Müziğin altın kızı: Adele
Benzerine çok nadir rastlanabilecek ses rengi, genç yaşında topladığı ödüller, kırdığı rekorlarla dillerden düşmeyen bir isim Adele. Albüm satışlarıyla “Guinness Rekorlar Kitabı”ndaki yeri, kendi deyimiyle “tesadüfen” keşfedilişi ve nasıl göründüğü neredeyse umurunda bile değil. Çünkü onun için hayatın en değerli detayı nefes aldığı sürece iyi şarkı söyleyebilmek…
Kendi tanımıyla “kalbi kırık soul müziği” yapan Adele’nin şarkılarında hep bir acı olduğu kadar her notasında derin bir sevgi var. Sesindeki o büyü de müziğe olan tutkusuyla birlikte, yaşadığı aşk acılarından ve hayal kırıklıklarından geliyor. Aniden hayatımıza girişi ve kırık kalbini onarmak için söylediği şarkılarla dinleyenleri bambaşka âlemlere sürükleyişinden kimse şikâyetçi değil. O da ona “tombul” denmesinden. Mesleğine olan aşkını ve hayata bakış açısını şu sözleriyle en iyi şekilde özetliyor: “Ben de saçımı başımı yaptırmayı seviyorum ama sırf birileri istedi diye kilo vermeyeceğim. Ben müzisyen olmak için müzik yapıyorum, Playboy kapağına çıkmak için değil.”
18 yaşında evinden kovulmuş bir anne ile alkolik bir babanın kızı Adele Laurie Blue Adkins. 1988 yılında İngiltere’de doğdu. Müziğe olan yeteneğini, annesi ve babasının ayrılığından sonra yanında yaşamaya başladığı annesi keşfetmişti. Babası ise onun bir alkolik olduğunu öğrenen kızının yüzüne bakamayacak hatta ileride kazanacağı başarılara ortak olamayacak kadar utanıyordu. Tüm zorluklara rağmen hayata verdiği değeri ve özgüvenini kaybetmeyen Adele kendi sesiyle ilk kez okulda tanıştı. Yaşıtları okul gösterilerinde ellerine mikrofon almaktan çekinirken, Adele duyduğu andan itibaren kendi sesine hayran kalmıştı. 13 yaşında, bugün hâlâ tarzının benzediği söylenen Amy Winehouse’nın mezun olduğu okula girmeye hak kazandı.
Müziğe olan ilgisini ve müzik hayatındaki dönüm noktasını ise hayranı olduğu, idol olarak gördüğü Spice Girls grubu ve sahnede ilk kez izlediği anda hayatının değiştiğini her fırsatta söylediği Pink’e borçlu olduğunu düşünüyor. Okul da müzik aletlerindeki başarısını kısa süre içinde kanıtlayan Adele, şarkı sözleri yazmaya da bu yıllarda başladı. 16 yaşında yaptığı ilk bestesini tüm dünyaya ulaşması aklında bile yoktu. Onun yeteneğine inanan bir arkadaşı, onun adına bir “Myspace” sayfası açmış ve kayıtlarını burada yayınlamaya başlamıştı. 2006 yılında mezun olduktan sonra hayatını tamamen değiştirecek adım atılmış ve Adele artık adı bilinen ve kısa süre içinde tüm dünyanın duyduğu bir ses haline gelmişti.
XL Recordings şirketinden aldığı teklif üzerine imzalanan sözleşme, Adele’nin ödül ve rekor dolu müzik hayatına açılan kapı oldu. Daha sonra Amerika’da da ünlenen bu altın sesli genç kız, Columbia Records ile anlaşma imzaladı. 18 yaşındayken “Hometown Glory” ve Chasing Pavements” isimli mini albümleri çıktı. Daha sonra çıkan “19” isimli ilk albümü eleştirmenlerin övgülerine olduğu kadar İngiltere’de birçok ödüle layık görüldü. Brit Awards’ta “Eleştirmenlerin Seçimi” ödülünü aldı. Dünyanın en değerli ödülleri arasında bulunan Grammy’ye de bu albümüyle hak kazandı. Dünya çapında 2 milyonu aşan satış rakamlarına ulaştı. İngiltere Başbakanı’nın ona gönderdiği mektuba kadar, ülkesini, içinde bulunduğu ekonomik krizden kurtardığını farkında bile değildi. Bir anda hem maddi hem de manevi değeri artmış, Başbakan’ın ülkesi adına gönderdiği teşekkür mektubunda belirttiği gibi ülkesi için “tünelin ucundaki ışık” olmuştu.
