Aspendos zaman tüneli

 Tarih kokusu etrafınızı sardığında hissettikleriniz; başınızı döndürebilecek bir görkem ve etrafınızı çepeçevre saran, ruhani bir tarih dokusu… Aspendos’un tarihi insanı derinden etkiliyor. Onu duyumsayarak o topraklarda adım atmak bile, heyecanlanmaya değer bir zaman yolculuğu…   

Bir anda Roma dönemine gittiğinizi düşünün. Persleri, İskender’in ordusunu… Düşünsel medeniyetleri… Mezopotamya’nın tadına baktığınızı hissedin. Büyük bir seyyahla dünya turuna katılın ve keşiflerde bulunun. Doğu medeniyetlerine şahit olun. Uzak Doğu’da bilinmezlere koşun. Daha sonra adım adım günümüze gelin. Bizans topraklarında nefes alın. Selçuklu egemenliğinde Anadolu’yu yaşayın. Osmanlı ile birlikte altın çağları yaşayın. Ardından Cumhuriyet ile birlikte aydınlanma çağına tekrar kavuşun. Kısacası tarih ve zamanın sizde yarattığı tüm hikâyeleri hatırlamaya çalışın. Aspendos ve halkının geçmişi, tüm bu süreçleri yaşamış ve bunca seneye yenik düşmemiş bir tarihi destan aslında.    Aspendos zaman tüneli

Aspendos, Antalya’nın Serik ilçesinde bulunan Belkıs köyünde yer alan tabir yerindeyse “heybetli mi heybetli” bir amfi tiyatro… Aynı zamanda tarihe tanıklık eden bir antik kent… M.Ö. 10. yüzyılda Akalar tarafından kurulmuş. Antik dönemin en zengin kentlerinden bir tanesi… Pek meşhur tiyatrosu ise M.S. 2. yüzyılda Romalılar tarafından inşa edilmiş… Günümüzde dahi adını sıkça duyuyoruz çünkü onca medeniyete, zamana, doğaya yenik düşmemiş sütunları… Önemli bir ticaret yolu üzerinde olduğu ve Köprüçay Irmağı ile limana bağlandığı için Aspendos, her çağda önemliymiş… Ele geçirilmek istenen kentler listesinde hep ilk sırada yer almış.

Antik tiyatrolar arasında en iyi şekilde korunarak günümüze kavuşan açık hava tiyatrosu olmuş Aspendos.  Anadolu’daki Roma tiyatrolarından günümüze sahnesi ile ulaşabilen en eski ve sağlam örneği… Mimarı Aspendoslu Theodorus’un oğlu Zeno olarak biliniyor. Antonius Piu zamanında yapımına başlanmış ama Marcus Aurelius zamanında(138–164)  tamamlanmış… Yazıtlarından anlaşıldığına göre, kentin yerli tanrıları ile imparator ailesine sunulmuş. Her sene binlerce insanın ziyaretiyle mutlu oluyor artık. Yüzyıllardır kucak açtığı insanların ziyaretine gelmesi hoşuna gidiyor belki de. Zaman zaman olan özel konserler ve tiyatro gösterileri ile zevkten dört köşe oluyor kim bilir…    Aspendos zaman tüneli

Tarihi her efsanenin olduğu gibi Aspendos’un da bir hikâyesi var bilinen… Rivayetlere göre, Aspendos kralının bir zamanlar çok güzel bir kızı varmış ve herkes onunla evlenmek için can atarmış… Fakat kral kimde karar kılacağını bilemediği için bir yarışma yapmaya karar vermiş ve demiş ki, “Kim halkımız ve şehrimiz adına en yararlı ve güzel şeyi yaparsa, kızımı ona vereceğim.” Bunun üzerine birçok proje ortaya çıkmış ama bu projelerden iki tanesi diğerlerinden çok daha güzel ve anlamlıymış. Bu iki eseri de iki ikiz kardeş ortaya koymuş… Bir tanesi şehre kilometrelerce uzaktan, müthiş bir geometrik hesaplamanın sonucu olarak ortaya çıkarılıp inşa edilmiş kasabaya su getiren su kemerleri; diğeri ise akustiği ve eşsiz mimarisi ile dikkat çeken tiyatroymuş.

