’ın en önemli sanatçılarından birisi olan Da Vinci 1499 yılı sonunda Milano’dan ayrılarak Venedik’e gitti. Venedik’te Düşes Isabella Gonzaga onu son derece iyi karşıladı. Venedik’te vaktinin çok büyük bir bölümünü matematiğe ve mühendisliğe ayırıyordu. Mimari ve askeri mühendisliğe ilgisi, gezilerini ve etkinliklerini de yönlendiriyordu. Savaş makineleri, toplar, nakliye ve kuşatma gereçlerine dair bilgisini dükalığın düşmesinden sonra, Cumhuriyetin askeri danışmanı sıfatıyla Venedik’e gittiğinde pratiğe dökme fırsatı buldu. Leonardo askeri mühendis olarak, Brunelleschi, Taccola, Francesco di Gorgio ve Valturio’nun kavramlarını geliştirdi. Karada ve denizde kullanılabilecek silahlar tasarladı ve balistik deneylerle bu silahların etkilerini gözler önüne serdi. Leonardo’nun diğer askeri tasarımları arasında çok namlulu toplar, fırlatma mekanizmaları ve patlayıcılar da sayılabilir. Ayrıca bugün kullandığımız haliyle makasın tasarımcısı da Leonardo’ydu.
Leonardo anatomi ve insan vücudu üzerine büyük bir ilgi duyuyordu. Bu konudaki ilk eğitimi çıraklık döneminde başladı. Öğretmeni Andrea del Verrocchio öğrencilerinin anatomiyi kavramasında ısrarlıydı. Papa için geliştirilen çeşitli projelerde yer aldı. Anatomi ve fizyoloji alanında çalışmaya devam etti ancak Papa, kadavralar üzerinde çalışmasını yasakladı. Leonardo’nun insan vücuduna ilgisinin temelini, figür eskizleri için incelemeler oluşturuyordu. İnsanı olabildiğince canlı ve tüm hareketleri gerçeğe en yakın şekilde çizmek için dış gözlemleri yeterli görmemişti. Vücudun içini de görmek, kemiklerin, kasların ve eklemlerin birbirleriyle ilişkilerini kavramak istiyordu. İnsan organizmasına, çalışma prensiplerini merak ettiği mükemmel bir makine olarak yaklaşmıştı. O dönemin tıp bilimine temel oluşturan antik çağ hekimi Galen’in metinleri, merakını ancak kısmen giderebilmişti. Aklına gelen her soruyu sormaya başlamıştı. Leonardo, gördüklerini çizerek açıklığa kavuşturuyordu. Kesitlerle, ayrıntılı görünüşlerle ve farklı açılardan yaptığı çizimlerle anatominin detaylarını ortaya çıkarıyordu. Çizimleri, bazı detaylardaki yanlışlıklara karşın son derece netti. Anne karnındaki bebek çizimi için bir insan kadavrasına disseksiyon yapmamış, inekleri inceleyip, oradan elde ettiği sonuçları insan anatomisine uyarlamıştı. Papa, Leonardo’nun insan kadavraları üzerinde disseksiyon yapmasını yasakladığında, dolaşım sistemi üzerine yaptığı araştırmayı devam ettirebilmek için sığır kalpleri kullanmıştı.
1500’lü yıllar ise coğrafya yönelmesi ile şekillendi. Hazar Denizi’ndeki med ve cezir üzerine araştırmalar yaptı. Coğrafya kadar mimari de ilgisi içindeydi. Arno Nehri’nin kanalize edilmesi için planlar hazırlıyor ve diğer yol ve köprü yapımı projeleri üzerine çalışıyordu. Leonardo Da Vinci’nin 1502’de büyük bir hayali vardı: “dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük ve en güzel köprüyü inşa etmek…” Sultan 2. Beyazıt’a gönderdiği mektupta, Haliç’e de bir köprü kurma amacından bahsetti. Mektupta şunlar yazılıydı; “Ben, kulunuz, İstanbul’dan Galata’ya uzanan bir köprü yapmak istiyorum…” 507 sene önce yazılmış bu mektup ve içinde yer alan tasarım diğer bir ifade ile bir iş başvurusuydu. Gerçekleşseydi kültürleri ve ulusları buluşturan bir anıt olacaktı… Fakat kabul görmedi. Bu tasarım daha sonra 2001 yılında Norveç’te yapıldı. Bu dönemde yontması için büyük bir mermer blok teklif edildi, fakat Leonardo buna ayıracak zamanı olmadığından teklifi geri çevirdi. Bu mermer daha sonra Michelangelo’ya Davut heykelini yapması için verildi ve ortaya bir başka şaheser çıktı.
Da Vinci bütün Orta İtalya’yı baş mühendis sıfatıyla dolaştı ve bu yolculukları sırasında yaptığı kusursuz ve ayrıntılı altı harita bugün Windsor Saray Kitaplığı’nda saklanıyor. Da Vinci’nin yaptığı her çalışma büyük ilgi uyandırıyordu. Floransalı bir soylunun sarayının toplantı odası için savaş resmi hazırlamakla görevlendirildi. Leonardo’nun değişiyle hayvanca bir çılgınlık olan bu savaş resmi, bütün ressamların hayranlığını ve övgüsünü kazandı. Leonardo’nun Raphael gibi genç sanatçılar üzerinde bıraktığı etkiler büyük ve kalıcı oldu. Leonardo bu dönemde dünyaca ünlü resmi ”Mona Lisa” üzerinde çalışıyordu. Mona Lisa 1506 senesinde bitmişti. Bu portre; gülümsemesi, garipliği ve bakışlarındaki anlamının derinliğiyle ününü giderek arttırdı.
1514 yılında Fransa kralı I. Fransuva’nın teklifini kabul ederek Ambois yakınındaki Cloux şatosuna yerleşen Da Vinci, öldüğü 1519 tarihine kadar burada yaşadı. Doğaüstü resim anlayışı, mükemmelliği yakalamış heykel çalışmaları, not defterlerindeki gizemli ve şifreler dolu yazı ve taslakları ile geride birçok sanat eseri bıraktı. Doğa biliminden mimari tasarımlara, silah ve top üretimlerine kadar yaşadığı çağın çok ötesinde işlere imza attı. Uçak taslağı bile çizdi. Buharın kullanılışını inceleyip, bir buhar topu ve gemilere çark şemaları dahi çizdi. Hidrolik biliminin yaratıcısı ve resim çekiminde karanlık odanın mucidi oldu. Suyun molekül yapısı, ses ve ışık dalgaları üzerine çok derin bilgileri olan Leonardo, çiçek ya da filiz yapısı ve düzeni konusunda da çalışan yürüten ilk kişi oldu.