Asi bir punk’tan, iyi niyet elçisi bir anneye…
Dünyaya her zaman farklı bir pencereden bakan, 14 yaşındayken bir “cenaze kaldırıcısı” olmayı hayal ederken, bugün dünyanın en güzel kadınları arasında kabul edilen bir “iyi niyet elçisi…” Ona göre ise yalnızca insanlara faydalı olmak için yaşayan bir anne… Mesleki kariyeri başarılarla, özel hayatı sansasyonlarla dolu bir isim Angelina Jolie…
Attığı her adım takip edildi. Her rolü, ilişkisi, doğurduğu ya da evlat edindiği her çocuk, yaptığı her evlilik ve hatta yaptırdığı 12 dövmenin her biri olay oldu. Dudakları ve gizemli bakışları hep konuşuldu.
Bugün dünyanın en güzel kadınlarından biri kabul edilen Angelina Jolie, ona yakıştırılan türlü sıfatlara rağmen özel hayatı ya da mesleki başarılarından ziyade “anne” oluşuyla gurur duydu. Küçükken ne o kendini beğeniyordu ne de cılız görüntüsüyle alay eden arkadaşlarına kızıyordu.
Onun için asıl hayat 14 yaşında okuldan atıldığı ve babasının isminden “kurtulduğu” zaman başladı. Kendi ayakları üzerinde durmak ve hayata devam etmek zorundaydı. Öyle de yaptı. Hayatın kimi zaman aniden gelen değişimlerine ayak uydurdu. Birkaç kez âşık oldu, yanıldı ama yılmadı. Umutlarını hayal kırıklıklarıyla besledi. Kendini insanlara yardım etmeye ve ulaşabildiği her çocuğun annesi olmaya adadı. Beyazperdede hayat verdiği her kadın kendinden bir parçaydı.
Haziran 1975’te oyuncu bir ailenin kızı olarak Los Angeles’te dünyaya gelen Jolie, hayatındaki ilk mutsuzluğu bir yıl sonra anne ve babasının ayrılığıyla yaşadı. Bu ayrılıktan sonra annesi ile birlikte New York’a giderek çocukluğunu burada geçirdi. Yıllar sonra yaptığı röportajlarda itiraf ettiği yılan ve kertenkele koleksiyonuna da bu dönemde başladı.
Sinemaya olan ilgisini annesiyle izlediği filmlere bağlayan ve bu dönemde Uzay Yolu’ndaki Mr. Spock karakterine âşık olduğunu söyleyen Jolie, okul yıllarında erkek çocuklarının canını yaktığı için sık sık şikâyet edilirdi. 11 yaşına geldiğinde oyuncu olmak istediğini fark ederek Los Angeles’e geri döndü ve “Strasberg Theatre Institue”ye kayıt oldu.
İki yılını burada geçirdikten sonra kendini zengin çocukların arasında mutsuz hissedeceği “Beverly Hills High School”a gitmeye başladı. Çok zayıf ve kendine yakışmadığını düşündüğü gözlükleriyle kötü göründüğüne inanıyor, okul arkadaşlarının onunla alay etmesi de bu düşüncesini doğruluyordu.
Buhranlı bir dönemden geçen Jolie, bu dönemde yaşadığı ilk modellik deneyiminde başarısız olunca bileklerini kesti. İlerleyen zamanlarda kendine birkaç kez daha zarar verdi ve gün geçtikçe bundan hoşlanmaya başlamıştı. 14 yaşında okuldan atılarak siyah giyindiği, saçını mora boyadığı ve erkek arkadaşıyla yaşamaya başladığı bir ergenlik dönemine girdi.
Bugün çok konuşulan dövmelerinin temeli de bu yıllardaki “punk” yaşam tarzına olan düşkünlüğüyle atılmış oldu. İki yıl süren ilişkisinin sonunda annesine yakın bir ev kiralayarak burada yaşamaya başladı ve okula döndü. Bu süreçte modellik yapmasının yanı sıra çeşitli müzik kliplerinde ve tiyatro oyunlarında da yer aldı.
Babasıyla ilişkilerinin iyi sayılabileceği bu süreçte babasını gözlemliyor ve onu örnek alıyordu. Kariyerinin ilk profesyonel deneyimi düşük bütçeyle çekilen “Cyborg 2” filmi oldu. Bu filmi yardımcı rol üstlendiği “Without Evidence” filmi takip etti.
Bu dönemde ayrıca ilk kocası olan Jonny Lee Miller ile tanıştı. 1996 yılında gerçekleşen düğünlerinde Jolie’nin siyah, deri bir pantolonu eşinin adını kendi kanıyla yazdığı beyaz bir bluz ile giymiş olması birçok kişi tarafından yadırganmıştı. Bu yıl aynı zamanda beyazperdede dikkat çekmeye başladığı dönemin de başlangıcı oldu. “Foxfire” filminde canlandırdığı karakteriyle eleştirmenlerden övgüler topladı.
“Hackers” filminde ilk kez başrol aldı. Kendime en yakın bulduğum karakter diye tarif ettiği, 1998 yapımı, ünlü model Gia Carangi’nin hayatını konu alan “Gia” filmiyle büyük başarıya ulaşan Jolie’ye “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Dalı”nda Akademi Ödülü’nü “Girl Interrupted” filmindeki performansı kazandırdı.
