İstanbullu Gelin kimdir?

Özcan Deniz ve Aslı Enver’in başrollerini paylaştığı yeni dizisi “İstanbullu Gelin”in kim olduğu özellikle Bursalılar tarafından hayli merak edildi, cevabı aşağıda.

 

1955 İstanbul doğumlu Ülkü Üst Sarpkan. Ama bir yanı Bursalı olanlardan… Müziğe olan ilgisi çocukluk yıllarında başlamış ve 1968’de girdiği bir ses yarışmasının ardından bütün hayatı değişmiş. Döneminin en popüler gruplarından “Beyaz Kelebekler”in solisti olmuş, hayatının aşkını bulmuş, Bursalı iş adamı Ali Sarpkan ile evlenip Bursa’ya gelin gelmiş. Peri masallarını andıran hayatı, yaşadığı türlü acılarla birkaç kez alt üst olsa da; ne yaşam enerjisinden ne aşka olan inancından ne de mücadeleci yönünden hiç taviz vermemiş. Onunla azar azar Beyaz Kelebekler’den, Bursa’dan, hayattan ve diziden bahsettik.

Sizi biraz tanıyarak başlayalım…

Tüm dünyanın gözünün üzerinde olduğu, rüya şehir İstanbul’da doğdum. Parçalanmış bir aileye sahip genç, güzel bir kadının üç çocuğundan biriydim. Tarihi bir semt olan Balat’ta, eski bir evde yaşıyorduk. Okul zamanlarımda parlak bir öğrenci değildim. O yaşlardan beri resme ve müziğe ilgiliydim. Aile hayatımız huzurlu değildi, annem evliliğinde problemler yaşıyordu. Ben de bu yüzden hemen büyümek, para kazanmak, annemi ve kardeşlerimi kurtarmak istiyordum. Nitekim de öyle oldu.

 Bursa ile bağlarınızı bir de sizden dinleyebilir miyiz?

Bursa’da biriktirdiğim dostluklar var. Yıllar geçse de gönül bağımızın kopmadığı dostlarımı ziyaret etmek için sık sık Bursa’ya geliyorum. Bursa bana gençlik yıllarımı hatırlatıyor. Severek icra ettiğim terzilik işine bu şehirde başladım. Cumhuriyet Caddesi’nde bir sokak arasında modaevim vardı. O günleri unutmam mümkün değil.

 

Bursa’da özlediklerinizi, unutamadıklarınızı bizimle paylaşır mısınız?

Bursa’da gitmekten keyif aldığım ve özel hissettiğim yer Yeşil semtidir. Bursa’da yaşadığım yıllarda Setbaşı’nda oturuyorduk. Eşim de benim gibi gezmeyi çok seviyordu. Bursa’nın tarihi birçok yerini gezdirmişti bana.

 Dizinin yayınlanması hayatınıza bir şeyler değiştirdi mi? 

2007’de İstanbul’a taşındım. O seneden itibaren hayatıma çocuklarımla beraber devam ettim. Yakın çevrem bana bu diziden bahsetti. “Senin hayatını diziye konu etmişler” dediler. O zamana kadar böyle bir projeden haberim dahi yoktu. Benimle irtibata geçmek isteyen çok insan oldu ve hepsi de “İstanbullu Gelin” dizisi hakkında sorular sordu. Sosyal medyadan, çevrem vesilesiyle görüşüp, konuşmak isteyen kişilerle olabildiğince görüşüp, konuşmaya çalışıyorum. İstanbullu Gelin’in tüm hikâyesini, her detayını öğrenmelerini istiyorum.

 Dizi, hayatınızı tam olarak anlatıyor mu?    

Dizi, hayatımın tamamını yansıtmıyor. Zaten daha çok gerçek hayattan esinlenme bir senaryoya sahip. İstanbul’dan Bursa’ya gelişim, müzisyen olmam, eşimin ailesi tarafından hoş karşılanmayışım, Bursa’ya geldiğim ilk yıllarda yaşadığım çeşitli zorluklar… Hepsi doğru, hatta aslında daha da fazlası var. Senaryo ne yönde değişir bilmiyorum ancak karakterlerin özelliklerinin gerçeğiyle birebir uyuşmadığını söyleyebilirim.

