Alış-veriş psikolojisi

Birçoğumuz için artık alışveriş bir alışkanlık, hatta alışveriş merkezleri olmazsa olmaz. Bundan 20 sene önce insanlar hafta sonu ne yapıyordu acaba?

Uzmanlara göre alışveriş kişinin kendine hediye vermesi gibi, hem kendini önemli hissettiren hem de çalışmalarının karşılığı olan bir ödül. Zaman zaman bu hediye alımı haddini aşıyor, gerekli gereksiz, zamanlı zamansız birçok şey alıyoruz. İşte burada önemli olan kendimize alışverişi nasıl açıkladığımız. Birçoğumuz için aldıkları kendisinin değerini belirliyor. Alışverişin en acı tarafı bu olsa gerek… Pahalı, orijinal ya da tasarım bir ürün aldıklarında kendi değerlerinin arttığını düşünüyorlar.

Hep gazete ya da magazin programlarında görüyorsunuzdur, “Üzerindekinin bedeli … TL, Sadece kendisinde olan … ürün, dünyada sadece 50 adet üretilen …” diye başlayan cümleler bizi daha fazla biricik, tek olmaya, parayla kendimizin değerini arttırmaya yöneltiyor. Aynı zamanda bizi özel hissettiriyor. Altı milyar insan içinde farklı olmak için bir şans gibi görünüyor.

Kişiliğimizde yer alan kusurları kapatmanın bir yolu aslında alışveriş. Yani kişiliğimizin makyajı… Hele hala Nasreddin Hoca’nın dediği gibi “Ye kürküm ye” dünyasında yaşadığımız düşünülürse insanların birçok ihtiyacından kısıp fark edilmek istemeleri çok doğal. Artık kişilik özelliklerimiz; konuşkanlığımız, espritüelliğimiz, yardımseverliğimiz, çalışkanlığımız ikinci planda kalıyor. Giyimimiz, telefonumuz, evimiz bunların önüne geçiyor. Karanlık bir perde gibi siz konuşurken, kişiliğiniz göstermeye çalışırken, yaptıklarınız anlatmaya çalışırken engel oluyorlar. Gerçek ben gidiyor, geriye benim olan şeyler kalıyor…

shopping

Gerçek beni bulmak için, alışveriş bağımlısı olarak psikoloğa gelen insanların kendilerine verdikleri değer arttıkça dışarıya yaptıkları yatırım azalıyor. “Ben değerliyim ve bu değeri arttırmak için taşlara, süslere ihtiyacım yok diyenler” mutlu oluyor. Bir terazi gibi. Her iki tarafı dengelemek çok önemli. İhtiyaçlar ve kontrol.  İhtiyaçlarımızı düşünüp kontrolümüzü arttırdığımızda nefsimiz de güçleniyor. Bizi alışverişe iten zayıflıklarımızla mücadele ediyoruz.

Kendimize veremediğimiz değeri başkalarından beklemek; “Kıyafetimi beğendiler mi acaba, beni gördüler mi, benim telefonumdan bak kimsede yok, en güzel ev benim, bu bir tek bende var, şu çantayı alsam herkes bayılır” gibi cümleler ne kadar dışa bağımlı yaşadığımızı, insanların ilgi ve onayına ne kadar muhtaç olduğumuzu bize gösteriyor. İşin en zor ve çözülemez tarafı ise bu düşüncelere sahip ebeveynlerle büyüyen çocuklar. Biricik olmak için elde edilecek tek yol maddiyat gibi görüyorlar ve gerçek değerlerimizi yitiriyorlar. İşte o zaman “Eskiden insanlar böyle değildi” diye cümleler kuruyoruz.

Şimdi arkanıza yaslanın ve düşünün, en son ne zaman geçekten kendinizi sevdiniz ve başkalarını dediklerini önemsemediniz? En son ne zaman gerçekten ihtiyacınız olan bir şey alıp onu başkalarınınkiyle kıyaslamadınız? Sizin için en önemli fark edilmek mi yoksa fark etmek mi? Bu sorulara verdiğiniz cevaplar kendinizle ne kadar ilgilendiğiniz gösteriyor. Unutmayın en çok ilgiyi kendinize yine siz verebilirsiniz, kendinizi dinleyin…

Bu da ilginizi çekebilir
Kapalı
Başa dön tuşu