Başroldeki “tatlı hayat”

 

Federico Fellini

Federico Fellini: “Kaliteli film eksiği olandır”

Doğum Tarihi: 20 Ocak 1920
Doğum Yeri: Rimini, Romagna, İtalya
Ölüm Tarihi: 31 Ekim 1993 Roma

İtalyanların milli servet olarak gördüğü sinema yönetmeni “fefe…” Metresini ve karısını aynı filmde oynatıp hatta filmdeki rollerini de aynı tutabilecek kadar sıra dışı yaşamış bir isim. Ünlü filmi La Dolce Vita(Tatlı Hayat) kadar sıcak ve sürükleyici bir isim. İtalyanların efsanesi, yönetmen Fellini…

Federico Fellini 

Fellini’nin İtalyan ve dünya sinemasına kattıkları, çoğu sanatçıya nasip olmayacak kadar derin izler taşıyordu. Yarattığı her türlü eserde kendi yaşamını ve yaşadıklarını yansıtan nam-ı diğer fefe, ortaya koyduğu tiplemelerle büyük ilgi uyandırdı. İlahi kalçalara sahip kadınlar, çocukluğu ve gençliğini geçirdiği sisli Rimini’si, net bir şekilde tanımlanabilecek faşist palyaçoları, mutlaka yer verdiği kerhaneleri, papaz tiplemeleri, mahşer yeri gibi hazırladığı kumpanyaları, büyü tarifleri yer alan reklam panoları, birbirlerine aşık eşcinselleri, tıpkı bir şölen gibi hazırlanmış sofraları ve filmlerinde yer alan her türlü özel ayrıntı…   

Federico Fellini

İlkokul eğitimini San Vicenzo rahibelerinden alan ve 10 yaşındayken evden kaçıp sirkte çalışan Federico, lise eğitiminden sonra 1938’de üniversiteye kayıt oldu fakat okul yerine mizah dergisi “420” ve resimli roman dergisi “Avventuroso”da çalışmayı tercih etti. 1939’da Roma’da karikatürist olarak mesleğe ilk adımını attı. 1939-1940 yılları arasında radyo oyunları ve filmler için skeçler düzenledi. Radyo yaşamına derin bir iz de bıraktı. Radyoda çalışırken tanıştığı oyuncu Givlietta Masina ile 1943’te dünya evine girdi.

Federico Fellini

Yaratıcıydı, detaylar onun için büyük önem taşıyordu. 1954 yılında çekilen Sonsuz Sokaklar filmi bu detaycılığın bir sonucu olarak ona Akademi Ödülü kazandırdı. Hemen ardından Kalpazanlar Çetesi ve Cabiria’nın Geceleri filmleri geldi. Ortak özelliklere sahip bu üç filmi sonraki yıllarda üçleme olarak sundu. Herkesin kendinden bir parça bulduğu bu çılgın yönetmenin filmlerinde; çocukluktan gençliğe, orta yaştan yaşlılığa kadar tüm dönemleri bulmak mümkün de denebilir. Kimi zaman sahtekarlıkları, kimi zaman yoksulluğu, kimi zaman da aşkı anlatan Fellini bile, “Bir sanatçı her zaman kendinden söz edermiş gibi geliyor bana. Bir filme giren günlük şeyler bile sanatçının acı ve kaygılarının tanıklarıdır” der. Birçok eleştirmenin deyimiyle ise Fellini yalancı bir yönetmendi. Kendinden bahsetmeyi sevmediği için röportaj da vermezdi. Onun için röportaj zaman kaybıydı…

Federico Fellini

İlk senaryosunu Alleanza Cinematografica Italiana’da bulunduğu sürede yazan Fellini, bu sırada Roberto Rossellini ve Ingrid Bergman ile de tanıştı. Bu tanışmanın hemen ardından Rossellini’ye çok sayıda senaryo yazdı. 1944 yılında Roma’da “The Funny Face Shop” ismini verdiği bir dükkan açtı. Amacı çizimlerini pazarlamaktı. Gerçekleri herkesin kendisinin bulması gerektiğine inanan yönetmen filmlerinde kendini sembollerle anlatmayı tercih etti. Onun için sembolize sinema, çok büyük anlamlar taşıyordu. Sinema severleri kendi gerçeklerine ortak etmekten hoşlanıyordu. İç dünyasındaki renkleri filmlerine yansıtırken, sinema dünyasındaki emsalleri arasında “en çılgın” olarak bilinen isimdi. 1969 yılında yaptığı Satyricon filminin bir sahnesinde ortamı izleyiciye daha gerçek sunmak için lenslere vazelin sürerek görüntüyü bozdu ve bu hareketi çokça konuşuldu. Hikayenin gelişimine göre kullandığı bu detaylar, kendi dehasının eseriydi. Fellini filmlerini izlemek zeka gerektiriyordu aslında… 1920’de Rimini’de başlayan hikayesi, Ekim 1993’de Roma’da kalp kriziyle sona erdi. Ardında yönettiği 27 film ile birlikte, 7 kez aday gösterilmesine rağmen aldığı 4 En iyi Yabancı Film Akademi Ödülü ve yanı sıra; Cannes, Moskova ve Venedik Film Festivalleri’nde kazandığı ödüller kaldı.

