Bir göç masalı…
Yüzlerce yıldır nice canlılara sıcacık ve samimi bir yuva veren güvenli bir sığınak Bursa… Birbirinden farklı kültürleri bir araya getiren bu şehir, her yıl yüzlerce göçmen kuşa da kucak açıyor.
Göçmen kuşların güzergâhı, kuş gözlemcilerinin göz bebeği, 93 farklı türde 43 bin farklı kuş türünün yuvası Bursa… Türkiye’nin ilk hayvan hastanesi Gurabahane-i Laklakan (Düşkün Leylekler Evi) da burada, barındırdığı canlı türleriyle korumaya alınan ve tüm dünyayı kendine hayran bırakan Uluabat Gölü de… Uluabat’ın mücevherlerinden biri, göçmen kuşların uğramadan geçemedikleri yol üstü durakları Gölyazı ve Avrupa’nın leylek dostu köylerden biri olarak ilan ettiği Eskikaraağaç da burada, Türkiye’nin ilk leylek festivali de… La Fontaine masallarının, maceralarını takip ederek büyüdüğümüz fablların ana kahramanlarından olan leylekler her yıl buraya uğramadan, gelip birkaç gün burada dinlenmeden devam etmiyorlar yollarına. Bursa da onların bu ilgilerini ve güvenlerini karşılıksız bırakmıyor. Tatlı bir telaşın hüküm sürdüğü göç döneminde sahip çıkıyor onlara. Hasta kuşlar Karacabey Celal Acar Rehabilitasyon Merkezi’nde tedavi ediliyor, yuvaları çevre sakinlerinde korunuyor ve doğaya daha hassas yaklaşılıyor. Her yıl aynı dönemlerde onların gelişleri şerefine eğlenceler, şenlikler, festivaller düzenleniyor bu şehirde. Kuş gözlem kuleleri dolup taşıyor, molalarını bitirip yeniden yola çıkana kadar her anlarına şahitlik edebildiğimiz leylek yolları kalabalıklaşıyor. Tüm bu çabalar ve hazırlıklar, elbette onların göç serüvenlerinde yalnız bırakmamak ve bu süreçlerini olabilecek en huzurlu ve güvenli şekilde geçirmeleri için…
Ulu şehrin “Uluabat”ı Bir göç masalı…
İstanbul, Samsun, Çanakkale ve Hatay göç yolları üzerinden ikisi ile kesişen Bursa, verimli arazileri, sulak alanları, bozkırları, geniş ve derin ormanları, önemli gölleri ile farklı doğal yapılara ihtiyacı olan kuş türlerinin vazgeçilmez durağı. Bursa sınırları içerisindeki doğal alanlarda, göllerde ve nehirlerde her yıl binlerce kuş türü barınma imkânı buluyor. Bu özelliği ile Bursa hem kuşlar hem de kuş gözlemcileri için de gerçek bir kuş cenneti. Onların doğal ortamlarını, günlük yaşamlarını ve göç hazırlıklarını gözlemlemek için en doğru yer, Türkiye’nin orta büyüklükteki göllerinden biri olan ve 1998 yılında Ramsar Sözleşmesi ile koruma altına alınan Uluabat gölü… Uluabat Gölü, Marmara denizi ve diğer Marmara göllerine olduğu kadar bir başka Ramsar alanı olan Manyas Gölü’ne yakınlığı ile de büyük bir önem taşıyor. Uzunluğu 24 km, genişliği ise 10 km olan gölde 21 tür balık türü de yaşıyor. Ayrıca kışın kuzeyden gelen kuş türleri arasında binlercesi için hayli önemli. Açık suda sakarmeke, elmabaş, tepeli ve pakta ördekleri, bahri ve küçük batağan, göl kenarında ve sazlıklarda sığır balıkçılı, büyük akbalıkçıl ve gri balıkçıllar, karabaş ve gümüş martılar, balaban, leylekler, kırlangıçlar ve daha birçok kuş türü göl çevresinde gözlemlenebiliyor.
