Bursa raylarının hikayesi
“Kara Tren” Osmanlı’nın son döneminde geç de olsa gelmişti Bursa’ya. Fakat zaman tünelinde gezintiye çıkmış olacak ki, 1940’lı yıllardan sonra kayboldu gitti. Bursa, Mudanya treninin işletmeden kaldırıldığı günden bugüne içten bir demiryolu özlemi çekiyor…
On dokuzuncu yüzyılda sanayileşmenin hızlanması ile başladı. Ekonomik, sosyal, kültürel ya da siyasal alanda her şey hızla değişiyordu. Sermayeler kadar düşünceler de yer değiştiriyordu. Farklı ideolojilerin kavramsal olarak başkalaşması ile dünyanın dengeleri yerinde durmuyordu. Bundaki en önemli neden ise elbette ki sanayileşmeydi. Fakat en az onun kadar önemli ve onunla birlikte büyüyen önemli bir gelişme daha yaşanıyordu. Ulaşım alanındaki köklü değişiklikler başta ekonomi olmak üzere neredeyse her şeyi etkiledi. Özellikle Avrupa’nın gelişmesine katkıda bulunan bu süreç, gelişmeleri doğru algılayan ülkelerin iç pazarlarında hareketlilik sağladı. Ulusal Pazar olgusu ve milliyetçilik temelli oluşumların temelinde ise demiryollarının büyük etkisi vardı.
1825-1830 yılları arasında, İngiltere’de demiryollarının teknik açıdan uygulanabilirliği ve işlevselliğinin farkına varılmış; ilk kısa mesafe hatları 1827’de ABD’de, 1828 ve 1835’te Fransa’da, 1835’te Almanya ve Belçika’da, 1837’de Rusya’da açılmıştı. Osmanlı İmparatorluğu’nda ise 1830’larda demiryolları projelendirilmiş, yüzyılın ortalarında yapım çalışmaları başlamıştı. İlk demiryoluna İskenderiye – Kahire hattında 1851 yılında başlandı. Avrupa topraklarında ise Çernova-Köstence yani Tuna – Karadeniz demiryolları açıldı. Anadolu’da ise İzmir – Aydın ve İzmir-Kasaba Demiryolları olarak İngilizler tarafından 1866’da inşa edildi.
Ulusal mücadele döneminde ise, TBMM’nin açılışının ardından, işgal bölgeleri dışında demiryollarına el koyuldu. 16 Temmuz 1920’de Eskişehir’de müdürlük kuruldu. 1924 ve 1925 yıllarında yasa ile demiryolu yapımı desteklendi. Demiryolu hatlarının millileştirilmesi 1928’i, hatta kapsamlı olarak millileştirilmesi 1930’u buldu.
Biraz ağır, biraz aksak Mudanya treni
Mudanya sahil şeridinde, denize nazır uzunca bir bina olan Mudanya Garı, 1849 yılında Fransızlar tarafından gümrük binası olarak inşa edilmişti. O yıllardan kalan anılar ve yaşananlar Mudanya ve Bursa’nın derin bağlarını ortaya koyar nitelikte…
Osmanlı yöneticilerinin demiryoluna verdikleri önem 19. yüzyılın ikinci yarısında iyice artmıştı. Sultan Abdülaziz, 1871 yılında demiryolu ile ilgili bir irade yayımlattı. Gerçekleştirilmesi düşünülen ana hat İstanbul-Bağdat arasındaydı. Kurulan Asya Osmanlı Demiryolları’nın başına da Alman mühendis Wilhelm Von Pressel getirildi. Pressel’in projesi Haydarpaşa’dan başlıyor, bu ağın içinde Bursa-Mudanya hattı da yer alıyordu. İskeledeki bu ihtişamlı bina, dönemin en şaşaalı, en göz alıcı mekânıydı. Bursa’dan Fransa’nın Lyon kentine ham ipek ipliği ihracatını kolaylaştırmak amacıyla, takvimler 1874 yılını gösterdiğinde Mudanya ile Bursa arasında 42 kilometre uzunluğunda bir demiryolu hattı inşa edildi. Bursa’ya ulaşabilmek için 185.000 Osmanlı Lirası (4 200 000 Frank) masraf yapılmış ancak demiryolunun işletmeye açılması mümkün olamamıştı.
Mudanya’ya trenin gerçek anlamda gelmesi ise 1892 yılına rastlar. Yataklı Vagonlar ve Büyük Ekspres Şirketi Genel Müdürü Negelmakers, hattı onarıp kullanılabilir hale getirmek ve 40 bin Osmanlı lirasu karşılığında işletmesinin kendisine verilmesini önermişti. Nagelmarkers’in önerisinde şunlar vardı: “Mudanya hattı Çitli’ye kadar uzatılacak, Bandırma’yı Balıkesir – Simav – Uşak – Afyon ve Konya’ya bağlayacak hat yapılacak, Mudanya’dan Orhaneli – Kütahya – Afyon ve Konya’ya kadar uzanacak bir hat yapılacak.” 8 Haziran 1891’de başlayan onarım çalışmaları tamamlandı ve 17 Haziran 1892’de törenle açıldı. İmtiyazı almış olan M. Nagelmakers, Bursa- Mudanya Osmanlı Demiryolları şirketini kurarak hattı 1892 yılında hizmete açtı.
