Bukalemun

Bukalemun

Tamam, renkler ve zevkler tartışılmaz. Biz de tartışmayacağız ama renklerin semboller aleminde hangi anlamlara karşılık geldiğine değineceğiz bu yazımızda. Şair Özdemir Asaf’ın ünlü epigramını bilirsiniz, “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu…” diye başlayan. Şair ama bence bir o kadar da filozoftur Asaf; “düşün”lerini şiirsel bir dille aktaran…

Renkler bir zaman sembolüdür bazen. Bir saat gibi, bize zamanın neresinde olduğumuzu söylerler. Gün boyunca ve mevsimden mevsime değişiminde gözlendiği gibi, renkler zamanla değişip, bir zaman göstergesi olurlar bizim için. İnsan gözünün yedi yüzden fazla renk ayırtını algıladığı güneş ışığının temel rengi yedidir. Tıpkı yedi nota veya haftanın yedi günü gibi.

Beyaz, siyahın tam karşıtı olarak renk gamındaki yerini alır. Bazen renksizliği bazen de tüm renklerin toplamını ifade eder. Başlangıcın sembolüdür, bembeyaz bir sayfa açmanın, yeniden başlamanın ifadesidir. Safiyeti temsil eder, temizliği lekesizliği anlatır. Bu anlamda küçük bir lekeyi bile dışa  vurabilen beyaz ahlak ve namus anlayışıyla ilgili deyimlerde de yerini alır. Barışın rengidir, beyaz güvercinlerle. Teslimiyetin rengidir, mendillerle. Kültürümüzde yeniden dirilişin ve ölümsüzlüğün rengidir, kefende olduğu gibi. Sarı, renklerin en sıcak olanıdır. Güneşin rengidir. Altın sarısı lüksün zenginliğin ihtişamını yansıtırken, sonbaharda sararan yapraklar hüznü ve melankoliyi çağrıştırır. Sarıdan kırmızıya giden yol üzerinde bulunan turuncunun, gökteki güneşle yeraltındaki ateşin arasında bulunduğu varsayılır. Bu sebeple, vahiy yoluyla Tanrı aşkına ulaşmanın ve ruhsal dengenin simgesel rengi olur. Bağlılık ve doğruluğu yansıtması nedeniyle, Budist rahipleri safran rengi kostüm giyerler. Kırmızı iki önemli kaynağın sembolüdür. Ateş ve kan; bunlardan biri tutku ve aşkı, diğeri de ölümü işaret eder. İslam mistizminde Tanrı aşkının yolu bu dünyada ölmeden önce ölmekten geçer. Belki de bu yüzden Aşkın ve ölümün sembolü aynıdır. Kırmızı adı Arapça al-kirmiz denilen bir böceğin dişisinin kurutulup ufalandığında aldığı renkten gelir. Tansiyonu ve solunumu arttırdığı söylenir. Öfkeyi kışkırtıcı bir etki yaptığından matadorlar kırmızı bir şal kullanırlar. Mavi renklerin en derinidir. Göz bu renge baktığında ona gömülür ve sonsuza doğru kaybolup gider. Renklerin en az düzeyde nesnel olanıdır. Göğün temel rengi, psişik alanda ise ruhun ve düşüncenin rengidir. Mavinin derinliğinde daima bir ciddiyet ve asalet vardır. Lacivert’in tanrısal aşkın simgesi olduğunu ikonik tablolarda, İsa’nın ve Meryem’in giysilerinin lacivert ve mavi oluşundan anlıyoruz. Mavi sözcüğünün kökeni Arapça ma-i den geliyor. Ma-i su rengi demektir. Mavi ulaşılmaz gökyüzünün, kırmızı yeraltındaki yakıcı ateşin rengi ise, yeşil de insanoğlunun yaşaması için en uygun olan  yeryüzünün rengidir. Renk skalasının en ortasındaki bu renk doğası gereği ılık olduğundan insana en yakın renktir. İslam sembolizminde yeşil, sancağının ve Peygamberinin simgesel rengidir. Tıpkı çöldeki bir vahanın yeşilliği gibi. Siyah bütün renklerin başlangıcı ve tohumudur. Renk gamının en ucunda, renklerin en soğuğu olan siyah yer alır. İlkel toplumlardan bu yana tüm mitolojileri incelediğimizde siyahın gece, karanlık, dişilik, sol, batı ve sonunda cehennem kavramları ile birlikte anıldığı görülür. Siyah aynı zamanda mağara insanlarının ilk kullandığı renk olmuştur. Peki, bütün renkler aynı hızla kirleniyorsa birinciliği hangisi kazanır sizce?

Başa dön tuşu