İsviçre çakısı olmak

Nazlıhan Ergin Şevik
Yazı: Nazlıhan Ergin Şevik

Muhteşem bir tirbuşon olmayı değil, İsviçre çakısı olmayı hayal ettim ben. Okunması gereken milyonlarca kitap, görülmesi gereken bir sürü resim, film varken, öğrenilecek, yapılacak, uygulanacak sayısız şey varken nasıl bir hikâyeye saplanıp kalabilirim ki…

“Kimiz biz?” diye sorar Calvino.

“ …deneyimlerin, bilgilerin, okunmuş metinlerin, imgelerin oluşturduğu bir bileşke değilsek neyiz her birimiz? Her yaşam, her şeyin, akla gelebilecek her şekilde yeniden karıştırılıp yeniden düzenlendiği bir ansiklopedi, bir kitaplık, bir nesneler envanteri, bir üsluplar dizisidir.” *

Bizi biz yapanlar yaşamımıza kattığımız deneyimler, renkler, yönler değilse nedir? Hiç düşündünüz mü, çok renkli olmak mı yoksa tek bir rengin tüm tonlarını yaşamak mı güzel olan? Hayatta bu kadar çok renk, çeşitlilik, seçenek varken hiçbir zaman tek bir şeye odaklanmayı istemedim ben. Rengârenk olmayı istedim, gökkuşağı gibi…  “Bir tek şunu yapayım, onun da en iyisini yapayım” mantığında olmadım hiç. Hayata karşı fazla hırslarım olmadığından mı bilmem, hiçbir alanda uzman saymadım kendimi.  Açıkçası bunun eksikliğini de hissetmedim. Çünkü yaptığım her şeyin yaşam kütüphaneme güzel değerler kattığını düşündüm. Evet, biraz maymun iştahlı davranmış olabilirim ama çok yönlü olmayı seviyorum ben. Bazen kızarım kendime “her şeyi yapmak zorunda değilsin” diye ama bazen de iyi ki diyorum, iyi ki denemişim, yapmışım bak ne güzel birçok konuda az da olsa fikir sahibiyim.

Falanca alanın, bilimin uzmanlarına değil de on parmağında on marifet insanlara özenirim hep. “Aman bir canımız var bu hayatta, yapmalı ne istiyorsa”  diyerek sıvarım kollarımı aklıma esen ne varsa.

Küçük yaşlardan beri içimde onlarca alana karşı eğilim oldu. Her şeyi denemek istedim. Müzik yapmak, şiir yazmak, tiyatro, spor, sanat… Nihayetinde her şey hayatın içinde değil mi! Ya bir duyumuzla algımıza giriyor ya da bir yerlerde bir şekilde dikkatimizi çekiyor. Yaşadığımız olay ve durumlar yaşam tarzımızda ve standartlarımızda değişiklikler yaratırken, onlar değiştikçe alışkanlıklarımız da değişiyor,  yapabildiklerimiz de… Bu süreçte kimi zaman yeteneksiz olduğumu göre göre sevdiğim için yaptığım şeyler oldu, kimi zamansa yetenekler keşfettim kendimde, üzerine gittim. Çok hobili oldum, çok renkli… Ama hepsi yarım yamalak, işte tek sorun bu. Olsun, hepsini de sevdim, vazgeçemedim.

Yaptığım her şeye emek verdim fakat “ben bunu her şeyiyle tam yapayım” demedim. En sevdiğim, kendimi en doğru ifade ettiğim uğraş olan “yazma eylemi” bile işte bu kadar! Yani dolu dolu kitaplar yazayım gibi bir gayretim olmadı hiç. Blogumda bile tek bir konu üzerine yoğunlaşıp yazılar yazmak istesem de yapamadım, bir parça sanat, bir parça edebiyat, bir parça günlük… Tıpkı şuan yaptığım iş gibi, biraz reklam, biraz pazarlama, biraz proje yönetimi… Tıpkı yaşadığım hayat gibi; her şeyden biraz biraz!

İsviçre Çakısı

Zaman içinde onları sentezlemeye çalıştım, mesela tiyatroyu edebiyatla birleştirsem dedim,  birkaç oyun yazmaya çalıştım, yaratıcıydı ama öylece kaldı. Sonucunu boş verin, hissettirdiği duygu çok güzeldi. Zaten bakın, farklı disiplinlerden yararlanılarak yapılan işlerden yaratıcı ve güzel şeyler doğuyor. Yani tek bir alana bağlı kalınca ve onu çok iyi yapacağım diye uğraşılınca o alanda yaratıcı işlerin çıkması pek mümkün olmuyor. Çünkü tekniğini, derinliğini ve kurallarını çok iyi bilirseniz yaptığınız işin, kendinizi ister istemez sınırlarsınız.

Sizin de öyle olur mu bilmiyorum ama benim yeni tanıştığım kişilerle kurduğum iletişimin üçüncü beşinci cümlesinde illaki ortak bir özelliğim çıkar. Çok şehirli, çok hobili, çok kariyerli olmamın getirisi bu sanırım. Çok kariyerli derken yüksek kariyerden bahsetmediğimi anlamışsınızdır herhalde. İş yaşamım başladığından beri çalıştığım farklı sektörlerden ve farklı pozisyonlardan bahsediyorum. Bu olgu iş dünyasında şu an işverenlerinin en çok önemsediği kriterlerin başında geliyor; fonksiyonellik, çok yönlü olmak. Rakiplerin güçlü olduğu günümüz iş dünyasında kendini farklı alanlarda geliştirmiş, özel becerileri olan insanlar bir adım öne çıkıyor. Fakat çok yönlü olmak zaman zaman yorar insanı, birçok şeyi eş zamanlı yapmak, eşzamanlı düşünmek zordur. Bu nedenle hata yapma olasılığınız da artar. Ama hata yapmak iyidir, kısa yoldan tecrübe edinmenize ve doğru yola ulaşmanızı sağlar. Önemli olan üretip, çekinmeden paylaşmak, doğrusuyla yanlışıyla ve bunların hepsinden keyif almak… Ama gerçekten tüm bu söylediklerim size doğru gelmiyor ve ben tek bir alanda uzmanlaşacağım diyorsanız şunu aklınızdan çıkarmayın: Yaptığınız her neyse çok çalışın ve en farklısını yapın! Çünkü asıl uzmanlık, fark yaratmaktır. Ve fark yaratmak farklı şeyleri tanımaktan, bilmekten geçer.

Sevgiyle ve renkle kalın…

Başa dön tuşu