“Manisa’dan getirilen Kara Tren,’in nostaljik görüntüsü ile yeniden kurgulanan Merinos Tren İstasyonu, Osmangazi Belediyesi tarafından kafe ve restoran olarak işletiliyor.”
18 yıl sonra, Bursa’daki fabrikalarda üretilen ipekler, demiryolu ile Mudanya’ya taşınır oradan da denizyolu ile Marsilya’ya tarifeli seferlerle gönderilir hale gelmişti. Böylece önceleri gümrük ambarı olarak hizmet veren bina, “Mudanya Tren İstasyonu” oldu. Bursa-Mudanya arasında uzun yıllar boyunca ulaşımı sağlayan, Bursa’da üretilen malların Avrupa’ya ve dünyanın çeşitli yerlerine taşınmasında önemli rol oynayan bu demiryolu hattı, zarar ettiği gerekçesiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce çıkarılan bir yasayla iptal edildi. 10 Temmuz 1953 yılında Mudanya-Bursa Demiryolları kapatıldı ve rayları söküldü.41.780 km uzunlukta olan demiryolunun işletmelerinin kapsadığı alan 27 hektardı. Hat boyunca 2 tanesi büyük, 13 tanesi küçük olmak üzere 15 madeni, 14 kagir köprü, 92 menfez, 6 istasyon, vardı. İstasyonlar Mudanya, Yörükali, Koru, Çekirge, Muradiye, Bursa Demirtaş istasyonlarıydı. Muradiye istasyonunun adı 1945 yılında Merinos olarak değiştirildi. Sefer yapan trenlerde, 4’ü atıl 6 tanesi kullanılan 10 lokomotif, 14 yolcu ve 50 yük vagonu mevcuttu.
Aşırı derecede yavaş bir tren
Trenin kaldırılmasının başlıca nedeni ise beklenen faydayı getirmemesi ve aşırı derecede yavaş olmasıydı. O günleri yaşayanların anlattıklarına bakılırsa; tren, rampalarda öylesine yavaşlıyordu ki yolcular; özellikle de çocuklar trenden inip bağlardan meyve toplayabiliyordu. Ardından treni yakalayıp yola devam ediyorlardı. Mudanya’dan kalkan tren, iki saatte Bursa-Acemler İstasyonu’na varıyordu. Demiryolu yabancı bir şirket tarafından işletildiği için tarifeler de alafranga saate göre yapılmıştı. Fakat bu durum karışıklıklara yol açıyordu. 5 Eylül 1892′de şirket tarafından çıkarılan bir yazı ile halk uyarılarak alafranga saate göre yolcuların kendilerini ayarlaması istendi. Ancak genel istek üzerine uygulama sonradan alaturka saate çevrildi. Bursa-Mudanya arasında sefer yapan trende üç çeşit mevki vardı. Birinci mevki, kompartıman şeklinde olup kırmızı deri koltuklara sahipti. Diğerlerine göre lüks sayılan bu kompartımanın bilet ücreti 10 kuruştu. İkinci mevki, yeşil deri koltukluydu ve biletler 5 kuruştu. Üçüncü mevki olarak da, yazın iki-üç adet tahtadan yapılmış, etrafı açık vagonlar eklenirdi trene. 1926 yılında Cemal Nadir’in yayınladığı bir broşürde ise tarife şöyledir: Birinci mevki 135, ikinci mevki 98.30, üçüncü mevki 60 kuruş. 4-10 yaş arası çocuklara yarım bilet… O yıllarda tren, Bursalıların en gözde eğlence aracıydı. Yazın, perşembe günleri Mudanya’ya trenle giderlerdi. Sahilde uzanır, denizin ve güneşin tadını çıkarır, semaverde demlenen çaylarını yudumlarlardı. İki-üç gün burada kaldıktan sonra pazar günü yine trenle Bursa’ya dönerlerdi. Burgaz’a kadar tüm sahil Bursalılarla dolup taşardı.
Gardan otele dönüşüm
1922 yılında, Amerikalı yazar Ernest Hemingway’in “toz toprak içinde ikinci sınıf bir kıyı kasabası” diye tanımladığı günümüzün sakin ve güzel sahil beldesi Mudanya’daki “dar hat”, 48 yıl hizmet verebildi. Mudanya- Bursa demiryolunun tek yönlü olması ve diğer hatlara bağlanamaması bu hattaki trenin sonunu hazırladı. Tren kaldırılıp hat söküldükten sonra gar binası, kimi zaman depo kimi zaman da antrepo olarak kullanıldı. Ardından uzunca bir süre boş kaldı. Maalesef tarihi bina bu dönemde yıprandı, tahrip oldu ve büyük zarar gördü. 1989 yılına gelindiğinde, yok olmaya yüz tutmuş harabe halindeki gar binasının tekrar yaşama döndürülmesine karar verildi. Derhal bir restorasyon projesi başlatıldı. Yatırımcı Sümbül Turizm A.Ş. – Fahri Esgin, Yüksek Mimar Mehmet Alper ve Yüksek Mimar Mehmet Nursel projeyi üstlendiler. Mudanya Belediyesi’nden kiralanan bina; üç buçuk yıl gibi bir süre zarfında, çok titiz bir çalışma ile bugünkü haline kavuştu. Restorasyon sırasında yapının özgün kimliğinin korunmasına, tarihi özelliklerinin su yüzüne çıkarılmasına özen gösterildi. 163 yıllık tarihi Mudanya gar binası, bugün Montania Hotel olarak misafirlerini ağırlıyor.
Anılarda Mudanya Treni…
1906 yılında basılan kitabında Regis Delbeuf, tren yolculuğunu şöyle anlatmıştır: “Trene binmek üzere turistler yolcu gemisinden inecek ve yemekli vagonda kendilerine temiz ve bol bir öğle yemeği sunulacak. Çeşitli formaliteler, örneğin tezkerelere vize basılması, bagaj taşınması ve kontrolü, başka yolcular ve memurlar tarafından rahat rahat yapılırken, öteki turistler yemek masasına geçecek. En iyi konfor şartları altında tren 12.30’da hareket edip Bursa’ya varacak. Böylelikle, şimdiki halde çok az gün harcanması planlanan bir gezi için yarım gün kazanılır.”
Zaman zaman demiryolu şirketinin turistleri için özel vagonlar tahsis edildiği görülür. Nitekim Max Müler’in gezisi sırasında böyle bir vagon eklendiği görülür: “Ertesi sabah erkenden trenle Bursa’dan ayrıldık. Bizim için özel bir lüks vagon bağlanmıştı. Üstleri tenteli rahat iskemlelerde oturmuş, huzur içinde bu güzel ekin tarlalarının arasından geçiyorduk. Çevredeki çiftlik evleri görünüyor, üzüm bağlarını izleyerek Mudanya’ya doğru iniyorduk. İpekböcekleri için özellikle yetiştirilen açık yeşil yapraklı beyaz dut ağaçları Bursa’nın bir özelliğini oluşturmaktadır. Konsolos ve tren mühendisi Mudanya’ya kadar bizimle beraber geldiler. Burada bizi bekleyen İngiliz muhafız gemisini bulduk.
Montania Otel Arşivi
1901 yılında Bursa’ya gelen Nafizade Ahmet Fuad’ın tren yolcuğunu anlattığı satırlar: “Bir süre sonra trene bindik. Tren, zeytin ağaçlarıyla dolu bir alandan hareket ederek yukarıya doğru çıktı. Birkaç dakika sonra Yorgili/Yörüklü istasyonuna vardık. Buraya hiçbir yolcunun çıktığını görmedim. Bundan sonra rastladığımız istasyon Geçit Köprüsü denilen bir köprüyü geçtikten sonra Kuru İstasyonu’na vardık. Burada ancak 2-3 yolcu trenden indi. Önceki istasyon gibi tren burada da birkaç dakika durduktan sonra hareket etti. Bu istasyondan kalktıktan sonra bir vadiyi izleyen tren Nilüfer deresinde güzel manzaralarla karşılaştık. Nilüfer Köprüsü’nü de geçtikten sonra yeniden bir vadiye inen tren, Acemler istasyonuna vardı. Bu istasyon diğerlerinden daha işlekti. Kent buradan çok güzel görünüyordu. Tren ilerledikçe Bursa’yı izliyordum. Arkadaşım “Bak! bak… İşte Bursa burası” dediği zaman ben Bursa’yı izlemeyi sürdürüyordum. “Bekleme” denilen mevkiye geldiğimizde tren yolculuğumuz bitmişti artık.”
Montania Otel Arşivi
1890’lı yıllarda Bursa’ya gelen Mehmet Ziya’nın gözlemleri de şöyleydi: “En güzel çiçeklerle bezenmiş, düdüğünü çalarak bağ ve bahçeler arasından süzülüp gelen tren, istasyona yanaşmıştı. Tren, sanki Anadolu’nun gelin arabası gibi süslenmişti. Trenin hareket ettiği ve bizim de içinde bulunduğu sırada dikkatsizlik nedeniyle bir işçi tren altında kalarak can verdi. Bu olay nedeniyle Bursa’ya geç geldik. Mudanya’dan Bursa’ya araba ile 3 saat sürmektedir. Mösyö Hovard, Bursa’ya geldiği sırada tren postasının düzensizliğinden şikâyet etmiştir.”
Fotoğraflar: Bursa Kent Müzesi Arşivi, Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Osmangazi Belediyesi arşivi, Dr. Mine Akkuş’un danışmanlığında hazırlanan Bursa Kent Müzesi “Bursa’nın Kara Tren Hikayesi (Mudanya-Bursa Treni)” sergisi, Montania Hotel Arşivi, Rıza Ertekin, Demet Argun Güngör, Mesut Yıldız, Engin Çakır