Güney Doğu’nun melankolik masalı: Halfeti

Halfeti

Şanlıurfa’nın Gaziantep’i selamladığı büyülü bir vadide Halfeti. Bir zamanlar Fırat’ın asi sularına teslim olsa da hala her detayından tarihine uzanabileceğiniz, zamanlar arası kapı gibi bir yer. “Cittaslow” yani “Sakin Şehir” unvanını taşıyan Halfeti’nin nam-ı diğer siyah gülleri ve binlerce yıllık gizemi öyle davetkar ki… 

Nice sevdaları birleştirirken nicelerini de birbirinden ayıran Fırat’ın sularında açıldıkça güzelliğini çok daha iyi anlayabilirsiniz kent dokusunun… Birecik’ten salına salına gelen yolun getirdiği seyir terasında, panoramik bir keyifle tek nefeste her yanı sarıp sarmalayan baraj gölünü ve Kayıp Kent Halfeti’yi görebilirsiniz. Ona Kayıp Kent deniyor çünkü ilçenin yüzde 80’i Birecik Barajı’nın yapılması nedeniyle sular altında kalmış. Burada yaşayanlar 15 km uzaklıkta kurulan yeni yerleşim merkezine taşınmış. Nüfusu ise tüm ilçede 30 bin civarında. Baraj yapılırken sadece tarih değil; meyve bahçeleri, Antep fıstığı ağaçları, cami, okul ve bir zamanlar çocuk kahkahalarının yükseldiği mozaik dolu avlular da kalmış Fırat’ın suları altında. Anılar derin bir uykuya dalmış…

Halfeti

Yüreği öyle geniş topraklar ki bunlar hem sular altında kalan geçmişini, hem de şimdilerde Doğu’nun turizm merkezi olmaya aday doğal güzelliklerini bir arada taşıyor. Binlerce yıldır atalarının yaşadığı evlerinden ayrılmak zorunda kalan insanları kalpten gülümseyen, rüzgarı deli deli esen-serinleten gizli bir durak burası. Yaşlılarına eski günleri sorduğunuzda yutkunduracak ağıtlar, ağlaşmalar izlediğiniz hüzünlü bir yer. Dik merdivenli sokakları, Fırat’ı seyreyleyen taş evleri, sarp kayaları bu köyü farklı bir romansa taşıyor. Biraz melankolik. Tıpkı meşhur siyah gülleri gibi. Siyahın hüznünü de asaletini de üstünde taşıyor. Gülleri Halfeti’den başka yerde açmaz deniyor. Çünkü oradan başka yerde öyle mağrur ve kara bakamadığına inanılıyor.

Halfeti

Muhteşem sessiz, insanı sakinleştiren ve aynı zamanda geleceği hakkında biraz tedirgin eden bir yer Halfeti. Çok az insan yaşıyor ve ağırlıkla Antep fıstığı üretip baraj gölünde teknecilik yaparak geçiniyorlar. Gaziantepliler buraya özellikle hafta sonlarında günübirlik piknik yapmak üzere geliyorlar. 1920’deki Fransız işgalinde dağıtılan bazı Gaziantep aileleri, Güney Doğu Anadolu’daki “Saklı Cennet” olarak bilinen Halfeti’ye gelmiş. Okur yazar oranı % 99 ile Güney Doğu Anadolu Bölgesi içerisinde ilk sırada. Şanlıurfa’ya bağlı olsalar da kendilerini daha çok Gaziantepli hissediyorlar.

Halfeti

Tarihi ve mistik değerleri ile öne çıkan ve kimisi sular altında kalacağı için taşınarak korunan bazı örnek konaklar var: Bey Konağı, Kanneci Konağı ve Feyzullah Efendi Konağı bunların en iyi örneklerinden. Yine turistik değer taşıyan bazı bina ve kiliseler de mevcut: Barşavma Manastırı, Aziz Nerses Kilisesi, Norhut Kilisesi ve Kantarma Mezrası Hanı bu başlıklar altında gidip görülmeye değer gezi noktaları…

