Doğa sevgisinin köşk hali : Yürüyen Köşk
Onun devrinin sorunları arasında; ne ozon tabakasının delinmesi, ne küresel kirlilik, ne asit yağmurları, ne de orman katliamları vardı. Hiçbir ülkenin devlet başkanının gündeminde “çevre” bulunmuyordu. O, askerleri ile birlikte Kurtuluş Savaşı’nda adım adım kazandığı toprakların, o topraklardaki bir tutam yeşilin değerini bilmek zorundaydı. Tüm dünya ona “bu sebepten ötürü” de hayrandı. O sadece bir asker değildi… k
Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Çevreyi korumak aklın gereğidir” özdeyişi ile yalnızca Türk insanına değil, tüm dünya ülkelerine çok önemli mesajlar veriyordu. İnsan ve doğa sevgisi ile dopdolu bir liderin çevre duyarlılığı, tüm dünya insanları için bir örnekti. Yalova’daki Yürüyen Köşk’ün hikayesi şöyle yaşanıyordu: “Atatürk yurt gezilerine büyük önem verirdi. Bu çağdaş medeniyete ulaşma yarışında olağanüstü bir çaba harcayan ve zamanla yarışan ülkemiz için çok önemliydi. 21 Ağustos 1929 tarihinde İstanbul’dan Bursa’ya gidecekti. Sabah 09.00’ta Ertuğrul Yatı’yla Dolmabahçe önlerinden hareket edildi. Marmara’da atılan kısa bir turdan sonra yat Yalova İskelesi’ne doğru süzülürken Atatürk’te sahili seyrediyordu. Birden sahildeki ulu çınar ağacı dikkatini çekti.(24 Temmuz 1930) Çınarın görüntüsünden etkilenen Atatürk’ün emriyle yat durduruldu. Yatın teknesiyle karaya çıkıldı. Ulu çınarın gölgesinde bir süre dinlenen Atatürk, ulu çınarın civarına bir köşk yapılması talimatını verdi. Tekrar yata dönüldü ve günlük programa devam edildi. Afet İnan’ın anılarında olay yukarıdaki şekilde anlatılmaktadır..
Atatürk daha sonra çınar ağacının içinde bulunduğu çiftlik arazisinin tamamını satın alacak ve ülke tarımı için örnek bir çiftlik kuracaktır. Atatürk 1937 yılında bütün mal varlığını hazineye devrederken çiftliği de millete bağışlamıştır. Çiftlik arazisinin bir bölümü köylülere dağıtıldı. Kalan bölümde ise bugün Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü adıyla ülkemizin en önemli tarımsal araştırma ve geliştirme enstitülerinin birisi bulunmaktadır.
21 Ağustos 1929 tarihinde Atatürk’ün talimatıyla yapımına hemen başlanan köşk, 12 Eylül 1929’da tamamlandı. Konuya Araştırmacı Yazar Ahmet Akyol’un yayınladığı Atatürk ve Yalova isimli kitaptaki anlatımıyla açıklık getirelim. 13 Eylül 1929 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde: “Gazi Hazretleri’nin Yalova Millet Çiftliği’nde inşa edilen köşkü ikmal edilmiştir.” şeklinde konuyla ilgili haber yer almaktadır. Bu habere göre köşk, Atatürk’ün yapılsın dediği 21 Ağustos’tan 22 gün sonra tamamlanmıştır. Ancak, bu köşkün tanınmasına sebep olan asıl olay, bulunduğu yerden biraz doğuya doğru kaydırılması oldu.
Atatürk, 1930 yılında(olasılıkla Haziran ayı içinde), bir gün köşke gittiğinde, orada çalışanlar, yandaki çınar ağacının dalının köşkün çatısına vurduğunu, çatı ve duvara zarar verdiğini söyleyerek, çınarın köşke doğru uzanan dalını kesmek için izin istediler. Atatürk ise, çınar ağacının dalının kesilmesi yerine, binanın tramvay rayları üzerinde biraz ileriye alınmasını emretti. Bu görev, İstanbul Belediyesi’ne verildi. O sıralarda, Belediye Fen işleri Müdürü Yusuf Ziya (Erdem) Bey’di. Onun direktifleriyle, Fen İşleri Yollar Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlendi. Başmühendis Ali Galip (Alnar) Bey, yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalova’ya gelerek çalışmaya başladı. Önce, bina çevresindeki toprak büyük bir dikkatle kazılarak, temel seviyesine inildi. İstanbul’dan getirilen tramvay rayları, binanın temeline yerleştirildi. Santim santim yapılan çalışmalar sonunda bina, temelin altına sokulan raylar üzerine oturtuldu.
Atatürk, zaman zaman bu çalışmaları izliyordu. O günlerde, Paris Büyükelçisi olan Fethi (Okyar) Bey, kendisini ziyarete geldi. Fethi Bey, hatıralarında bu ziyaret sırasında köşkte yapılan çalışmalarla ilgili olarak şunları anlatmıştır: “… 24 Temmuz 1930 günü öğleden sonra Gazi, beni otomobille Yalova’daki çiftliklerini gezdirdi. Araziyi, yapılan binaları ve altına kızaklar konarak bir küçük köşkün mevkiini beş on metre değiştirmek için nasıl çalışıldığını gördük. Sonra köşkün yanında kurulmuş olan eski sultanlara ait iki güzel çadırın içinde istirahat ettik. Çadırların her biri nefis sanat eseri idi. Biraz istirahatten sonra, otomobil ile Yalova kaplıcalarına döndük.” Şehremaneti Fen Heyeti (Belediye Fen İşleri), 7 Ağustos 1929 Perşembe günü Yalova’ya bir gezi düzenledi. Bu geziye İstanbul’da bulunan bütün mimar ve mühendisler davet edildi. Köşkün yürütme çalışması, olasılıkla Atatürk’ün isteğiyle, mühendislerin önünde yapılacaktı.
