Bu müzikten daha doğalı yok
Bu müzikten daha doğalı yok / Vokaliz röportajı
“Doğaya dönüş sadece müzik ile mümkün olsa keşke. İnsanoğlu giderek daha artan bir hızla “farklı” yaşam deneyimlerini deniyor. Daha hızlı, daha yoğun ve daha farklı yaşıyor. Acapella, onun doğasındaki en yalın hali… Herkes hangi dilde veya kültürde olursa olsun konuşuyor. Ve konuşurken bile herkesin ses rengi onun müzik aleti…”
Doğaya olan bağlılığımız bizi her zaman, her şeyin en doğalını arayıp bulmaya teşvik etti. Hiçbir müzik aleti kullanılmadan yalnızca insan sesleriyle yapılan bir müzik türü olan “Acapella” da bu arayışların sonuçlarından biri. Kelime anlamı İtalyanca “kilise tarzı” olan ve Rönesans tarzı ile Barok konçertosunu birbirinden ayırt etmek için geliştirilen Acapella ülkemiz de dâhil olmak üzere tüm dünyada büyük ilgi görüyor.
Günümüzde Türkiye’deki birçok üniversitede Acapella grupları kuruluyor, bildiğimiz şarkılar amatör ya da profesyonel müzisyenlerin sesiyle, internetteki videolarda Acapella olarak karşımıza çıkıyor. Sanatçılar albümlerindeki bazı şarkıları Acapella olarak seslendiriyor. Bu doğal müziğin ülkemizde yaşadığı oluşum ve gelişimlerin temelini atanlar ise 2007 yılında kendi isimlerinde çıkardıkları tamamı Acapella olan albümleriyle dikkat çeken, bu müziği bize tanıtmakla kalmayıp sevdiren ve kısa süre içinde benimseten Vokaliz grubu…
Grubun temelleri Tolga Gülen (bariton), Atakan Güçlü Yörük (tenor), Cengiz Ünal (bariton), Gökçer Alp (tenor) ve Kerem Seven (bas) tarafından Kadıköy’de küçük bir kayıt stüdyosunda atıldı. Kendilerine ait olan şarkıların yanı sıra herkes tarafından bilinen ve sevilen eski şarkıları Acapella tarzıyla yeniden söylediler. Yaptıkları farklı müzik türlerini yalnızca insan sesi kullanarak bir araya getirmek ve makamsal Doğu müziği ile tonal Batı müziğini herhangi bir müzik aleti olmadan harmanlamaktı.
2009’da senfoni orkestraları ile birlikte temalı projeler gerçekleştiren grup, Artun Hoinic, Burak Tüzün, Cihat Aşkın, Ender Sakpınar, İbrahim Yazıcı ve Naci Özgüç gibi isimlerle birlikte konserler verdi. Acapella müziğine gönül vermiş olan ve Türkiye’de bu müziği tanıtıp sevdirmeyi kendilerine görev edinen Vokaliz grubu bugüne dek Sertab Erener’den Ezginin Günlüğü’ne kadar birçok isimle çalışmasının yanı sıra filmlerde, dizilerde ve reklâm filmlerinde de yer aldı. Yalnızca insan seslerinden oluşan bu en “doğal” müziği ve Acapella ile ilgili her şeyi, bu müzik türünün Türkiye’deki öncülerine sorduk.
Acapella’yı hiç bilmeyen birisine anlatsak, ne derdik?
“Hiçbir müzik aleti kullanılmadan, tamamen insan sesleri ile yapılan müzik” olarak açıklayabiliriz.
Acapella’nın dünyada ve Türkiye’deki yeri nedir?
