Burhan Sönmez / Masumlar

Burhan Sönmez - Masumlar

Masumiyet kalp kasının üzerindeki bir dokudur

Bazı uzak yerlerin, çoğumuzun varlığını masal zannettiği yerlerin, görüp de varlığından emin olsak fena halde şaşkınlığın dipsizliğine düşeceğimiz yerlerin, sonradan gelenlere garip görünen bir dokusu vardır; toprakta, evlerin duvarında, kayaların üzerinde, ağaçların dallarında… Oraların rüzgarları, zamanın bir insanın yüzünde bıraktığı gibi izler bırakır estikçe. Haymana’nın kırmızı rüzgarı sebep işte oraların taşına toprağına bin yaşındaki bir adamın bin yıllık görmüş geçirmişliğine benzer bir doku resmeden. Burhan Sönmez’in Masumlar’da yaptığı şey, bir hikaye anlatmaktan daha fazlası. Masumlar bir kitap değil aslında; biraz yer sofrası, biraz kardeş kokusu, biraz ağaç gölgesi, biraz tarhana çorbası, biraz eski bir radyo sesi, biraz aç ve pasaklı ve fakat sevinçli bir çocuk avcu, biraz kuş kanadı, biraz okul yolu, biraz biraz ekmek dilimi, biraz da en iyi çocukluk arkadaşının altında yattığı mezarlık toprağıdır. Sen Masumları okurken, evde en kapalı yerde dahi olsan hep bir rüzgar eser; kırmızı bir rüzgar.

“Gece karanlığı, insanı içine çekerdi. Emir Halit ve on dört yaşındaki babam geceleri çobanlık yapar ve yıldızların kapladığı güney tepelerinde yetmiş iki bin evrenin derya kuyusuna inerlerdi. Emir Halit gözlerini kapatarak kaval çalar, toprağa uzanan babamsa sonsuz gökyüzüne dalardı. Üzerlerinden kırmızı bir rüzgar usulca geçerdi. Parmaklarını boşlukta dolandıran babam, aniden kayan yıldızları yakalamaya çalışır, her seferinde aynı dileği tutardı. Bir gün dileği gerçekleşirse, bunun yıldızların merhametinden doğduğuna inanmaya hazırdı. Şefkatli bir yuvaydı gece onlar için. Ay ışığı Emir Halit’in kavalı eşliğinde duru bir su gibi damlardı.”

 Mesela karşımıza Ferman gibi birisi çıksa, sussa onun gibi büyük büyük, çok derin sussa, yüzme bilmeden dereye girip dakikada boğulan ergenler gibi onun susunda karanlığa, suya, rüzgara karışsak, kendimize geldiğimizde başımızın üzerinde bir gökyüzü olsa ve biz bundan sonra o gökyüzünün yeryüzünde nereye denk geldiğini asla bilemesek… Başımıza öyle bir şey gelse ki biz ondan sonra evlere sığamasak, kendimize değemesek. Masumlar’da ıssız ormanlara girecek, Haymana’dan kalkıp Cambridge’e göçecek, mezarlıkta dolaşacak, bir antika dükkanında uzun zamanlar geçirecek, kaderin kırık köprüsünden zalim sulara savrulmamak için bu kitap boyunca farkında olmadan hep masumiyetine tutunacaksın. Neler yaşadığını hiç bilmediğimiz insanlar geçiyor yanımızdan. Masumlar’dan sonra herkese biraz daha dikkatli bakacaksın. Herkesi biraz daha anlayacaksın.

“Asya konuşurken bazen duru, dışarıdaki kırmızı rüzgarı dinler, Ferman aniden gelecek diye ümit ederdi. Uzaklardan bir işaret çanı duymuş gibi kalkıp evi temizler, yıkanmış örtüler sererdi. Ertesi gün güzel bir rüya ile yandığında, pınar başındaki gelinlere murada ereceğini söylerdi. Sevmeyeni yok, üzüleni çoktu. Ona yakılmış türküler dilden dile dolaşırken o, yarım kalmış mutluluğuna sahip çıkardı. Tanrının herkese böyle bir aşk nasip etmesini ama kaderin başka türlü olmasını dilerdi.”

 Eksik gibi gelecek geçmişin sana. Masumlar boyunca esip duran kırmızı rüzgar bir yandan ruhunda tuhaf dokular bırakırken sen de bir yandan kendi hikayene döneceksin. İnsan Masumlar’ı okurken şansız hissediyor kendini; geçmişinde bir Tatar fotoğrafçı yaşamadığı, çerçinin o kafiyeli küfürlerini hiç duymadığı, Kewe gibi bir çocukluk arkadaşı hiç olmadığı için. Sen de öyle hissedeceksin.

“Pencerenin öbür tarafında oturan adamı gördüm. Mevsimlerin kaderini bilen yaşlılar gibi baktı bana. Uzun saçları iki yandan boynuna ölü yapraklar gibi dökülüyordu.” Masum kalmak, ne olursa olsun masumluğunu korumak, kimin gerçekten de masum olduğunu anlamak kolay mı, mümkün mü, olabilir mi gerçekten de? Sadece olabileceğine inanmak bile yeter belki aslında dünyayı daha iyi bir yer yapmaya. Başkalarından, onların sırlarına ya da günahlarına bakmaksızın ‘masum’ diye söz eden bir kadının yaşadığı bir dünyada, umutlu olmak için hala bir neden var demektir. Masumlar’ı okursan sen de umutlanacaksın.

Başa dön tuşu