Uluabat Gölü aynı zamanda Türkiye’nin en geniş nilüfer yataklarının da sahibi. Gölün kuzeydoğu kıyılarında ve Mustafakemalpaşa Çayı’nın göle giriş kısmında bolca beyaz nilüfer görebilirsiniz. 2013’te yapılan sayımlara göre İznik Gölü’nde 17 farklı türde 3630, Kocaçay Deltası’nda 13 farklı türde 1755, Lagün Gölü’nde 26 farklı türde 2587 adet kuş gözlemlenirken Uluabat Gölü’nde 37 farklı türde 36 883 adet kuş tespit edildi. Bir göç masalı… Bir göç masalı…
Çeşitli kuş türlerine yuva olan Bursa’da Karacabey semaları her yıl nisan ayında binlerce ak pelikanın göçüne de şahitlik ediyor. Kanat boyları 3 metreyi, boyları 2 metreyi bulan pelikanların binlercesi aynı anda gökyüzünde salınırken seyrine doyum olmayan bir manzara sunuyorlar. Göç serüvenleri sırasında gökyüzünde görsel şölene neden olan bir başka kuş türü de leylekler… Uuabat Gölü’nün düzenli misafirleri leylekler, her yıl aynı dönemde Bursa’yı memleketleri kabul ediyorlar. Gölün çevresindeki başta Eskikaraağaç olmak üzere Fadıllı’dan, Karaoğlan’a, Bakırköy’den Gölyazı’ya yerlileri de durumdan son derece memnun. Bir göç masalı…
Leylek leylek havada…Bir göç masalı…
Beyaz gövdeli, uç kısımları siyah geniş kanatlı, kırmızı bacaklı ve kırmızı gagalı bu sevimli kuş türlerinin en büyük özelliği insanlarla iyi geçinmeleri. Her yıl aynı dönemde çıktıkları göç yolculuklarında hep aynı yere yuva yaparlar ve yer olarak da binaların, ağaçların, bacaların üstlerini tercih ediyorlar. Titizlikle kurdukları yuvalarından ise yalnızca yiyecek aramak için, kısa süreliğine ayrılıyorlar. Birbirleriyle gagalarından çıkardıkları seslerle anlaşıyor ve eşleriyle bir araya geldiklerinde kanat çırparak dans etmeye başlıyorlar. Gagalarını kapadıklarında orta kısmın hep açık kalması salyangoz ve midye kabuklarını daha kolay yiyebilmelerini sağlıyor. Bir göç masalı…
Leylekler her yıl Ağustos ve Eylül aylarında Avrupa’daki üreme alanlarından Afrika’ya doğru göç ediyorlar. Güneyde kışı Kenya ve Uganda’dan Güney Afrika’ya kadar olan bölgedeki savanlarda geçiriyorlar. Bazıları batıya doğru gidip Nijerya’ya kadar ulaşıyorlar. Baharda kuzeye geri dönüyorlar. Avrupa’ya sürüler halinde yaklaşık 50 günlük bir yolculukla varıyorlar. Bu da mart ve nisan aylarına denk geliyor. Orta Avrupa’dan geçen sürüler arasında genç olanlar bazen güçlü rüzgarlara karşı koyamayıp rotalarından çıkıyor ve varacakları yerden farklı kışlaklara ulaşıyorlar. Erişkin olanlar ise rotalarından sapmadan hedeflerine ulaşmayı başarıyorlar.
Göç ediyor olmaları özgür ruhlu karakterlerinin göstergesi olsa da aslında son derece sadıklar. Bu sadakatleri her yıl geldikleri Uluabat Gölü’nün çevresinde yaşayanlarla kurdukları dostluklardan anlaşılıyor. Bursa’yı mesken tutan leylekler, Uluabat Gölü civarında dinlenmek için geldiklerinde şehir içi turu atmayı da ihmal etmiyorlar. Onları rahatça görebileceğimiz yerlerden geçip sanki Bursalıları selamlıyor belki de kendilerine gösterilen bu ilgiye teşekkür ediyorlar. Düzenli olarak gelip dinlendikleri, ihtiyaçlarını karşılayıp misafir edildikleri bu kentten ayrılmadan önce Bursa Hayvanat Bahçesi’ne uğrayıp dostlarını ziyaret ediyorlar. Çünkü onların gelişleri şerefine düzenlenen eğlencelerin, yapılan hazırlıkların ve Türkiye’deki ilk leylek festivalinin başkahramanları olduklarının farkındalar.