O artık tanınan, konuşulan, beğenilen ve tam anlamıyla başarılı bir isimdi. Dünyaya açılmasını sağlayan Lara Croft: Tomb Raider filminin çekimleri aynı zamanda Jolie’nin hayata olan bakış açısını da değiştirdi. Kamboçya’da yapılan çekimler sırasında kendi deyimiyle bir “farkındalık” yaşadı ve ihtiyacı olan insanlara ulaşarak, gücünün yettiği herkese yardım etmeye karar verdi.
Bunun için Birleşmiş Milletler Genel Meclisi tarafından kurulan UNCHR’ye (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) başvuran oyuncu böylece Hollywood’un en çok kazanan, beğenilen ve tanınan oyuncularından biri olmakla yetinmedi “İyi Niyet Elçisi” unvanına da sahip oldu.
1982 yılında başlayan oyunculuk kariyerinde birçok kez ödüle aday gösterildi ve çoğunda ödüle layık görüldü. Aşk hayatında işler kariyerindeki başarılarla uyumlu değildi. Ama ne o aşktan vazgeçiyordu ne de hayat onun aşksız kalmasına izin veriyordu. Kanını boynundaki kolyesinde taşıdığı kocası Billy Bob Thornton ile 1999 yılında yaptığı evlilik de hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştı ama o az zaman içinde de olsa güzel günler paylaştığı insanları sevgiyle anmaktan hiç vazgeçmedi.
Aşk hayatını babasıyla olan kopuk ilişkisine bağlayanlar da oluyordu. Babasının ilgisizliği onu hem mutsuz etmiş hem de baba sevgisinin zamanla nefrete dönüşmeye başlamasına neden olmuştu. 2001 yılında verdiği dilekçe ile babasının soyadı olan “Voight”yi resmen değiştirerek uzun süredir taşıdığı yükten kurtulduğuna inandı.
Babasıyla arasındaki sorunlar üzerinden yıllar geçmesine rağmen hiçbir zaman düzelmedi. Jolie babasını hiç affetmedi ve annesinin de desteği ile babasına ihtiyaç duymadan hayatına devam etmeyi başardı. Artık tek hedefi, hiç kimseye ihtiyaç duymadan kendi ayakları üzerinde durabilmek ve hayatını kendi bildiği şekilde yaşayabilmekti.
Kariyerinden bahsederken “Yalnızca öğle yemeğine çağırabileceğim kadınları canlandırmak isterim” demişti. Çünkü oyunculuk ona göre uydurmak ya da yalan söylemek değil, oyuncunun canlandırdığı karaktere yakın olan tarafını bulması ve diğer taraflarını unutması demekti. Kendini bulduğu karakterlerle yeniden doğuyor, onlarla besleniyordu.
2008 yılında seslendirme yaptığı Kung Fu Panda ile birlikte 2005 yılında oynadığı Mr. & Mrs. Smith filmi bilindiği gibi Jolie’nin en büyük ticari kazancıydı ama Mrs. Smith ona hayatının aşkını da vermişti. 2005 yılının başlarında Jolie’ye “yuva yıkan kadın” suçlamasına neden olacak skandal yaşandı.
Karı-kocayı canlandırdıkları Brad Pitt ile başlayan yıldırım aşkı, Pitt’in o dönem evli olduğu Jennifer Aniston’dan boşanmasına sebep oldu. Jolie ise bu suçlamaları, babasının annesini aldatmış olması nedeniyle asla evli bir erkekle birlikte olmayacağını öne sürerek reddetti. Her şeye rağmen birlikte olan çift tüm dünyayı yakından ilgilendiren bir ilişkiye yelken açtı. Şu anda üçü biyolojik üçü evlatlık olmak üzere toplam altı çocuğa annelik yapan Jolie sakin bir hayat istedikçe aksilikler, skandallar, hayal kırıklıkları peşini bırakmıyordu. Geçtiğimiz yıllarda Jolie’ye kanser teşhisi koyuldu ve göğüslerini aldırdığını açıkladı.
Annesi de kanser yüzünden ölmüştü ve Jolie bu riski taşıdığını biliyordu. Bu yüzden tetkikleri aksatmadı ama hastalığın da önüne geçemedi. Hayatının aşkı, bir süre önce evlendiği kocası Brad Pitt’in de desteği ile hayata umutla devam ediyor Angelina Jolie… Eskisi kadar ön planda olmamaya çalışıyor ancak ortaya çıktığında, yıllar boyu hayalini kurduğu sevgi dolu aileye sahip oluşundan duyduğu mutluluğu duruşu ve bakışlarına yansıtıyor.
Bugünlerde yapımcılığını da üstlendiği bir filmde kocası ile birlikte kamera karşısına geçeceği konuşulan Jolie, beyazperdeden sevenlerini her şeye rağmen hayata devam ettiğini kanıtlarcasına selamlıyor. Son olarak 2014 yapımı “Malefiz” isimli fantastik filmle bambaşka bir şekilde karşımıza çıkan Jolie, bu filmle peri masallarına olan bakış açısını alt üst etmiş; izleyiciye, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlatmıştı. Dünyanın tescillediği güzelliğinin ardında sakladığı hayal kırıklığı dolu hayatı ve her zaman savaşmak zorunda kaldığı acı gerçekleri anlatmaya çalışır gibi…
Yazı: Ferhan Petek
Angelina Jolie