Bursa’nın aşk iksiri

Antik çağlardan bu yana “aşk iksiri” olarak anılan kestane kadar hiçbir şey, Bursa ile bu denli özdeşleşmedi.

 

Antik çağlardan bu yana “aşk iksiri” olarak anılan kestane kadar hiçbir şey, Bursa ile bu denli özdeşleşmedi. Tüm evlere girebilen tek kebap olan kestanenin yaşamı uzattığı dahi öne sürüldü. Haşlaması ve şekeriyle kendine hayran bıraktı. Vitamin dolu yapısıyla, kış aylarında gripten korunabilmek için iyi bir ilaç oldu… 

Antik çağda kutsal sayıldığı için saraylarda verilen şölenlerin baş tacıydı kestane. O kadar çok kaynakta ismi geçiyor ki insanoğlunun bu lezzete ne kadar düşkün olduğu kolayca anlaşılabiliyor. Haksız da değiller hani. Bir düşünün kış gecelerini. Kestane hayatımızın tam ortasında. Belki de dün akşam yediniz. Kokusu tüm evi sardı. Ya da geçtiğimiz gün yolda yürürken “kestane kebap, yemesi sevap” diye seslenen bir kestaneciye rastladınız. Bayramda uzaktaki yakınınızı ziyarete giderken yanınıza Bursa’nın pek meşhur kestane şekerini de alıp gittiniz. Sonra hep birlikte afiyetle yediniz. Hafta sonu İnkaya Çınarı’na çay içmeye gitmişken, bir kilo kestane alıp evde sobanın üstünde ya da fırında pişirdiniz…

En çok ne hoşuna gider insanların kestane ile ilgili? Tabi ki soba üzerinde ya da tavada çıtırdayan kabuklarını izlemek… Bütün eve dolan iştah kabartıcı kokusuyla ailece geçirilen gecelerin baş tacı olur kestane. İnsanoğlunun bala batırarak tatlıya dönüştürüp yediği ilk meyvelerden biri olan kestane, kelimenin her anlamıyla bir vitamin ve mineral deposu. Kış mevsiminin olumsuz şartlarına, fiziksel ve zihinsel yorgunluklara karşı paha biçilmez bir sağlık kaynağı. Potasyum, fosfor, magnezyum, klor, kalsiyum, demir, sodyum mineralleri ile C, B1, B2, PP vitaminlerini içeren ve şeker, protein, yağ açısından zengin olan kestanenin, 100 gramında 200 kalori bulunuyor. Nişasta, mineral tuz, özellikle potasyum ve diğer besinsel değerleriyle tam bir kalkan gibi… Kalp ve kas sistemini uyarıp organizmanın su dengesini düzenleyen kestane, kasları güçlendiriyor, kan dolaşımını hızlandırıp varis ve basurların gelişimini önlüyor. Taze kestane limonun 100 gramı kadar C vitamini içeriyor. Kestane’nin 100 gramında 200 kalori bulunuyor. Ayrıca kestanenin kabuğu ve ağacını kabuk ve yaprakları da kullanılıyor. Kestanenin kabukları haşlanıp suyu içilirse sinirleri yatıştırıp ateşi düşürüyor. Kansızlığa çare oluyor. Cinsel gücü arttırıyor. Karaciğere ve mideye de faydalı. İshali ise kesiyor. Kestane, en çok potasyum düşüklüğünden yakınanlara öneriliyor çünkü 100 gramında tam 500 mg potasyum bulunuyor. Ancak uzmanlara göre, damar sertliği ve şeker hastalığından yakınanların, kestaneyi ölçülü miktarda yemeleri gerekiyor.

Kestane; eski zamanlardan beri insan beslenmesinde önemli bir yer alıyor. Araştırmacılara göre tarihin ilk zamanlarında Alp yöresinde yaşayan insanların 4 – 6 aylarını kestane ağırlıklı beslenme ile geçiriyorlardı. Kişi başına kestane tüketimi yılda 150 kg dolaylarındaydı. Bu doğa harikası, tamamen doğal şartlar altında yetiştirilen, tarımsal ilaç, suni gübre kullanılmayan bir organik tarım ürünü… Bu nedenle beslenme diyetlerinde eskiden beri yer almayı başarıyor. Başta Fransız Mutfağı olmak üzere birçok kuzey yarımküre ülkesinin mutfağında vazgeçilmez bir unsur. Etli yemeklerin hazırlanmasında, çeşitli salatalarda ise lezzet arttırıcı olarak yer alıyor. Ayrıca kestane şekeri, kestane püresi, kestane ezmesi gibi tatlıların da ana malzemesi… Kestaneli pastaları da unutmamak lazım tabi…

Kestaneler öğütüldüğünde, badem ve fındıktaki gibi yağlı bir yapı yerine güzel ve tatlı bir un haline geliyor. İnek sütündeki süt şekeri laktozun çocuklar için alerjik etkisi nedeniyle çocuklara uygun tatlı ve çorbaların hazırlanmasında kestane ununun alternatif bir ürün olabiliyor. Bu un ayrıca, sütlü puding türü ürünlerde, ekmek yapımında, corn flakes türü ürünlerin hazırlanmasında da kullanılıyor. Yenebilir nitelikteki taze kestane başta nişasta ve çeşitli şekerler olmak üzere iyi kalitede sindirilebilen lifli maddeler de içeriyor. 100 gram yenebilir kestane ortalama olarak 160 kcal enerji sağlıyor.

Kestaneyi nasıl tüketebileceğinize dair öneriler ise şöyle: Kestaneleri pişirmeden önce, keskin bir bıçağın ucuyla üst taraflarına derince birer çizik atın. Mümkünse kısa saplı bir bıçak kullanın; zira bu, işinizi kolaylaştırır. Daha sonra kestaneleri yıkayıp, kurulayın. Grilde veya sadece üst ızgarası yanan bir fırında pişirin. Sobanın üzerinde ya da mangalda da pişirebilirsiniz. Ayrıca gazlı ocak üzerinde teflon tavada kestane kebap yapmanız da mümkün.

Kestanenin de bilinen bir hikâyesi bulunuyor. Rivayete göre Güney Avrupa’nın bir köyünde 4 bin yıllık dev bir kestane ağacı varmış. Ağaç, 50 metre çapındaki gövdesi ve dev yapraklarıyla neredeyse tüm köyü kaplıyormuş. Yapraklarının adalet dağıttığına inanılan ağaç için, “200 kişilik şövalye ordusu” deniyormuş… Bu hikâyeye sebep olan ağacın yüceliği midir yoksa aşk iksiri midir bilinmez ama kestanenin kış aylarına en çok yakışan yiyecek olduğu kesin…

Yazı ve fotoğraflar: Engin Çakır
Bu da ilginizi çekebilir
Kapalı
Başa dön tuşu