Halfeti

Çekem Mahallesi Halfeti’deki ilgi çekici noktaların başında. Memlüklerin asi komutanı Çekem’in adını taşıyan mahallede halen Memlük dönemi izleri görülüyor. Önemli bir bölümü sular altında kalan mahalle; kesme taş evleri ve yarısı sular içerisindeki evleri ile büyüleyici bir atmosferde. Tıpkı Çekem gibi Savaşan (Belesör) Köyü de çoğu sular altında kalmış noktalardan bir diğeri. Yansıma görüntüleri ile meşhur bu köyün mağaraları, taş evleri, kilisesi, tarihi sokakları ve minaresi suyun dışında kalmış camisi ile görülmeye değer bir gezi noktası daha. Ayrıca baraj gölü üzerinde su sporları da yapabilirsiniz. Ayrıca tekne turlarına katılabilir ve Fırat’ın serin sularında yüzebilirsiniz. Su kayağından dalışa kadar her türlü su sporu da burada yapılanlar arasında.

Halfeti

Fırat’ın kızı diye de anılan Halfeti’de Şabut balığı ya da kebap yemeli elbette. Mezelerin tek tek tadına bakmalı insan. Yemeğin sonunda gelen elmanın üstüne kahve içmeli. Yerel lezzetleri arasında; erik tavası, lövlez dürümü, dolma eziği ve mumbar var. Tatlı olarak ise peynir helvası. Çiğköfte ve haşhaş kebabını da unutmamak lazım elbet. Bazıları duba üstüne kurulmuş güzel restoranlar var Halfeti’de. Konaklama imkanları sunan yerel motiflerin tadına bakabileceğiniz şirin konuk evleri ve pansiyonları da var. 35 km’lik bir sahil yoluyla, patlıcan kebabı ile meşhur Birecik’e ulaşabiliyorsunuz. İlçe Şanlıurfa’ya bağlı ancak Şanlıurfa’ya 120, Gaziantep’e 105 km uzaklıkta. Bu sebeple sosyo-kültürel bağları ağırlıkla Gaziantep ile ilişkide. Gün içinde birçok vasıta ile ilçeye ulaşmak mümkün. Sadece yaylalara mahsus, attığınız her adımda sallanan bir asma köprüsü de var. Üzerindeyken yöresel taş evleri seyretmek gerçekten de farklı bir his tattırıyor insana. Eski Mardin’in siluetini izlemeye benzer bir his. Hele ki havada taklalar atan bir güvercin gördüyseniz.

Halfeti

Adeta bir müze kent olan Halfeti dünyada hızla yayılan Cittaslow (sakin şehir) ağına katıldı. Merkezi İtalya’da bulunan 25 ülkeden 154 şehrin dâhil olduğu “yaşamın kolay olduğu kentlerin uluslararası ağı” Cittaslow’a (sakin şehir) Türkiye’den de her geçen gün ilgi de artıyor. Türkiye’nin İzmir’in Seferihisar ilçesinin kabulüyle tanıştığı Cittaslow ağına Seferihisar’ın ardından Çanakkale-Gökçeada, Sakarya-Taraklı, Muğla-Akyaka, Aydın-Yenipazar, Isparta-Yalvaç ve Ordu-Perşembe ve Şanlıurfa-Halfeti ilçeleri de katıldı.

Halfeti

Halfeti’nin de bulunduğu yöre, MÖ.855 yılında Asurlular tarafından ele geçirilmiş ve uzunca bir süre “Şitamrat” ismiyle anılmış. Ancak, Yunanlılar, bu ismi değiştirerek bölgeye “Urima” adını vermişler. Süryaniler ise, buraya “Kal’a Rhomeyta” ve “Hesna d’Romaye” ismini vermişler. Bölge Araplar tarafından ele geçirilince ise, bu kez ismi “Kal’at-ül Rum” olmuş. 11’nci yüzyıla gelindiğinde, bölgede bu kez Bizanslılar görülmüş. Bölgenin ismi ise “Romaion Koyla” olmuş.

Halfeti
1280 yılına gelindiğinde, Memlük ordusu bölgeyi kuşatmış ve yağmalamış. Memlükler döneminde şehrin ismi “Kal’at-Müslimin” olmuş. Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı egemenliğine giren Halfeti bu dönemde, “Urumgale” ve “Rumkale” olarak anılmış…

Halfeti

Son dönemde üzücü bir haber ile gündemde Halfeti. Yapımı devam eden 4 katlı 3 yıldızlı otel inşaatı ilçeye gelen ziyaretçilerin tepkisine yol açıyor. Tarihi silueti bozan büyüklükte ve yükseklikte olan otel Halfeti’nin büyüsü üstünde kara bir leke gibi. Halfeti’nin ucubesi olarak niteleyenler bile var. Sit alanına 300 metrede yapılan bu otel, tarihi dokusuyla etkileyici bu masalsı şehrin manzarasına büyük bir zarar veriyor.