Dünyanın o zamanki ve günümüzün akustik olarak en iyi tiyatrosu olan bu tiyatroyu ve yine mimari açıdan bir deha ürünü olan su kemerlerini gören kral yine kararsız kalmış. İlk olarak şehre kazandırdığı fayda nedeniyle su kemerlerini yapan mimara kızını vermek istemiş fakat daha sonra tiyatroya gezme kararı vermiş. Tiyatronun üst kısmında gezerken kulağına bir ses ilişmiş. Ses “kralın kızını ben almalıyım, onu bana vermeli” diyormuş…  Bunu duyan ve tiyatrodaki akustiğe hayran kalan kral, kızını tiyatronun mimarı Zeno’ya vermekte karar kılmış. Fakat her iki yapıyı da çok beğendiği için adaleti sağlamak adına kızını ortadan ikiye bölmeye karar vermiş. Ancak su kemerini yapan mimar, kıza olan sevgisinden dolayı aradan çekilmiş ve güzel kral kızıyla Zeno evlenmiş, düğünleri de tiyatroda gerçekleşmiş…   Aspendos zaman tüneli

Aspendos eski çağlarda politik bir güç olarak da önemli roller almış tarih sahnesinde. Kolonileşme döneminden sonra bir süre Likya egemenliği altında kaldıktan sonra, M.Ö. 546’da Pers hâkimiyeti altına girmiş. Ama tıpkı Truva’nın hikâyesi gibi bir aldatmaca ile şehir Perslerin elinden çıkmış ve Attika-Delos Deniz Birliği’ne katılmış… M.Ö. 467’de devlet adamı ve askeri komutan Cimon, Pers kara kuvvetlerini yenebilmek için, en iyi savaşçılarına daha önce ele geçirdiği tutsakların giysilerini giydirip kıyıya göndererek Persleri kandırmış. Askerleri düşman tarafından salınmış yurttaşlar zanneden Persler, kutlama şenlikleri düzenlemişler. Bundan yararlanan Cimon, 200 gemiden oluşan filosu ile karaya çıkartma yapmış ve Persleri yok etmiş… Fakat M.Ö. 411’de Persler şehri tekrar ele geçirmişler ve üs olarak kullanmışlar.    Aspendos zaman tüneli

Aspendos’un hikâyeleri bir film şeridi gibi adeta… Tarih sürecinde çeşitli medeniyetlerle birçok hikâyesi var şehrin. Peleponnes Savaşlarında şehrin kaybettiği saygınlığın bir kısmını yeniden kazanma çabası içindeki Atina komutanı da başka bir hikâyenin başlangıcı olmuş. M.Ö. 389’da şehrin teslim olmasını garanti altına alabilmek için Aspendos kıyısına demir atmış ordusuyla. Yeni bir savaş istemeyen Aspendos halkı ise aralarında para toplamış ve topladıkları parayı Atina komutanına vererek herhangi bir zarara meydan vermeden geri çekilmesi için yalvarmışlar. Komutan parayı aldığı halde, adamları ile bütün tarlalardaki ekinleri çiğneyerek Aspendosluları zarara uğratmış… Öfkelenen Aspendoslular ise büyük riskler alarak komutanı çadırında bıçaklayarak öldürmüşler…    Aspendos zaman tüneli

Diğer bir tarih sayfası ise cihan imparatoru Büyük İskender ile yazılmış. Büyük İskender Perge’yi ele geçirdikten sonra M.Ö. 333’te Aspendos’a girdiğinde, daha önce Pers kralına haraç olarak çok sayıda at veren ve vergi ödeyen halk, İskender’in de bunları istememesini rica etmek için kendisine elçi göndermiş. Anlaşmaya varıldıktan sonra İskender teslim olan şehirde bir garnizon bırakarak Side’ye hareket etmiş…