8 Ağustos 1930 Cuma günü saat 15:00 civarında, yürütme çalışması başladı. Bu çalışmayı bizzat Atatürk, kız kardeşi Makbule (Atadan) Hanım, Vali Vekili Muhittin (Üstündağ) Bey, Emanet Fen Müdürü Yusuf Ziya (Erdem) Bey, İstanbul’dan gelen mühendisler ve gazeteciler izlediler. Köşkün yürütülme işlemi iki safhada yapıldı. 8 Ağustos 1930 Cuma günü, öncelikle yapının teras bölümü (toplantı salonu olarak kullanılan, üç yanı camlarla kaplı bölüm) kaydırıldı. Geri kalan iki gün içinde de, ana binanın raylar üzerinde yürütülmesi işlemi tamamlandı ve bina, 5 metre kadar doğuya kaydırıldı. Böylelikle köşk yıkılmaktan, çınar ağacı kesilmekten kurtuldu. Gerçekte, burada önemli olan köşkün yürütülmesi değil, verilmek istenen mesajdı. Atatürk, Yalova’daki bir çınar dalını bahane ederek tüm kamuoyuna bir mesaj vermek istemişti. Yoksa, küçük bir binayı yıkıp, yerine yenisini yapmak çok daha kolaydı. Yalova sahilinde, Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü içinde bulunan bina, dörtgen planlı, iki katlı, ahşap karkas küçük bir yapıdır. Yalova şehir merkezinden İDO iskelesinden itibaren başlayan enstitü boyunca uzanan sahildeki yolu takiben yürüyerek köşke gidilebilir. İsteyen aracıyla da gidebilir. Yaklaşık 1 kilometre kadar yürüdükten sonra ünlü çınar ağacını ve Yürüyen Köşk’ü görebilirsiniz. Ağacın altına oturup biraz soluklandıktan sonra görevli nezaretinde köşkü gezebilirsiniz.
Binanın üstü Marsilya kiremitle örtülü, oturtma çatılıdır. Cepheler ahşap kaplamalı olup, kat arasında profilli kat silmesi ve değişik süslemeli tahtalarla kaplanmıştır. Pencereler ve pencere kepenkleri klasik yapılı katlanır kapaklıdır. Kat döşemeleri girişi kara mozaik ve mermerdir. Üst kat ise normal ahşap döşemelidir. Duvarlar, Bağdadi üzeri, çimento harçlı sıvalı ve sıvanın üstü boyalıdır. Binaya batıdaki kapıdan girilir. Girişte solda küçük bir bölüm vardır. Burası Atatürk zamanında çay ve kahve ocağı olarak kullanılıyordu, günümüzde ise vestiyerdir. Girişte, tam karşıda küçük bir tuvalet bulunmaktadır. Tuvaletin hemen yanında küçük bir oda vardır. Denize bakan yönde toplantı salonu dikkati çeker. Atatürk’ün çok sevdiği gramofonu da buradadır. Bu salonun denize bakan üç yanı da boydan boya kristal camlı kapılarla kaplıdır.
Giriş kapısının hemen sağındaki ahşap merdivenlerden üst kata çıkılır. Merdiven altında yarı bodrum şeklinde, dışarıdan girilen su ısıtma merkezi bulunmaktadır. Demir dökümlü, dereceli ve termostatlı kazanda ısınan su, borularla üst kata çıkmaktadır. Çıkışta, yine tam karşıda küçük bir tuvalet ve banyo vardır. Alt katta ve üst kattaki bu tuvalet ve banyolarda, üst katta Atatürk’ün yatak odasına, alt katta oturma odasına açılan birer kapı vardır. Soldaki Atatürk’e ait istirahat odası aynı zamanda terasa açılır. Bu odanın tam karşısında (L) şeklinde küçük bir yatak odası bulunur. Odanın duvarlarında çiftliğe ait çeşitli resimler asılıdır. Merdivenin hemen sol tarafında bir dolap ve bu dolapta 32 kişilik Belçika porseleni yemek takımı, yine 32 kişilik çatal-bıçak ve kaşıklar, 2 kristal sürahi, Atatürk’e ait yorgan, yastık, çarşaf ve masa örtüleri bulunmaktadır.
Köşkün deniz tarafında, 11 mermer sütunla çevrili mermer kaplı bir alan vardır. Çiftlikte çalışanların anlattıklarına göre, Atatürk, arkadaşlarıyla burada oturur, çay-kahve içermiş. Buradan 8 basamaklı bir merdivenle ikinci bir alana inilir. Buradan da tahta iskeleye geçilir. İskele yaklaşık 30 metre uzunluğunda, 2 metre genişliktedir. Köşkün yer değiştirmesine sebep olan, görenleri büyüleyen yaşlı çınar ağacı, köşkün hemen batısındadır. Su deposu o günlerden kalmadır. Deponun altında bir su kuyusu vardır. Yürüyen Köşk’ün yaklaşık 50-60 metre batısında jeneratör odası, köşk ile aynı tarihte yapılmıştır. Burada bulunan 110 voltluk Siemens marka elektrik motoru ile Köşk’ün aydınlatılması sağlanırdı.” (www.yuruyenkosk.com)