 

Müzik yolculuğunuz nasıl başladı?

İlkokul çağlarımda müziğe olan ilgim büyüklerim tarafından fark edildi. Çevremdeki insanlar bana şarkı söyletiyordu, bunun karşılığında elime harçlık tutuşturuyorlardı. Bu durum hoşuma gitmişti. Hem sevdiğim işi yapıp hem de para kazanabilirdim. “Tamam” dedim “Ben şarkıcı olacağım”. Okulu bırakıp Beyoğlu’nda bir iş buldum, bu arada özel müzik kurslarına gidiyordum. İlk müzik hocam Arif Sami Toker’di. Hiçbir ücret beklemeden bana müzik dersleri verdi. Müzik konusunda yetenekli olduğumu düşünüyordu ve bu konuda bana çok yardımcı oldu.

 Müzik ile olan bağlarınız bugün ne durumda?

Müzik benim hayatım. Müzik yapmayı hayatım boyunca bırakamam. Müzikle nefes alıyor, müzikle özgür hissediyorum. Her anım müzik benim. Evlendikten sonra Bursa’da Aslan Saz Grubu’nda müzik çalışmaları da yapmıştık. Arkadaşlarımın ricasıyla farklı yerlerde sahne almaya devam ediyorum.

 Biraz da hayatınızın dönüm noktası olan ses yarışmasından bahsedelim…

Bir magazin gazetesinde “Hafta sonu ses yarışması düzenleniyor” yazısı gördüm. Arkadaşlarımın ısrarları üzerine katılmaya karar verdim. Yarışmaya katılan 800 kişi içinden ilk altıya kaldım. Bana göre “dönemin dolapları” yüzünden finalde jüriden en yüksek puanı almama rağmen 2. oldum. Bu yarışmadan sonra müziğe ne kadar bağlı olduğumu bir kez daha anladım ve en iyisini yapmak, hayallerimi gerçekleştirmek için çalışacağıma söz verdim.

Beyaz Kelebekler’i anmadan olmaz…

Beyaz Kelebekler’i ilk dinlediğimde hayran kaldım. Eğitimim Türk sanat müziği olmasına rağmen yaptıkları müziği çok beğendim. Solistleri Azize Gencebay’a özenir, onun yerinde olmak isterdim. Bir gün iş yerime Beyaz Kelebekler’in menajeri Turgut Akyüz geldi. Bana Beyaz Kelebekler’in solisti olmayı teklif etti. Ben de teklifini kabul ettim. Her şey çok güzeldi, gerçek bir kelebek gibi uçuyordum sahnelerde. Grup arkadaşlarım harika insanlardı. Bir gece geçirdiğimiz araba kazasında gruptaki üç arkadaşımızı feci bir şekilde kaybettik. Kazanın ardından şoka girdik ancak müzik yapmaya devam etmemiz gerekiyordu. Bir süre sonra sanatçı dostlarımız bize bir gece düzenlediler. Kazada yanan müzik aletlerimizi bize tekrar aldılar ve bu sayede Anadolu turnesi düzenledik. Gittiğimiz her yerde halk bizi şehir girişlerinde çelenklerle karşılıyordu. Halkın bu sevgisi her zaman devam etti.

Şimdi neler yapıyorsunuz?

İstanbul’da yaşıyorum. Moda, müzik gibi yeteneklerimi göz ardı etmiyorum. Yaşımın geçmiş olmasına rağmen üretmeye devam ediyorum. Şu sıralar aklımda yeni projeler var. Örneğin tek kişilik bir gösteri yapmak istiyorum. Eski şarkıları aranje etme gibi düşüncelerim de var. Bu düşüncelerim üzerinde çalışmalar yapıyorum.

Röportaj: Aleyna Yemenici Fotoğraf: Derya Balkan

 

Başa dön tuşu