Acapella ülkemizde çok dinlenen bir müzik değil ama giderek her yıl daha fazla dinleyici tarafından da talep edilmekte. Hatta Acapella’yı güncel bir tabir olarak -biraz da yanlış- kullanan sanatçılar da var. Yurtdışındaki dinleyiciler daha bilinçli bir şekilde dinleyecekleri grupları ve müzikleri seçiyorlar. Bizler de yaptığımız müzikler ile bu bilinci ve onların isteklerini oluşturmayı amaçlıyoruz. Son yıllarda Türkiye’de kurulan yeni Acapella gruplar da bu mücadeleye katıldılar. Onlara liderlik yapıyor olmak da ayrıca keyifli…
Acapella yalnızca insan sesi ile mi oluyor? Doğadaki seslerin oluşturduğu doğal melodiler Acapella tanımına dâhil mi?
Kısmen doğru kısmen yanlış… Acapella Latince bir terim olup aslında müzik aletlerinin eşliği olmadan tamamen insan sesi ile yapılan müzik olarak tanımlanmış. Yüzyıllar önce, müzik aletleri ve kadın sesinde “şeytanın bulunduğunu düşünen” kilise zamanından kalma bir kısıtlama ve tanımlama aslında… Çok eski Gregoryen şarkıları/duaları tamamen erkek korlar için yazılmış. Aslına bakılırsa yüzyıllar öncesinden biraz da dini sebeplerle yapılan sonra da müzik teorisine girmiş bir terim Acapella… Unutmamak gerek ki tüm müzik aletleri de insan sesini ve doğadaki sesleri taklit etmek için oluşturulmuş.
Çalgıların doğadaki sesleri taklit ettiğini bu yüzden Acapella’nın çalgılı müzikten daha büyük bir önem taşıdığını söyleyebilir miyiz?
Bunu bu şekilde karışlaştırmak çok doğru değil. Hangi yemek daha lezzetli ve yararlı gibi bir karşılaştırma ne kadar doğru değilse bu da aynı durumda… Her müziğin, her müzik türünün dinleneceği bir zaman ve dinlenecek müzikten alınacak bir lezzet var. Sabah kahvaltısında yediklerimiz ile güzel ve romantik bir yemekte yenen yemekler ne kadar farklıysa Acapella müzik ile Capella (çalgılı) müzik de aynen öyle farklı…
Acapella müziğini, çalgı olarak insan sesi kullanılması dışında diğer müzik türlerinden ayıran özellikleri nelerdir?
Çalgılı müzikte, müzik aletlerinin teknik kabiliyetleri ve ses genişlikleri bellidir. Acapella müzikte ise bu, grubu oluşturan kişilerin ses karakterleri ve renkleri ile orantılıdır. Örneğin 5 si bemol trompet için bir eser yazarsınız dünyanın her yerindeki 5 si bemol trompet çalan grup bu eseri seslendirebilir. Acapella topluluklarda ise partiler bir terzi gibi o kişinin ses rengine ve üzerine göre yazılır. Dolayısı ile başka birinin ceketini giydiğinizde kolu, omzu nasıl oturmaz ve sakil durursa Acapella’da da başkasına yazılmış bir parti aynı şekilde tınlamayabilir ve söyleyen kişinin sesine uygun olmayabilir.
Özellikle son zamanlarda “doğaya dönüş” söz konusuyken, Acapella’nın da “müziğin doğaya dönüşü” olduğunu söyleyebilir miyiz?
Doğaya dönüş sadece müzik ile mümkün olsa keşke. İnsanoğlu giderek daha artan bir hızla “farklı” yaşam deneyimlerini deniyor. Daha hızlı, daha yoğun ve daha farklı yaşıyor. Acapella, onun doğasındaki en yalın hali… Herkes hangi dilde veya kültürde olursa olsun konuşuyor. Ve konuşurken bile herkesin ses rengi onun müzik aleti… Telefonu açtığında tanınması bile onun ses imzası, karakteri ile orantılı. Kaldı ki herkes yolda, dağda veya duşta şarkı söylüyor; hiçbir başka müzik aletine veya teknolojiye gerek duymadan. Bu çok güzel bir özellik değil mi insanoğlu için?
Her birinizin Acapella ile tanışması ve ilgilenmeye karar verişiniz nasıl oldu?
