Kleopatra’ya hediye bir mücevher
Efsanelerden çıkagelmiş altın sarısı kum taneleri, mavinin her tonunu barındıran safir renkli denizi, el değmemiş doğası ve buram buram medeniyet kokan tarihi eserleri ile Antik Mısır’ın son Helenistik kraliçesi Kleopatra’nın aşk çiçeği: Sedir Adası…
Sedir Adası efsanelerle örülü ruhani yapısı ve tarih kokan mistik görünümüyle cennetin Muğla’daki adresi sanki… Ada efsaneler üzerine kurulu gibi geliyor insana. Tüm efsaneler unutulmaz imparator ile dillere destan kraliçenin aşkını anlatıyor. Mısır Kraliçesi Kleopatra ile Roma İmparatoru Antonius Sezar’ın yaşadıkları büyük aşk vücuda getirmiş, nam-ı diğer Kleopatra plajını… Efsaneye göre; evlenme teklifini kabul eden Kleopatra’ya hediye vermek isteyen Mısır Kralı Antonius, yaklaşık 3000 sene kadar önce balayını geçirmek üzere Kleopatra’yı götüreceği Sedir Adası’na Mısır’dan 60 büyük gemiyle çapları 1 milimetreden daha küçük ve her tanesi aynı büyüklükte olan kumları getirmiş…
Başka bir efsaneye göre ise; Kleopatra, sevgilisi Antonius’u ziyaret etmek için Sedir Adası’na gelmiş ve adanın eşsiz güzellikteki koyunu görünce; burada denize girmiş ama bu enfes manzaralı koyda büyük bir eksik olduğunu görmüş. Bir kum tanesi dahi yokmuş burada. Bunun üzerine sevgilisi Antonius’a anlatmış bu durumu. Romalı Antonius da sevdiği kadın için kölelerine derhal emir vermiş ve Kuzey Afrika’dan gemilerle kum getirilmesini sağlamış.
Diğer bir efsane ise en etkileyici olanı… Kleopatra ve Sezar’ın gizli aşk yaşadığı yer Sedir Adası… Kleopatra Mısır’dan gelirken bir avuç kum almış yanına ve adaya vardıklarında sahile kumu serpiştirmiş… Kumsal Kleopatra ve Sezar’ın aşklarının büyüsüyle çoğalmış… Böylece onların büyük ve büyülü aşkı yüzlerce yılı aşarak sonsuzluğa kavuşmuş…
Sedir Adası en çok Antik Cedrae (Kedrai) ve ünlü Kleopatra Plajı ile tanınıyor. Antik kentten günümüze Apollon Tapınağı, tiyatro ve nekropol kalıntıları ulaşabilmiş… Kedrai ise “sedirler” anlamına geliyor. Özellikle gemi omurgası yapımında tercih edilen Sedir ağacına sıklıkla rastlanan ada çok eskilerde surlarla kuşatılmış. Kule ve duvarları hala kıyıdan izlenebiliyor. Dor medeniyetine ait bir Apollon tapınağı ise kentin orta kesiminde bulunuyor. Adanın doğu kesiminde ise yüzü kuzeye bakan ve oldukça iyi durumda olan bir tiyatro bulunuyor.
Yılda ortalama 300 bin kişinin gezdiği ve 1980’li yıllarda koruma altına alınan adada, çok değerli kum taneleri sebebiyle sürekli bekçi bulunduruluyor. Plaj duvarlarla çevrelenmiş ve 2 gözetleme kulesi ile gözleniyor. Plaja havlu ve çantayla girilemiyor ve kum alınmasına kesinlikle izin verilmiyor. Dahası plajdan ayrılırken herkesin duş alması zorunlu tutuluyor.
Yasak kapsamında plajın girişine, “plajdan hiçbir şekilde kum alınamaz, taşınmaz, kum alındığının tespiti halinde 2863 sayılı yasa kapsamında yasal işlem uygulanacaktır” ifadesinin Türkçe ve İngilizce olarak yer aldığı bir tabela bulunuyor. Bunun sebebi; pizolit ya da oolit olarak isimlendirilen, tatlı suyun deniz suyuna karışarak, incecik bir kum tanesinin etrafında karbonatını biriktirmesiyle oluşan kum tanelerinin her yıl kumsaldan biraz daha azalması.
Kalker damlacığı olduğu bilinen kumların en önemli özelliği ise vücuda yapışmıyor olması… Bu kum taneleri yuvarlak ve her biri birbirinin aynısı kum tanelerinden oluşuyor. Tanelerin fosforlu olması da bilinenler arasında. Söylentilere göre Turgut Özal’ın vaktiyle Çankaya Köşkü’ne taşıttığı kumlar da Sedir Adası’ndan… Bu özel kumun diğer özellikleri de ateşte yanıyor, sodalı suda kendiliğinden çoğalıyor ve büyüteç altında incelendiğinde hareket ediyor olması… Kumun rengi denizin rengine de ayrı bir güzellik katıyor. Bunları duyunca kumsalın efsanelerine inanmamak elde değil. Hele ki şu günlerde kullanıma yasak olması sebebiyle, orada Sezar ile Kleopatra’nın güneşlendiğini hayal etmek çok da zor değil…
Birinci derecede doğal ve arkeolojik sit alanı olan Sedir Adası zeytin ağaçlarıyla kaplı, narin ve eşsiz yapısı ile tam anlamıyla gidilesi, görülesi bir yer… Zeytin ağaçları öylesine çok ki antik tiyatronun dahi dört bir tarafı hatta içerisi zeytinlerle sarılı… Kısaca ada zeytin ağaçlarının istilasında. Sedir Adası’nda şu anda kimse yaşamıyor.
Sedir Adası’nı ve Kleopatra Plajı’nı ziyaret edebilmenin birkaç yolu var. Muğla-Akyaka ya da Marmaris’te tatil yapanlar için buraya ulaşmak oldukça kolay. Akyaka Mendireği’nden, 9.30 – 11.30 saatleri arasında, doldukça kalkan teknelerle adaya bir saatten az süren bir yolculukla varabiliyorsunuz. Bu sayede maviye doyuyor, yeşilin tüm tonlarını seyre dalıyor ve Akdeniz melteminin tatlı serinliğine kendinizi bırakabiliyorsunuz…
Diğer bir ulaşım ise şu; Marmaris – Muğla yol ayrımından, Marmaris’e doğru devam ederken, 18. kilometrede, Gelibolu- Sedir Adası sapağından beş kilometre içeriye girdiğinizde bir iskele bulunuyor. Bu iskeleden kalkan tekneler de adaya yarım saatte ulaşabiliyor.
Genelde mayıs ayının 15’inden sonra başlayan Sedir Adası turları, Ekim ayına kadar devam ediyor. Size kalan tatil rotalarınızdan bir tanesine onu da ekleyerek tarihe damgasını vurmuş bir kadının hikayesine ortak olmak…
Yazı: Engin Çakır Fotoğraflar: Demet Argun Güngör Kleopatraya hediye bir mücevher Kleopatraya hediye bir mücevher