Bursa’da festival zamanı
Uluabat Gölü’nün kıyısında, bir yarımadanın üzerinde kurulan ve “Leylek Köyü” olarak anılan Karacabey’in Eskikarağaç Mahallesi’nde her yıl aynı dönemde hareket başlıyor. Karacabey Belediyesi’nin girişimleri ile 2011’de Avrupa Leylek Köyü Ağı’na dahil edilen Eskikaraağaç’ta 12 yıldır bu tatlı telaş yaşanıyor. Afrika kıtasından göç edip gelen leyleklerden bazıları yuvalarına yeni katılan yavrularını büyütmek için bazıları ise göç yollarında hedeflerine ulaşmadan önce burada durup mola veriyorlar. Bir önceki yıl yuva kurdukları yere yerleşiyor, onları görmek için gelen ziyaretçilerini selamlayıp, kendileri için düzenlenen festivalin konuklarına unutulmaz anlar hediye ediyorlar.
Bu yıl haziran ayının ilk günlerinde düzenlenen festival yalnızca eğlence için değil elbette. Buradaki mahalle sakinleri ve gönüllülerin leylekler konusundaki hassasiyetlerinin, onların zarar görmemesi için gösterdikleri çabaların bir ürünü. Eskikaraağaç’ta bugüne dek leyleklerin rahat ve güvende olmaları, burayı evleri gibi görmeleri için her türlü önlem alınıyor. Örneğin köydeki elektrik telleri, leyleklerin zarar görmemesi için kaplandı. Hatta bir kısmı yeraltına bile alındı. Arazilerdeki yüksek gerilim hatlarına fosforlar takıldı. Gölü temiz tutmak için de gereken her türlü önlem alınıyor ki leylekler göle çöplere, özellikle onların baş düşmanı olan olan ip ve naylonlara takılıp havalanmaya çalışırken yaralanmasınlar. Bu konuda afiş ve reklam çalışmaları ile de vatandaşların daha duyarlı olmaları, bilinçlenmeleri sağlanmaya çalışılıyor.
Leylekler ve göl civarında yaşayan halk o kadar iç içe olmuş ki aynı leylek, önceki yıllarda gelip ilgi gördüğü birini yeniden bulabiliyor. Avrupa’nın 11. Leylek Köyü unvanına sahip Eskikaraağaç’ta halk ve leylekler yıllardır birbirlerini rahatsız etmeden bir arada yaşıyor. Hatta halk leyleklere o kadar bağlı ki onların köye huzur ve neşe getirdiğini düşünüyorlar. Burada her şey doğal ortamı desteklemek, canlıların yaşam haklarını korumak için düşünülmüş. Bunun bir kanıtı da Bursa’nın ilk doğal arıtma tesisinin burada kurulmuş olması. Böylece kanalizasyon atıkları bitki kökleri, çakıllar arasında parçalanıp tarımsal sulamada kullanılabiliyor.
Şehir merkezine 38 kilometre uzaklıkta olan Eskikaraağaç’a özel araçla ulaşım sağlamak son derece kolay. Bursa’dan İzmir yoluna doğru giderken, Gölyazı Kavşağı’nı dört kilometre kadar geçiyor ve sola doğru ayrılan yoldan 3 kilometre daha ilerleyerek ulaşabiliyorsunuz. Geldiğiniz dönemi festival dönemine denk getirirseniz eğer, yolun başında leylekler karşılıyor sizi. Her damda, her direkte bir leylek yuvası görmeniz de mümkün. Köyde dünya standartlarına uygun olarak tasarlanmış bir kuş gözlem evi bulunuyor. Ayrıca Doğa Koruma ve Milli Parklar İkinci Şube Müdürlüğü’nün, köye kurdurduğu kameralar ile köy çevresindeki yabani hayat ve leyleklerin doğal yaşamları izlenip kaydediliyor. Gölün kıyısında “Leylek Yürüyüş Yolu” adı verilen bir kilometrelik bir yürüyüş yolu bulunuyor. Duvarlarında leylek fotoğrafları, yollarda leylek figürleri ve yerlilerin sadık dostları leyleklerle dolu anılarıyla tam bir leylek köyü olan Eskikaraağaç’ta Karacabey Belediyesi tarafından yakın zamanda bir de leylek hastanesi kurulması planlanıyor.