Hepimizin ortak noktası, çok sesli müziği korolarda öğrenmiş olmamız. Koro repertuarındaki eserleri söylerken diğer koro ve toplulukların müziklerini de araştırmaya başladık. Sonra “koro olmayan ama korolar gibi müzik yapan gruplar”ı keşfettik. Baktığımızda Türkiye’de böyle bir topluluk yoktu. “O zaman biz kuralım” dedik.
Bir araya gelmeye nasıl karar verdiniz? Oluşum sürecinizi anlatabilir misiniz?
Grubun kuruluşu 2003 yılına kadar gidiyor. Kurucu elemanlar Tolga ve Cengiz daha önce Marmara Üniversitesi’ndeyken yaptıkları denemeler, vokal oyunları ve eğlenceli düşüncelerin uygulanabileceği bir grup kurmaya karar veriyorlar. Grup ilk defa 2004 yılında toparlanıyor. Kurucu elemanlar olarak Tolga ve Cengiz’in dışında sırasıyla Kerem Seven, Gökçer Alp ve Atakan Yörük Vokaliz’i oluşturuyor. 2001 yılında da Kerem ve Atakan’ın ayrılmasından sonra gruba Umut Durmuş, Mehmet Tıknaz ve Cihan Kurtaran katılıyor.
Daha önce yapılmayan, belki de cesaret edilemeyen bir iş başardınız. Yaptığınız müziğin anlaşılamayacağını düşündüğünüz, bu konuda bir korku yaşadığınız oldu mu?
Acapella Türkiye için “yeni” olsa da yurtdışındaki örneklerini uzun süredir takip ediyorduk. Swingle Singer, King’s Singers, Wiseguys, Naturally 7 gibi gruplar, düşlediğimiz müziği oluştururken bize çok fikir verdiler. Ancak daha önce yapılmayan ve Vokaliz’in ilk defa yaptığı katkı, Türkçe Acapella repertuar yazımı idi. Bu konuda denemeler yaptık ve önemli bir yol açtığımızı düşünüyoruz. Yaptığımız 2 albümde de hem popüler hem de halk müziği ve hatta klasik müziğe uzanan yelpazede müzik kaydetmiş ve yayınlamış olmamız bir başka katkımız.
Yola çıkarken amacınız neydi? İstediğiniz sonuçlara ulaşabildiniz mi?
Yola çıkarken tabii ki müzik yapmak ve ismimizi duyurmak, bu arada da bu durumun hem maddi hem de manevi doyumunu yaşamaktı. Ayrıca Acapella’nın Doğu’daki ismi, markası olmayı amaçlıyorduk. Maddi doyum için hala çabalıyoruz. Ne yazık ki, muhtemelen özel hayatımızla çok ön planda olmamamız nedeniyle müzik dünyasında yok gibi görülüyoruz. Ancak çok iyi ve ısrarcı takipçilerimiz var. Nereye gitsek bizi yalnız bırakmıyorlar. İstediğimiz sonuçlara ulaşmak için daha çalışmamız gerekiyor. Bunun için de yeni müzikler kaydedip, performanslarımızla bunu dinleyicilere sunmayı planlıyoruz.
Acapella müziği ve grubunuz adına geleceğe dair planlarınız, yapmak istedikleriniz var mı? Nelerdir?
Bizden önceye göre çok şey yaptık. Ama yeterli mi? Hayır! Daha yapacak bundan daha çok kayıt, müzik ve yenilik var. Yurtdışındaki grupları takip ediyoruz. Onların ulaştıkları tınılar, elektro akustik deneyler, müzikler bizi heyecanlandırıyor. Günün birinde “Acapella’nın Türkçe müzikte ve hatta makamsal müzikteki markası” olduğumuzda, olmayı hedeflediğimiz yere çok yaklaşmış olacağız. Ama o noktada da mücadele bitmeyecek. Esas konu orada kalabilmek…
Röportaj: Ferhan Petek – Fotoğraflar: Fethi Karaduman
Bu müzikten daha doğalı yok / Vokaliz röportajı