2011 yılında çıkardığı ikinci albümü 21 çıkar çıkmaz, Madonna’nın rekorunu kıracak kadar uzun bir süre kalmak üzere listelerin başında yerini almıştı. Bu albüm Michael Jackson’un 39 haftalık rekorunu da yerle bir etti. 21, 39. hafta da listenin 5. sırasından 3. sırasına kadar yükseldi. Amerika dâhil 18 ülkede tüm listelerin başında olması ve efsane grup The Beatles’tan sonra aynı zamanda hem albüm hem de single listelerinde ilk beşte yer alması ile de tarihe geçti. Beatles ile bir ortak yanı da ilerleyen yıllarda alacağı “Kraliyet Nişanı” olacaktı. 2011 yılında Grammy’sine kavuşan şarkı “Someone Like You” American Music Awards’tan 3 ödül aldı. Zaten, 21 albümünün aldığı ödüllerle Guiness Rekorlar Kitabı’na girmiş olmasının dışında bir özelliği de bu şarkıydı. Adele’nin kendisinden ayrılıp başkasıyla evlenen sevgilisine, son derece samimi ve içten bir şekilde duygularını ifade ettiği bu şarkı dinleyenleri ağlatan, Adele’nin acısına ortak eden ve konserlerinde hep bir ağızdan söylenen bir “aşk ağıtı”na dönüştü.
Adele’yi daha önce dinlememiş, hiç tanımamış kişiler bile onu, bu şarkının internette milyonlarca kişi tarafından tıklanma rekorları kıran videosuyla tanıdılar. Bir internet sayfasıyla bir anda tanınan “2008’in sesi” olarak kabul edilen, her şarkısında ve albümünde onlarca ödüle layık görülen; şarkıları dönmeye, albümleri yayınlanmaya başladığı anda listelerin başında yerini alıp uzun süre boyunca hep zirvede kaldı. 2013 yılında James Bond filmi için yaptığı “Skyfall” şarkısıyla Altın Küre ve Akademi Ödülleri’nde “En Orijinal Şarkı” ödüllerini alırken de, genç yaşında ilk ödülünü kucakladığı andaki heyecanından hiçbir şey kaybetmediği fark ediliyordu. Mesleğinin ilk günlerinden itibaren her zaman, özel hayatındaki mutsuzluklarına inat bir yükselme içinde oldu.
Sorunlu bir anne-baba, terk edilmekle sonuçlanan ilişkiler, her seferinde yerle bir olan hayaller… Hepsi müziğini beslediği kadar onu yavaş yavaş umutsuzluğa sürükleyen olumsuzluklardı. Yine de hiçbir zaman pes etmedi ve her şeyi yoluna koyabilmek için elinden gelen her yolu denedi. İlişkilerinin sürekli yarım kalışını, aşk dolu kalbini güvenerek teslim ettiği insanların bir anda ortadan kayboluşunu, işinin tüm hayatını kapladığına inandı. Sırf bu yüzden âşık olduğu adama daha fazla vakit ayırabilmek, ona tüm kalbini olduğu kadar zamanını da verebilmek için müziğe ara verdiği de oldu. Ancak sonuç yine hüsrandı ve onu teselli eden yine müziği oldu.
Aslında Adele de yaşıtları gibi mutlu bir aile, bahçesinde çocuklarının oynadığı bir ev, onu seven bir adam hayali kuran umut dolu bir genç kızdı. Ne sahip olduğu şöhret ne de kazandığı milyon dolarlar kendi için kurduğu hayallerin içinde yoktu. Hiçbir zaman magazin malzemeleriyle dolu bir hayatı olmadı. Kendine, işine saygı duyan ve onu gerçekten sevgiyle besleyen adamı bulduğunda, kalbi yeniden aşk için çarpmaya başladı. Bir dönem geçirdiği ses telleriyle ilgili rahatsızlığı, varlığı sayesinde daha kolay atlattığını söylediği erkek arkadaşı Simon Konecki ile evlilik dışı bir çocuk dünyaya getirdi. Medeni hali ya da kendiyle ilgili hangi konuda ne düşündüğü umurunda bile olmayışı; oğlunun doğumuyla birlikte yepyeni bir hayata başlayacağına olan inancındandı.
Başarıları, karşılıklarını dünyanın en değerli ödülleriyle alan Adele’nin aslında kırmak istediği tek rekor belki de mutluluk rekoruydu. Sevgi dolu bir yuvada, ömür boyu huzur, neşe ve aşk… Tıpkı bestelerinde çekinmeden dile getirdiği ve muhtemelen son nefesine kadar getirmeye devam edeceği gibi. Onun sesiyle bütünleşen, duyguları melodiler yoluyla dinleyenlerin içine işleyen şarkıları; bugüne kadar yapılmış sayısız aşk şarkısını geride bırakmasına sebep oluyor. En çok ödül kazanan, albümleri en çok satan, en çok dinlenen, internet üzerinden yayınlanan videoları en çok izlenen, en beğenilen, en tanınan… Adele bu “en”lerine daha kaç tane eklemeyi planlıyor bilinmez ama bundan sonra hiçbir şey yapmasa bile bugüne kadar yaptıklarıyla müzik tarihine silinmez izler bıraktığı ve yeri kolay kolay doldurulamayacak bir değer kazandığı aşikâr.