Bizim karakterimiz özgürlük
Mutlak özgürlük yok, bunu biliyoruz. Çünkü insanız yani sınırlıyız. Yaşamda doğumla ve ölümle sınırlıyız, sosyal hayatta başkalarının özgürlüğü bizim sınırımız. Sınır demişken çok sevdiğim bir sözü paylaşmak isterim; ’’Hakkını hukukunu, haddini hududunu bil.’’ Sonra bedenimizle sınırlıyız. Hayır, engelli insanlardan söz etmiyorum, sağlıklı bedenlerimiz de sınırlı. Zaman zaman ruhumuzun bedenimize dar geldiğini, daha hızlı olmak, daha iyi görmek, daha iyi işitmek, daha hassas duyumsamak istemiyor muyuz?
Tamam sınırlıyız, ama bu bizim izafi de olsa özgür olmadığımız anlamına gelmiyor. En azından imkanlarımız içinde. Hatta belki de özgürlüğümüzü sınırlarımız sayesinde geliştiriyoruz. Sınırlarımızı zorlamak bizi geliştiriyor, ilerletiyor, özgürleştiriyor. İnsan bilgisiyle de sınırlı. Bilgimizi arttırmak, okumak, öğrenmek, bizi sınırlarımızdan kurtarıp özgürleştiriyor. Özgürleşmek, düşünce bazında da çok önemli. Düşüncelerimizde özgür müyüz? Yoksa dogmalara, kalıplara, batıla, düşünmeden ettiğimiz kabullere bağımlı mıyız? Bazen düşünce özgürlüğümüzü unutup, bize dikte ettirilen şeylere aldanıyor muyuz? Aldanıyoruz ve avlanıyoruz. Çünkü tutsak bir beyin kolayca yakalanıp yönlendirilebilir. O yüzden düşüncede özgürlük, bedenin özgürlüğünden daha önemli. Belki de bu sebeple birçok aydın tutsakken ya da sürgünde, bizi özgürleştiren eserler yazdılar.
Tarihin en önemli özgürlük hareketlerinden biridir Fransız devrimi. Krallığa karşı, kralın tebalığına karşı yapılmış bir devrim. İnsanları kralın kölesi olmaktan kurtarıp, özgür birer birey yapan devrim. Ancak bu bedensel özgürlüğü sağlayan, önce düşüncede özgürlük olmuş ve adına Aydınlanma denmiştir. Bu aydınlanma kültürü, sosyal hayatta, bilimde, teknolojide, sosyal kurallardan devlet gibi büyük toplumsal organizasyonlara kadar tümünün gelişmesinde temel izlek olmuştur.
Bizim özgürlük mücadelemiz ise Kurtuluş Savaşı’dır. Hem aydınlanmayı kabul etmeyen bir yönetimin (matbaa, icat olduktan sonra şeyhülislamın fetvaları ile 400 sene Osmanlı topraklarına sokulmamış) zayıflamasını fırsat bilen devletlere, hem de onlarla işbirliği yapan padişahlığa karşı yapılmış özgürlük savaşı. Türk halkı bu savaşı ve özgürlüğünü, önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK sayesinde kazanmıştır. Çünkü O halkının haline tercüman olurcasına “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.’’ demiştir. Şimdi biz özgürce ülkemizde yaşayabiliyorsak O’nun ve o dönemin fedakar insanları (ki canlarını feda etmişler) sayesinde yaşıyoruz. Cumhuriyet dönemi Türk halkının aydınlanma dönemi olmuştur. Dil, harf ve eğitim alanlarında yapılan çalışmalar, eğitimi geliştirmiş, bizi dünya uygarlık düzeyine taşımış hatta ilerisine götürmüştür. Kadınların seçme ve seçilme hakkı buna iyi bir örnektir. Şimdi bize düşen, özgürlüğümüzün yegane şartı olan Cumhuriyetimizi ve kurumlarını geliştirmek, aydınlanma kültürümüzü artırmak olmalı…
Yazı: Kadir Kılınç