Doğadan efsane kareler
Yabana doğru “asıl yolculuk”
Okulunu bitirip ailesinin, toplumun isteklerini yerine getirdikten sonra kendi hayalleri için yola çıkan bir genci anlatan “Özgürlük Yolu”nda(2007) anlatılanlar; modern dünyanın sunduğu her şeyi reddederek kendini, ait olduğuna inandığı doğaya teslim etmeyi tercih eden Christopher Johnson McCandless’in gerçek hikâyesiydi. Kimliğini ve kredi kartlarını yakıp, sahip olduğu her şeyi geride bırakarak özgürlüğünün peşinden gitmiş; “Alexander Supertramp” adıyla Alaska’ya uzanan “asıl yolculuk” için harekete geçmişti. Ondan geriye kitaplara ve filmlere ilham veren bir hikâye, doğal yaşamdan düştüğü bilgi verici notlar ve “sihirli minibüs” kaldı…
Doğaya tutunan hayatlar
Geçtiğimiz yıl gösterime giren Terrence Malick imzalı Hayat Ağacı filmi; doğanın en muhteşem halleri eşliğinde, insan doğasını, tercihleri ve var oluşu sorgulamıştı. Bu efsane kare, Malick’in insanın çocukluktan yetişkinliğe geçen sürecini anlatırken kullandığı seyre değer görüntülerden yalnızca biri. 1950’li yıllarda yaşayan bir aile üzerinden kurgulanan film, ailenin en büyük oğlu Jack’in büyürken kaybolup giden çocukluk masumiyetini, yetişkinliğe geçiş evresinde düştüğü çıkmazları ve hayatın anlamını arayışını konu alıyor. Brad Pitt’in, oğluyla soğuk ve mesafeli bir ilişkisi olan despot babayı canlandırdığı film, az konuşma, bol görüntü ve görüntülere son derece uyumlu müzikleriyle de hafızalara kazınmıştı.
Bir doğa kahramanı
Bilinen ilk çevreci olarak kabul edilen “Tarzan” karakteri, ilk kez 1934 yılında beyazperdede göründüğü andan itibaren birçok kişiye ilham olmuştu. Bunların ilki ve en efsanesi de yalnız ve yoksullukla geçen yaşamı boyunca kendini doğaya ve şehrinin ormanlarına adayan İstiklâl Madalyası sahibi “Manisa Tarzanı” Ahmet Bedevi’ydi. Asıl ismi Ahmeddin Carlak olan Manisa Tarzanı, bu filmden etkilenerek Spil Dağı’nda yaşamaya başlamış ve Manisa halkı tarafından bir efsaneye dönüştürülerek kahraman ilan edilmişti. Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği başarının ardından savaşın etkisiyle yok olan doğayı geri getirmek için söz vermiş ve bu sözünü tutmayı başarmıştı. 1963 yılındaki ölümünden itibaren her yıl 31 Mayıs tarihinde hatırasına törenler düzenlenen Ahmet Bedevi’nin Manisa’nın çeşitli yerlerinde heykelleri de dikildi.
Doğadaki özgürlük mücadelesi
1940 yılında Sovyet Rusya’da bir esir kampından kaçan insanlar… