Esiyorsa adı “keşiş”lemedir
Önce geçmişe uzanmak, sonra onu yaşamak ve ince ince notlar almak gerekir onu dillendirebilmek için. Bunca sene keyfini, gizemini, kahrını, karını ve zararını yaşamış onca insanı anlayabilmek… Uludağ’ı algılamak; yazın sıcaktan bunalıp dere tepe demeden gezmek, kışın tüm büyüleyici özelliklerini bir arada yaşamaktan geçer. Dört mevsimde yaşar Uludağ’ın özü.
Bursalılar ne zaman ki olmayacak bir işle karşılaştılar o vakit, unutulmaz Vali Ahmet Vefik Paşa’nın Letâif’indeki şu mısraları tekerleme yapıp söylediler:
Keşiş dağı arpalık, eğer saban yürürse;
Her köylüden bir tavuk, eğer köylü verirse;
Bu gidiş iyi gidiş, eğer sonu gelirse…
Uludağ’ın esintileri Bursa’nın her tarafında yaşıyor kim ne derse desin. Bu yüzden ona gideceklerin heyecanı; adım atmadan günler, hatta haftalar öncesinde başlamalı. Kullanılacak eşyalar, giysiler, yiyecek-içecekler valizlere konarken; onun ruhunu taşıdıklarını bilmeliler. Ona gidecekler, Bursa’da yıllarını geçirmiş olmasına rağmen Uludağ’a adım atmamış ve onu ciğerlerine çekmemiş olanları düşünüp, gururlanıp, iyiden iyiye içselleştirilebilirler maceralarını.
Basitçe yaşayıp ona daha yakın olmak için çadırda kalınabilir ya da daha rahat bir tercih yapılıp otelde… Fakat bir çadır, tüm yorgunluğunuzu iliklerinize kadar saran bir iç huzurla karşılamak için daha iyi bir seçim olabilir. Gerçekten de belli bir süre sonra kişi, dinlenmenin de zirvesine ulaştığını ve adeta yeniden hayat bulduğunu rahatlıkla fark edebilir. 2543 m. yükseklikteki zirveye tırmanmak akla gelen ilk hedef olabilir. Ama daha birçok rota seçilebilir dereleri ve çiçekleri görmek ya da karın soğuğunda doğanın siyah beyaz düşünü yaşayabilmek için.
Uludağ Tepe’nin altında kalan bölgede bir kısmı yazın kuruyan yedi buzul gölü bulunur. Kara göl, Kilimli göl, Aynalı göl, Buzlu göl ve yazları kuruyan Heybeli göl; bu buzul göllerinin en bilinenleridir. Mavi berrak suları, hemen altında başlayan yemyeşil çam ormanları, yükseklerdeki beyaz kar yığınları unutamayacağınız manzaralar olarak aklınızdan hiç çıkmaz. Veya unutun hepsini. Günübirlik geldiniz. Herhangi bir mesire veya piknik alanındasınız. Teleferikle Sarıalan veya Kadıyayla, Çobankaya ya da Bakacak… Kirazlıyayla’dasınız. Günübirlik gidilecek yerlerin listesi bir hayli kabarık: Karabelen, Yılanlıkaya, Hamuralanı, Devetaşı, Softaboğan, Dombay çukuru, Bakacak, Sobra yaylası veya Aras şelalesi…
Uludağ’ı sadece kış turizmi merkezi olarak görmemek gerekiyor. Yazın Apollo kelebeğini görebilen şanslı kişilerden birisi olabilirsiniz örneğin. Ya da bir tepeyi alabildiğince kaplamış papatyaların arasında bulabilirsiniz kendinizi. Buzul göllerinden birisine yazın sıcağında girebilmenin tadına bakabilirsiniz. Dağ bisikletinize atlayıp rüzgârı yüzünüzde hissedebilirsiniz ya da… Hakkında çok az şey bildiğimiz bir gökkuşağının yanı başında yaşıyoruz aslında. Sadece beyaz değil gökkuşağı cenneti denmeli ona. Çok gariptir ki bu kentin neden bu dağ ile özdeşleştiğini anlamak çoğu kez turistlere nasip oluyor. Uludağ mangaldan oluşmuyor. Ya da sadece telesiyejlerle çıkılmıyor yamaçlarına. Söz gelimi İstanbul’un Avrupa yakasından dahi görülebildiği için ulu bir dağ olarak duruyor hemen yakınımızda.
