Gezginlerin “Kabak” hatıraları
Kızıl kayalar, masmavi bir deniz, yeşilin her renginden bir orman. Misler gibi defne yaprakları, çam ağaçlarından burnunuza gelen reçine kokuları, cırcır böceklerinin ev sahipliği… Keçiboynuzlarını dalından yerken düşüncelere dalan insanlar… Kabak Koyu’ndan döndükten sonra adı her geçtiğinde, aklınızdan hiç çıkmayan o kadar çok anınız olacak ki…
Hani derler ya “her insanın en az bir kez yapması gereken bir şey” ya da “en az bir kere bulunulması gereken bir yer” diye. Kabak Koyu işte böylesi bir yer. En az bir gece uyumalısınız, en az bir kez dolunayda yakamozlarla yüzmelisiniz. Koyda konaklayan tanımadığınız bir grupla birlikte gitar eşliğinde şarkı söylemelisiniz, şanslıysanız ney çalan birisine de rastlayabilirsiniz. Çağdaş yaşam diye sunulan her şeyden uzakta, “kafa” dinlemelisiniz bu cırcır böcekli koyda. Koyda “kafayı bulmak” da oldukça kolay! Gezginlerin “Kabak” hatıraları
Sizin için belirlediğimiz tatil rotalarının içerisinde en sakin durak belki de Kabak Koyu… Zamanın Arsen Lüpen tarafından çalındığı, özünüze dönebileceğiniz, çevrenizdekilerle barış içinde vakit geçirebileceğiniz, sosyal statünün önemini yitirdiği, çırılçıplak kaldığınız bir yerdesiniz. İster hayatı sorgularsınız, ister sincapları gördüğünüzde şaşkınlıkla peşinden gider, isterseniz inatla önünüzden çekilmeyen kaplumbağaya ayak uydurur yavaşlığın keyfini sürersiniz. Likya Yolu’nun beyazlarla işaretlenmiş istikametini takip edip doğanın içerisinde bir macerada da bulabilirsiniz kendinizi. Kabak ulaşım zorluğu nedeni ile kirletilmemiş ve doğal güzelliğini muhafaza edebilmiş bir bölge. Zaten birinci derece sit alanı ilan edilmiş ve her türlü inşaat yasaklanmış Kabak’ta. Gezginlerin “Kabak” hatıraları Gezginlerin “Kabak” hatıraları
Bir sırt çantasına sığdırabilirseniz tüm dünyanızı, arılardan ve kelebeklerden çok da çekinmiyorsanız, yürümekten ve sıcaktan hiç şikayetiniz yoksa, şelale görebilmek için metrelerce tırmanmayı göze alabiliyorsanız, manzara izlemek sizin için vazgeçilmezse, sizi durdurabilecek tek şey; acıkmak ya da uykunun çökmesi olabilir ancak. Hayatınızın en uzun, en yavaş, en keyifli günlerinizi yaşıyor olabilirsiniz. Doğanın bekaretine ve güzelliklerine sadık kalarak koydaki varlığını sürdüren ağaç evlerde veya çadırlarda kalabilirsiniz. Koyun dört yanında sekiz yüz metreye kadar yükselen yemyeşil dağlar bulunuyor. Denizi tam karşısına alan kampingler, yamaçlarda kurulu çadırlar görebilecekler listesinde. Bin bir çeşit canlıya hayat veren orman, Turkuvaz Mağara ve Aladere Şelalesi ise çok iyi bir dostunuz olabilir. Gezginlerin “Kabak” hatıraları
Deniz suyunun sesini dinlerken asmaların serin gölgesi altında kitap okuyabilir, arada elinizi uzatarak üzüm kopartabilir ve doğanın bozulmamış tadını hissedebilirsiniz. Gün batarken kendinize iyi bir hamak bulabilme olasılığınız da oldukça yüksek. Gökyüzünü önce pembe ile mora sonra da giderek kızıla boğan gün batımını izlerken, günbatımının tadının Akdeniz’de bambaşka olduğunu düşünebilirsiniz. Bütün dertlerinizin bir bir eriyerek batıp giden güneşin içinde yok olduğunu deneyimleyebilirsiniz. Ya da akşamları bir ateşin etrafında otururken, çam odunlarının mis gibi kokusunu içinize çekip sohbetin tadına varabilirsiniz. Kısacası güneşlenip denize girmenin keyfinden çok daha fazlasını sunuyor bu koy. Kabak’ta yitip giden günlerin ardından geriye sadece, kendisini bulabilmiş gezginlerin “Kabak” hatıraları kalıyor. Gezginlerin “Kabak” hatıraları Gezginlerin “Kabak” hatıraları