“Bir şehri sevmekle başladı her şey”
Dergi Bursa yola çıkarken aklımızdan geçen tek bir şey vardı. “Bursa’ya yaraşır, okunan ve insanların sevgisini kazanmış” bir yayın olmak…
Acısıyla tatlısıyla tam bir seneyi geride bırakırken, içeriğimizin özüne yansıttığımız duygu bu sebeple manidar; “sevgi…” Bizi seven herkese minnettarız, hayalimiz sizin sayenizde gerçek oldu.
Sevgi ile ilgili çok söz söylenmiş, üzerine binlerce kitap yazılmış olabilir. Aklıma gelen onca uzun cümleye rağmen, lafı dolandırmak istemem. Herhalde bu işin “pir”leri bizlerden iyi birkaç kelam söylemiştir diye düşünerek, sevgi ile ilgili hem kendi arşivimi, hem dostlarımın akıllarına gelenleri hem de küçük çapta yaptığım araştırmaların meyvelerini size sunmak istedim. Ustalara saygı da diyebilirsiniz. Aralarında çok kararsız kalsam da sevgi gibi yüce bir duygunun özüne en çok yakışanları seçmeye gayret ettim.
“Bir insanı sevmekle başlar her şey” der Sait Faik Abasıyanık.
“Gerçekten sevenler, karşılık beklemeden severler” der Ahmet Hamdi Tanpınar.
“Cehennem, gönüllerde sevme kabiliyetinin kalmamasıdır” der Dostoyevski.
“Yaşamı sevmenin en iyi yolu birçok şeyi sevmektir” der Vincent Van Gogh.
“Amaç sevgi uğruna ölmek değil, uğrunda ölünecek sevgi bulmaktır” der William Shakespeare.
“Sevmek acı çekmektir, sevmemekse ölmek” der Aristoteles.
“Sevmek insanın kendi kendini aşmasıdır” der Oscar Wilde.
“Sevmeye başlayınca eskisinden bambaşka bir insan olduğumuzu anlarız” der Pascal.
Ve son olarak “Şah bile sevgiye köledir” der Mevlana.
Ve tabi Ülkü Tamer’in hakkında “Tanrı bin birinci gece şairi yarattı, bin ikinci gece Cemal’i” dediği Cemal Süreyya’nın “Sevda Sözleri”ni de atlamamak gerekir;
Aşk
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
(1954)