Sillyon üzerinden geri dönerken Aspendosluların kendi elçilerinin teklif ettiği anlaşmayı onaylamadıklarını ve kendilerini müdafaaya hazırlandıklarını öğrenen İskender, hemen şehre doğru ilerlemiş. İskender’in bölükleriyle geri döndüğünü görünce Acropolis’e çekilen Aspendoslular yeniden barış sağlayabilmek için tekrar elçi göndermişler. Ancak bu kez oldukça ağır koşulları kabul etmek zorunda kalmışlar. Bu anlaşmaya göre, bir Makedon garnizonu şehirde kalacak ve yıllık vergi olarak 4000 atın yanı sıra 100 talent altın vereceklermiş. 13. yüzyılda ise, Selçuklu Hükümdarı I. Alaeddin Keykubat’ın hükümdarlığı sırasında tamamen restore edilmiş olan şehir ve tiyatro, Selçuklu tarzında zarif çinilerle süslenmiş ve saray olarak kullanılmış…   Aspendos zaman tüneli

Aspendos en parlak dönemine ise M.S. ikinci ve üçüncü yüzyıllarda ulaşmış… Bugün hala bu bölgede görülebilen anıtsal mimarinin büyük bölümü bu altın çağda yapılmış. Şehir kıyıda olmasa da, Eurymedon (Köprüçay) Nehri’nin kenarında bulunması gemilerin şehre ulaşımını mümkün kılmış ve bu ulaşım imkânı, Aspendos’un arkasında yer alan verimli ova ve sık ormanla örtülü dağlarla birlikte şehrin gelişiminde belirleyici etkenler olmuş. Şehirde dokunan altın ve gümüş işlemeli duvar halıları; mısır, gül ve limon ağacından yapılmış mobilyalar, heykelcikler; yakındaki Kapria Gölü’nden elde edilen tuz, şarap ve özellikle Aspendos’un meşhur atları Aspendosluların medar-ı iftiharı olmuş… Üzüm yetiştirmekle ve şarap tüccarlığı ile tanınmış olsalar da dini törenlerinde tanrılarına şarap sunmayan Aspendoslular, bunun sebebini “Eğer şarap yalnızca tanrılara ait olsaydı, kuşlar üzümleri yemeye cesaret edemezlerdi” diyerek açıklamışlar…    Aspendos zaman tüneli

Yukarı bölümünde 21, aşağı bölümünde 20 oturma sırası var Aspendos’ta. Tiyatronun oturma kapasitesini kesin olarak belirlemek imkânsız olsa da 10.000 – 12.000 kişilik oturma kapasitesine sahip olduğu söyleniyor. Son yıllarda düzenlenen Antalya Film ve Sanat Festivali kapsamında tiyatroda verilen konserlerde tiyatroya 20.000 seyircinin alınabildiği görüldü. Geçtiğimiz yıllarda yüksek bilet fiyatları ile gösteriler ağırlayan Aspendos, tarihte de ücretliymiş… Tiyatroda bir gösteri sergilemek için hiçbir ücret talep edilmezmiş. Gerekli yapım maliyetlerinin bir kısmı kamu kuruluşları tarafından karşılanırmış ancak gösteri bittikten sonra elde edilen karın bir kısmı bu kuruluşlara geri dönermiş. Oyunları izlemek ya da yarışmalara girmek isteyen biri, ücret ödemek ya da bilet almak zorundaymış. Biletler metalden, fildişinden, kemikten ya da çoğu zaman pişmiş kilden yapılır; bir yüzünde resim, diğer yüzünde ise oturma sırası ve numarası yazılırmış… Elbette Aspendos’un değerini hiçbir bilet kesemez ancak destansı geçmişi, onu Türkiye’nin çok önemli bir mirası kılmaya yeter de artar bile…   Aspendos zaman tüneli

Yazı ve fotoğraflar:Sezai Evans

Başa dön tuşu