Ona mitolojide Olympos denmesi onu daha gizemli kılıyor sadece. Zeus’un halkını burada oturup izlemesi, tüm tanrıların Truva savaşını buradan takip etmesi, Bizans döneminde keşişlerin mabedi olup daha sonra Bursa’nın fethiyle beraber dervişler tarafından bir inziva köşesi olarak tercih edilmesi… Tüm bunlar onun tarihindeki kitabi notları. Fakat efsanelere daha detaylı bakmak ve bundan kıssadan hisseler de çıkartmak gerekiyor.
Bursa’daki şeyhler, dervişler ve ilim adamları her yıl yaz mevsiminde Uludağ’daki sayfiye yerlerine göçerler ve haftalarca hatta aylarca burada kalırlardı. Hatta bazı medresedeki talebelerin “yaylakiye” adıyla, öğrenim gördükleri medreselerin vakıfları tarafından değişik sürelerde bu dağın yaylalarında kalmalarının sağlandığı biliniyor. Tüm bunların sebebi Uludağ’ın doğasıydı elbette. Geçmişi etrafında toplayan, efsaneleşen ve yücelen ismi değil cismiydi Uludağ’ın…
Bir zamanlar Bizans imparatorları zihnen ve bedenen dinlenmek, stresten arınmak için Uludağ’a gelir ve bir iki ay sonra sağlam ve zinde bir şekilde İstanbul’a dönerlerdi. Bursa’daki ilim adamlarının birçoğu ve şairler, Uludağ’ın sakin ve serin yaylalarında yazı yazıyorlardı. Hoca Sadedin Efendi, Tacü’t-Tevârih adlı eserini, Karaçelebizade de kendi adıyla anılan tarihini, hep Uludağ’ın kekik kokan yemyeşil yaylalarında elde ettikleri duru zihinlerle yazmışlardı. Uludağ’daki meyveler, balıklar ve av hayvanları lezizdi, hala öyle.
Uludağ’ı gezen ünlü şair Lâmiî Çelebi de bu dağın hayranları arasındaydı. Uludağ’a ismini veren Dr. Osman Şevki Bey, dağın ululuğu karşısında büyülenerek “Ne ulu dağ!” demekten kendini alamamış ve Ankara’ya döndüğünde bir rapor hazırlayarak dağın adının “Uludağ” olarak değiştirilmesini teklif etmişti. Mareşal Fevzi Çakmak bu öneriyi uygun görmüş, bundan böyle haritalara dağın “Uludağ” adıyla geçmesini sağlamış ve bu ad günümüze kadar aynı şekilde ulaşmıştı. Hatta soyadı kanununun çıkması sonrasında Dr. Osman Şevki Bey, “Bursalı” olan lakabını bırakarak “Uludağ” soyadını almıştı.
Evliya Çelebi, Uludağ’ı öve öve bitirememiş ve âb-ı hayata (ölümsüzlük suyu) benzettiği 1060 adet pınardan, Türklerin baharın müjdecisi saydıkları erguvan ağaçlarından heyecanla bahsetmiş, Pınarbaşı’ndan çıkıp Zirve Tepe’ye yaptığı geziyi ve enteresan gözlemlerini seyahatnamesinde ayrıntılarıyla anlatmış… O kadar çok dikkat çekici not var ki Uludağ’a dair. Ama belki de birçok kişinin bilmediği bir şeydir. Uludağ’ın, İstanbul’un ve Marmara denizinin güneydoğusunda bulunması ve eski adının da Keşiş Dağı olması nedeniyle güneydoğudan esen rüzgâra “keşişleme” denilir. Kısaca Bursa’da rüzgâr esiyorsa, adı lodos değil “keşiş”lemedir.
Yazı: Engin Çakır Fotoğraflar: Aykut Güngör, Engin Çakır
Kaynakça
Bursa Valiliği Kültür Turizm Tanıtma Birliği, Tüm zamanların güzel şehri Bursa
Bursa Büyükşehir Belediyesi, Kentimiz Bursa arşivi
Bursa Kent Kültürü ve Yaşam Dergisi – 20.1.2007 – Uludağ yazıları: 1 / Bursa’nın gururu Uludağ – Prof. Dr. Mefail HIZLI – UÜ İlahiyat Fakültesi
Bursa Mahkeme Sicili A99 33b.Kamil Kepecioğlu, Bursa Kütüğü, IV,258.