Başrolde sen varsın
You play the leading role
“En uzak mesafe ne Afrika’dır, ne Çin, ne Hindistan, ne seyyareler, ne de yıldızlar geceleri ışıldayan… En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan…” Herman Amato’nun kaleme aldığı ve Can Yücel’in dilimize çevirdiği bu şiir ne güzel anlatmaktadır karşılıklı anlayış ve hoşgörünün her zaman birbirine kavuşmanın bir yolunu bulacağını, isteyene sebep, istemeyene bahanenin her zaman hazır olacağını.
Hepimiz dünyaya insan paydasıyla doğarken zaman içerisinde çeşitli sıfatlarla ayrıştırıyoruz kendimizi. İnsanın zaman ölçeğinde ortalama 70 yıllık herkesin kendi hikayesinde başrolü oynadığı oysa doğanın zaman kavramında bir kum tanesinden daha kısa süre bu topraklara ayak bastığı; kendini bunca ciddiye alırken, hikayesini tamamlayıp gittiği bir sahnedir yaşam.
Bu sahnede bize verilen roller, bizim edindiğimiz deneyimler ve yaşamın getirdikleri ile varlığımızı sergilerken karşılaştığımız farklılıklar zenginliğimiz olmalı. Sahnemizi doldurmalı, hikayemizi renklendirmeli. Her birimiz özeliz; yeteneklerimizle, sahip olduklarımız ve olamadıklarımızla. Nasıl ki parmak izlerimizin farkı doğadaki yansımalarımızsa zihinlerimiz de yaşamımıza yön veren bizleri farklı kılan değerlerin başını çekmektedir.
Yaşadığımız coğrafya, içerisine doğduğumuz sosyal çevre, aldığımız eğitimler karakterimizle harmanlanarak bizi biz yapar. Bu süreç her insan için farklı koşullarla, farklı deneyimlerle şekillenir. İnsan paydasında başlayan yaşam yolculuğu bu şekillenmeler neticesinde farklılaşır; bu farklar zaman içerisinde keskinleşir, kutuplaşır. İşte böyle hallerde o kutuplar arasında dahi insan paydasına yakın durabilmek adına hoşgörü ve anlayış gerekir. Yaklaşık 7,5 milyar insanın aynı anda varlık gösterdiği dünya üzerinde her davranışın ve düşüncenin farklı temsilcileri olması doğanın gerçeği; aynı anda, aynı konuya farklı bakış açıları ile getirilen yorumlar bu gerçekliğin neticesidir. Kabul etmemiz gereken ise her bireyin yaşam sahnesinde kendi rolünü, kendi rengi ve farkıyla sahneye koyduğudur.
Sesimizi birbirimize duyurabilmek için, kakafoni değil orkestra olabilmek için; doğanın dengesi içerisinde varlığımızı sürdürmek ve hikayemizi kıymetli kılabilmek için yol almalıyız kendimizden dokunabileceğimiz her insana, her zihniyete doğru. Sebep arayan olmalıyız gülümsemek için, her insanın varlığını önemsediğimizi göstermek ve kendi benliğimizi doğanın dengesinde var edebilmek için. Bahane en kolay yolken, zoru seçmek gibi görünse de, tabiatın içerisinde kısa süreli bir hikayenin kahramanları olduğumuzun farkında olmak sebepler yaratmak için yeterlidir.
Farklılıkları kabullenir ve insanlık paydasında buluşursak işte o zaman en uzak mesafeleri aşmış olur; aynı sahnede rengarenk bir oyuna kendi hikayemizle eşlik ederiz. Sahne bizimse sebeplerimizle en güzel hale getirmeliyiz oyunumuzu ve geriye yalnızca bir hoş seda bırakabilmek için yıkmalı duvarları, köprüler kurabilmeli, yüreklere dokunabilmeliyiz. Aşılmaz sanılan her zorluğun en güçlü anahtarıyla yola çıkmalı, her daim yolda kalmalı ve bize ayrılan sürede bir iz bırakabilmek için; sebep olmalıyız.
“The farthest distance is neither Africa, nor China or India, nor the planets or the starts that shine at nights… The farthest distance is that between two minds that do not understand each other…” This poem by Herman Amato translated into Turkish by Can Yücel wonderfully expresses the fact that mutual understanding and tolerance will always find a way to cover up the distances and that there will always be excuses for those who do not wish to do so and reasons for those who do.
We all classify ourselves into different attributes over time from the moment we are born. Life is a stage on which every individual plays the lead role in their own story covering up an average of 70 years on the scale of time for humans which actually is no different than a grain of sand for time in nature; after which one leaves the stage upon completing their parts in which everyone takes themselves way too seriously.
The roles given to us on this stage should be the experiences we have acquired and what life has bestowed upon us as well as the differences that we come across as we play our parts. We should fill up our stage and color up our stories. All of us are special; with our skills, possessions and the things that we lack. Just as the differences in our finger prints are our reflections in nature, our minds are among the most important aspects that shape our lives and set us different from one another.
The geography that we live in, the social environment we are born into, the education that we receive combine to make us into who we are. This process is shaped by different conditions and experiences for every individual. The journey of life differs for everyone accordingly and these differences become more distinct and polarized over time. As such, we need tolerance and understanding in order to be close to the common ground of humanity between these poles. It is only natural that there are representatives of any kind of behavior or thought on this world where about 7,5 billion people live at once; different interpretations for the same issues are the result of reality. We should accept that each individual plays their own role with a different style and color.
We should move toward every individual or mindset that we can touch in order to ensure that our voices are heard, that we can be an orchestra instead of a cacophony, that we can continue our existence amidst the balance of nature and that we can make our stories precious. We should be the one looking for a reason to smile, to show that we care for the existence of each individual and for carving out an existence for ourselves inside the balance of nature. Even though it seems as the difficult path to choose when one can opt for excuses and the easy way out, it suffices to realize that we are only short term players in nature in order to make up reasons for ourselves.
The farthest distances can be covered if we accept the differences and meet on a common ground of humanity; we can accompany a colorful play on the same stage with our own story. If the stage is ours, we should make it as beautiful as possible, we should break down the walls and build bridges for touching hearts so that we can leave behind a soothing voice. We should set off with the key that can open even the strongest of gates, we should always remain on the road and we should be the reason to leave behind a trace of our existence in the very short time allocated to us.