Engin Çakır

1954’te ilçe statüsüne kavuşmuş Halfeti’de Çekem Mahallesi’ndeki iskeleden binebileceğiniz irili-ufaklı teknelerle, Birecik Baraj Gölü üzerinde büyüleyici bir tekne gezintisi yapabilirsiniz. Özellikle Rumkale ve artık kimsenin yaşamadığı Savaşan Köyü’nü görüp hüzünleneceksiniz. Bölgedeki en görkemli yapılardan biri olan Rumkale’nin tarihi hakkında çok fazla bilgi olmamasına rağmen eski adının Hromgla olduğu biliniyor. M.Ö.840 yılında Hitit döneminde inşa edildiği tahmin ediliyor. Roma döneminde Hristiyanlar, burayı merkez yaparak Rumkale ve çevresinde Hristiyanlığı yaymaya çalışmış.

Halfeti

Hatta tekne turu ile gezerken uzaktan görünen bir kayanın Meryem Ana ve kucağında taşıdığı İsa Peygamber silueti olduğuna inananlar bile var. İncil’in burada yazılmış olduğu rivayet ediliyor… Hz. İsa’nın havarilerinden St. Johannes, Roma döneminde Rumkale’ye kayadan oyma bir bölüm yaptırarak burada yaşamaya başlamış ve İncil’in müsveddelerini burada yazmış. Fırat’ın batı yamaçlarında, sert kalkerli kayalar üzerine inşa edilen Rumkale; doğu, kuzey ve batısındaki yüksek duvarlarla çevrili. Büyük ve kesme taşlardan inşa edilmiş. Rumkale’nin Güneydoğu’ya açılan tek kapısı bulunuyor. Sur bedeninin inşasında bazı kesimlerde kayalık yapının, dik uçurumlar gösteren topografyasından azami ölçüde yararlanılmış… Tarihte önce Asurlulara hizmet vermiş olan kalenin; İ.Ö. 855 yılında Asur Kralı tarafından ele geçirilen Şitamrah şehri olduğu da rivayet ediliyor. Kale Ortaçağ’da Urima adını alırken, Ermenilerce Hromklay, Süryanilerce Kala Rhomata olarak adlandırılmış. 13. Yüzyılda Mısırlıların, Mercidabık Savaşı’ndan sonra ise Osmanlıların eline geçmiş. Aslında Ermenilerin yaşadığı bir yer olmasına rağmen, halk Hristiyan olan herkese Rum dediği için Rumkale olarak anılmış…

Halfeti

Kaleye dair ilgi çekici bir başka efsane ise şöyle: Rumkale Beyi Aziz Nerses’in yönetimi devredeceği bir Nergis adında bir oğlu varmış. Kalenin su ihtiyacını karşılamak için kalenin altında bulunan kuyuya sıkça inen Nergis, her seferinde sudaki aksinde kendini seyredermiş. Nergis, her geçen gün kendini biraz daha beğenerek izler olmuş kuyunun suyunda. Bir gün, sudaki aksini daha iyi görebilmek için kuyunun üzerine iyice eğilmiş, dengesini kaybederek önce kuyunun dibine sonrada Fırat’ın soğuk sularına yuvarlanarak boğulmuş. Efsaneye göre gencin boğulduğu yerde çok güzel bir çiçek açmış. Çiçeğin adına da “Nergis” denilmiş.

Halfeti

Güney Doğu Anadolu’nun kavurucu sıcağında, serin Fırat’ın sularıyla serinleten Halfeti’de birçok anı biriktirebilirsiniz. Efsaneleriyle, tarihiyle, lezzetleriyle, siyah gülleriyle, insanıyla kısacası her yönüyle size hayat verecek olan bu yere, “sakin bir şehre” gidebilirsiniz…

Yazı ve fotoğraflar: Engin Çakır

Halfeti

Başa dön tuşu