Ateşin kızı: Buika

Ateşin kızı: Buika 

Aşkın sesi, hüznün melodisi, müziğin ortak dili… Birçok isimle anılsa da tam anlamıyla bir tarifi yapılamıyor, hiçbir kategoriye sığdırılamıyor Buika. Büyülü ve dumanlı sesi, hissederek söylediği şarkılarla, herkesin yüreğine dokunuyor.

Dinlerken iliklerinize kadar işleyen, eşlik ederken acısını paylaştığınız bir ses… Ağlarken, göz yaşlarıyla değil sesiyle ağlayan; eğlenirken bunu yine müziğiyle yapan, onu dinleyenleri kendine hayran bırakan kadın… Kendi gibi Afrika kökenli müzisyenlerin müzik eğitimi alması gerekmediğine inanan, müzik var olduğu sürece hiçbir acının ifadesiz kalamayacağını savunan Concha Buika… Çeşitli türde müzikleri harmanlayarak söylediği şarkılar, tıpkı hayatın çeşitliliği gibi. Neşe, keder, aşk, öfke… Onun sesinde her duygudan bir parça bulabilirsiniz. Konuşmak yerine şarkı söylemeyi tercih edişi, müziği ve müzisyenleri “ilahi bir hediye” olarak kabul edişi de bu yüzden “Maria Concepcion Concha Balboa Buika”nın.    Ateşin kızı: Buika

Buika

Buika, 1972 yılında ailesinin politik sebeplerle sürgün edildiği İspanya Mayorka Adası’nın merkezi Palma kentinde doğdu. Küçük yaştan itibaren müzikle iç içe olan ve kendi deyimiyle müzikle büyüyen Buika, yaşadığı yerde tek “siyah” çocuk olmanın zorluğuna rağmen en sıkıntılı günlerini müziğe sıkı sıkı sarılarak atlattı. 80’li yıllarda Whitney Houston, Michael Jackson gibi sanatçıların tarzlarını örnek alıyor, saçlarını bile onlardan esinlenerek şekillendiriyordu. Ailesinin bir parçası olan müzikle, şarkı söyleyerek; gitar, piyano ve çello çalarak büyüyen Buika ilk kez, teyzesinin kendi artık yaşlandığı için yerine onun geçmesini önermesiyle bir blues barda sahne almaya başladı. Aile içinde söyledikleri çingene şarkıları dışında repertuarı pek de geniş olmayan Buika, sahnede doğaçlama olarak İngilizce şarkılar üretiyor, barın konsepti dışına çıkıp işini kaybetmemek için bu şarkıları blues gibi söylüyordu. Dinlediği her tür müzik, karşılaştığı her tür kültürle yıllarca müziğini besledi.

Buika

Buika, keşfedilene kadar para kazanabilmek için Las Vegas’ta uzun süre Tina Turner taklidi yaparak sahne aldı. Madrid’te birçok müzik grubuyla çalışan Buika, Londra’da drama dersleri aldığı dönemde gittiği Pat Manthey konserinde Javier Lemon ile tanıştı ve profesyonel müzik kariyerine adım atmış oldu. 2005 yılında “Buika” isimli ilk albümü yayınlandı. Bu albümden itibaren, müziğin evrenselliğinin yaşayan en “mucize” sesli kanıtı olarak kabul edildi. Flamenko, latin, caz, soul müzik türlerini kendi tarzıyla harmanlayarak yaptığı şarkılar büyük ilgi gördü ve albümleri satış rekorları kırdı. Onu dinlemek, onunla ağlamak, şarkılarını anlamak için onunla aynı dili bilmek gerekmediği gibi; herkesin ondan duyduğu sözleri, şarkılarını dinlerken hissettikleri duygulara göre kendi dillerine çevirebiliyor olması Buika’yı farklı kılan özelliklerinden sadece biri. “Acı verdiği kadar yaratıcılığı da besler” dediği yalnızlıktan ilhamını alıp yazdığı şarkılar, aslında olmadığına inandığı aşk acısını da anlatıyor, aşkın insanın aşık olduğu kişiyi gözünde büyütüp hissettirdiklerini bir ömür boyu kendi içinde yaşayabileceğini de.

Buika

İlk albümünden bir yıl sonra çıkardığı “Mi nina Lola” isimli ikinci albümü, İspanyol Müzik Ödülleri kapsamında “En İyi Prodüksiyon” ve “En İyi İspanyolca Albüm” dallarında ödüller aldı. Almanya’da da Müzik Eleştirmenleri Ödülü’ne de layık görülen Buika artık tam anlamıyla keşfedilmiş ve sesi, müziği, kendi tarzıyla birlikte tüm dünya tarafından kabul edilmişti. “Nina de Fuego” (Ateşin Kızı) adıyla çıkan ve iki dalda Grammy ödüllerine aday olan Buika, ödül gecesinde çıplak sesiyle okuduğu “Volver” şarkısı ile hafızalarda derin bir iz bıraktı. Montreux Caz Festivali’ne de katılan Buika ayrıca Arjantin, Helsinki, Oslo ve Zürih’te konserler verdi. Amerika’dan Meksika’ya ve Roma’ya kadar dünyanın her yerinde, her geçen gün artan bir ilgi ve sevgiyle karşılanıyor. Fado müziğin Portekizli kraliçesi Mariza’nın “Terra” albümü için “Pequeñas Verdades” adlı şarkıda onunla düet yapan Buika, Mírame adlı şarkıda Elefteria Arvanitakis’i yalnız bırakmadı. Nelly Furtado’nun son albümü “Mi Plan”da ise Furtado’ya, kadınların gücü için yazılmış bir ilahi olan “Fuerte” adlı şarkıda eşlik etti. Buika’nın üçüncü albümü ise tamamen kendi yazdığı şarkılardan oluşuyordu. 2009 yılında çıkan “El Ultimo Trago” albümünde, Meksikalı efsane şarkıcı Chavela Vargas’a armağan ettiği şarkıları söyledi. Chavela Vargas şarkılarını Latin Caz tadında yorumlayan Buika, Meksika’nın efsane ismi Vargas’ın şarkılarıyla En İyi Tropikal Albüm Grammy’si aldı. Mariza, Yasmin Levy, Elefteria Arvanitakis ve albümlerinin prodüktörlüğünü üstlenen Javier Limon’un albümü Mujeres de Agua’da unutulmaz bir şarkıya imzasını atan Buika, 2011 yılında Seal ile kaydettiği ‘You Get Me’ şarkısı ile dünyada listelerinde yerini aldı.

