“Nâzım’ın Bursa Yılları”
Güney Özkılınç, yaklaşık beş yıl süren araştırmasında Nâzım’ın ölümünden 40 yıl sonra, onunla hapis yatmış bazı mahkûmlara ulaştı. Bu mahkûmlardan bazılarının adları, onun şiirlerinde de geçiyordu. Mahkûmların evlerinde, Nâzım Hikmet’in bundan altmış yetmiş yıl önce yaptığı ve gün yüzüne çıkmamış yağlı boya tablolar da vardı. Nâzım’ın ve arkadaşlarının fotoğraflarını, hapishanede kullandıkları eşyaları ve anıların izlerini buldu. Bu araştırmanın sonucunda bulduklarını “Nâzım’ın Bursa Yılları” kitabında topladı.
Nâzım Hikmet, 1933–1934 / 1938– 1950 yılları arasında asılsız suçlamalarla Türkiye hapishanelerinde tutuldu. Yaklaşık 13 yılı bulan hapisliğinin 11 yıla yakınını Bursa Hapishanesi’nde geçirdi. Nâzım, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı biçimde sürüp gittiği bir dünyada, elleriyle değil, ancak sözleriyle duvarlarını yıkabileceği demir parmaklıklar ardındaydı. O, yaklaşık 800 mahkûmun yattığı Bursa Hapishanesi’ne getirildiği ilk günden itibaren umutsuzluğa düşmemiş, duvardaki sarmaşık gibi yaşama tutunmuş, diğer mahkûmların da umudu olmuştu.
O yıllarda Bursa Hapishanesi’nde yatan mahkûmların birçoğu; cinayet, hırsızlık, kaçakçılık gibi suçlardan hapisteydiler. Nâzım, zamanının büyük bir bölümünü mahkûmları eğitmekle geçirmiş; onlara tarih, felsefe, politika ve sanat dersleri vermişti. Bir başka deyişle onlara, yaşama başka bir gözlükle bakmasını öğretmişti. Nâzım, bununla da yetinmemiş, yoksul tutsakları hapishane ağalarından korumaya çabalamış, hükümlülerin karınlarını doyuracak parayı elde etmeleri için idareyle konuşarak Bursa Hapishanesi’ne dokuma tezgâhları getirtmişti. Hapishaneyi bir atölyeye dönüştüren Nâzım Hikmet ve mahkûm arkadaşları; dokudukları çorap, havlu ve perde vb. ürünleri dışarıda satarak elde ettikleri geliri paylaşmışlardı.
Umudunu, insanlığın iyi ve güzel bir tarafa doğru gittiği düşüncesini, sevdiğine sarılıp huzurla ve karanlığı düşünmeden geçireceği gecelerin düşünü daima dinç ve sağlıklı tutmaya çalışan Nâzım Hikmet, Bursa Hapishanesi’nin ağır koşullarında çeşitli hastalıklara yakalandı. Bu nedenle özel izinle ve jandarma eşliğinde zaman zaman hapishane dışındaki hastaneye ve Bursa kaplıcalarına götürülüyordu. Onun hapishane dışına kontrollü bir biçimde çıkarılmasının başka bir nedeni de hapishanedeki dokuma işi için malzeme almasıydı. Nâzım Hikmet, bir yandan annesi Celile Hanım’dan öğrendiği resim tekniği sayesinde tutsakların resimlerini de yapıyor; diğer yandan kimi tutsaklara resim dersi veriyordu.
O, tutsak bir şair olmasının yanında Bursa Hapishanesi’nin öğretmeniydi. Hapishanedeki arkadaşlarından İbrahim Balaban’ın ressam, Orhan Kemal’in romancı olmasında büyük pay sahibiydi. Bursa Hapishanesi’nden yazdığı mektuplarla Kemal Tahir’in yazarlığına, A. Kadir’in şairliğine yön vermişti. Bursa’da 1945 yılının son aylarında 21.00– 22.00 saatlerini eşini düşünmeye ayırarak “Gece 21.00–22.00 Şiirleri”ni, Uludağ (Keşiş Dağı)’ın üzerindeki bulutlara yükleyip Marmara Denizi’nin ötesindeki Piraye’ye göndermişti. Bu şiirler, Güney Amerika kıtasına kadar ulaşmış, Ekvator’da içinde dünyaca ünlü 12 şairin bulunduğu bir antolojiye girmeyi de başarmıştı. “Memleketimden İnsan Manzaraları” da Bursa Hapishanesi’nde yazılan dev bir eserdi. Bursa Hapishanesi’nin kalın duvarları, onun şiirlerinin dışarı çıkmasını ve çeşitli dillere çevrilmesini engelleyememişti! Güney Özkılınç, “Nâzım’ın Bursa Yılları” kitabında, ünlü şairin Bursa’da geçirdiği yılların bilinmeyen yönlerini irdeliyor.
Bursa’da büyük şairimizin adını taşıyan bir okul, kitaplık, kültür evi, bir cadde, meydan, park, sokak var mı? Onun adını taşıyan bir kültür evi, avlusuna onun bir anıtı yapılsa, Bursa’ya çok yakışmaz mı? Güney Özkılınç’ın çalışması bunları da düşündürüyor. Ve bir not daha; yazarın kitabından yola çıkılarak bugünlerde bir Nâzım belgeselinin hazırlıkları yürütülüyor.
Saksılarda hâlâ tek tük karanfil bulunursa da
ovada güz nadasları yapıldı çoktan, tohum saçılıyor.
Ve zeytin devşirilmekte…
Bir yandan kışa girilmekte,
bir yandan bahar fidelerine yer açılıyor.
Bense hasretinle dolu
Ve büyük yolculukların sabırsızlığıyla yüklü
Yatıyorum demirli bir şilep gibi Bursa’da
Güney Özkılınç
PEN Türkiye Merkezi, TYS ve Edebiyatçılar Derneği üyesi olan Güney Özkılınç, Bursa Necatibey Kız Teknik ve Meslek Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak çalışıyor ve halen Milli Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları Yazma Komisyonu’nda dil uzmanı olarak görev yapıyor.