Federico Fellini

KISA KISA…   

  • 73 yıllık hayatında hiç tatil yapmadı.
  • Filmlerinde devamlı dublaj kullandı.
  • 2.Dünya savaşı sırasında orduya alınmamak için hasta numarası yaparak psikiyatri kliniğine yattı.
  • Tanınmasını sağlayan ilk çalışması bir film afişiydi.
  • İlham aldığı kaynak olarak hep Goethe’yi gösterirdi.
  • En çok tercih ettiği oyuncular arasında Marcello Mastroianni, Alberto Sordi ve Anita Ekberg bulunuyordu.
  • Fellini Roberto Rosselini gibi büyük bir üstadın asistanlığını yaparak sinemaya başladı.

Federico Fellini

FİLMOGRAFİ    

1950 – Luci del Varieta (Varyete Işıkları)

1952 – Lo Sceicco Bianco (Beyaz Şeyh)

1953 – I Vitelloni (Aylaklar)

1954 – La Strada (Sonsuz Sokaklar)(Yabancı Film Oscar’ı)

1955 – Il Bidone (Kalpazanlar Çetesi)

1957 – Le Notti di Cabiria (Cabiria’nın Geceleri)(Yabancı Film Oscar’ı)

1959 – La Dolce Vita (Tatlı Hayat) (Oscar)

1962 – Boccacio 70

1963 – 8½ (Sekiz Buçuk)(Yabancı Film ve Kostüm Oscar’ı)

1965 – Giulietta Degli Spiriti (Ruhların Giulietta’sı) (İlk renkli filmi)

1969 – Satyricon

1970 – I Clowns (Palyaçolar)

1972 – Roma

1973 – Amarcord (Yabancı Film Oscar’ı)

1976 – Il Casanova di Federico Fellini

1978 – Prova d’orchestra (Orkestra Provası)

1980 – La Città delle Donne (Kadınlar Şehri)

1984 – E la Nave Va (Ve Gemi Gidiyor)

1986 – Ginger e Fred (Ginger ve Fred)

1987 – Intervista (Görüşme)

1990 – La Voce della Luna (Ayın Sesi)

Federico Fellini’nin Dilinden …

  • Sanatta tanımlamalar anlamsızdır. Etiketler bavullara konur… Sanatta bütün yolların geçerli olduğu kanısındayım.
  • Tek gerçeklik düşlerdir. Düşlerimiz bizim gerçek yaşamlarımızdır.
  • Duyduğum tek sorumluluk duygusu; cehalet ve aptallık tarafından üretilen vasatlıktan kaçınmaktır.
  • Gerçeği abartmaktan, süslemekten, güzelleştirmekten hoşlandığımı bütün dostlarım bilir. Bazı insanlar bu yüzden yalancı olduğumu söylüyor. Benim gibi düşlerin ve görüntülerin dünyasında yaşayan birisi için gerçeğe sadık kalmak ancak doğaüstü, aşırı bir zorlama olabilir.
  • Son yok. Başlangıç yok. Sadece hayatın sonsuz tutkusu var.
  • Sinema sirke çok benzer; eğer sinema olmasaydı, pekala bir sirk yöneticisi olabilirdim. Sirkte sinema gibi katıksız bir teknik ve doğaçlama karışımıdır.
  • Işık, filmin özüdür ve bu nedenle sinema da ışık ideolojidir, duygudur, renktir, tondur, derinliktir, havadır, öyküdür.
  • Işık, bir yüzü oyar ya da parlatır, olmayan ifadeyi ekler, donukluğa zeka pırıltısı, yavanlığa çekicilik katar. Işık bir yüzün zarafetini ortaya çıkarır, bir manzarayı yüceltir, onu yok olmaktan çekip çıkartır, bir dekorun fonuna büyü katar.
Yazı: Engin Çakır
Bu da ilginizi çekebilir
Kapalı
Başa dön tuşu