Albümler, dünya turneleri, uluslararası festivallerin vazgeçilmezi ve birçok ödülün sahibi oluşunun yanı sıra, Buika hakkında “Şarkıları bizi kendi aşk hikayelerimizle yüz yüze bırakıyor. Ve öyle bir yere bırakıyor ki, en çok hayal kırıklıklarımız göze çarpıyor. Dahası, onu şarkı söylerken dinledikten sonra herhangi biri aynı hataları yapmaya kesin kararlı olabiliyor çünkü tutku içinde herhangi bir kural, sağduyu, tedbir ya da pişmanlığa yer yok.” diyen ünlü İspanyol yönetmen Pedro Almadovar’ın yönettiği Antonio Banderas’ın başrolünde oynadığı 2011 yapımı “İçinde Yaşadığım Deri” isimli filmde söylediği şarkılar dışında, küçük bir rol de üstlenerek sinema sektöründe de başarısını kanıtladı.

Buika

İspanya’nın hızla tüm dünyaya yayılan ateşi Buika, her sahne performansında insanları tarif edemedikleri duygular içinde gezintiye çıkarıyor. Onu dinleyenlerin ruhlarına dokunuyor; onlara acılarını anlatıp, duygularını paylaşıyor. Hissedebildiği için hissettirebildiğini her fırsatta dile getiren Buika, sesiyle insanların içinde bir ateş yakıyor ama sadece ihtiyaç duydukları kadar kederi hissetmelerini sağlayıp tam da zamanı geldiğinde o ateşi söndürüyor. Buika, müzik eleştirmenlerinin de gözdesi. Onu “muhteşemden öte” olarak tarif ediyorlar. Buğulu sesiyle hem hüzünlendiriyor hem de samimi tavırları ve gülümsemesiyle insanın içini ısıtıyor.

Onu dinlerken derin düşüncelere dalıp, gözyaşlarınıza engel olamayabilir ya da kendinizi nedenini bilmediğiniz bir şekilde gülümserken bulabilirsiniz. Ayrıca çok sevdiği ülkemize hiç de uzak değil. Her şeyden önce onu Türkiye’ye tanıtan menajeri, aynı zamanda onu her seferinde Türk hayranlarıyla buluşturan kişi Sinan Ufuk Nergis, bir Türk. Buika, verdiği röportajlarda çok istemesine rağmen zorlandığı için bir türlü Türkçe öğrenemediğini ve hayranlık duyduğu Sezen Aksu’yu hiç tanışmadığı kardeşi olarak gördüğünü söylüyor. Özel hayatında ona göre sıradan ama başkalarına göre enteresan detaylar da taşıyor. Kocasıyla evliyken aynı zamanda bir kadına da aşık olarak trio (üçlü) bir evlilik yaptı Buika. Daha sonra biten bu evlilikten bir oğlu da var. Belki de her duyguya, her görüşe, her kültüre açık oluşu ve bütün bunları şarkılarında bir araya getirerek sunması daha da etkili hale getiriyor söylediği şarkıları.   Ateşin kızı: Buika Ateşin kızı: Buika 

Buika

Yaşadığı her acıya, hayatındaki her kötü anıya rağmen geriye dönüp baktığında onu üzecek hiçbir an olmadığını düşünüyor Buika. Hayatta her şeyin insanlar için olduğunu kabul ettiği gibi müziğin neşeden olduğu kadar hüzünden ve acıdan da beslendiğini savunuyor. Onun “dumanlı” sesini duyduğunuzda unutmak ya da hissettirdiği duyguları görmezden gelmek mümkün değil. Ünlü olmak ya da tanınıyor olmak için hiçbir çabası da yok. Sadece olduğu gibi yaşıyor ve sevdiği için yazıyor, onu mutlu ettiği için şarkı söylüyor. Her hücresinde hissettiği kelimeleri melodiye dönüştürürken sesiyle birlikte mimiklerini, jestlerini, gözlerini her şeyden öte ruhunu ortaya koyuyor. Onu dinlemek kadar izlemek de ayrı bir zevk haline geliyor. İşte Buika bu yüzden büyülüyor insanları. Şarkılarıyla ise, duyguları anlamak için kullanılan dilin bir önemi olmadığını ispatlıyor.    Ateşin kızı: Buika   Ateşin kızı: Buika  Ateşin kızı: Buika

Buika

Ateşin kızı: Buika

 

Başa dön tuşu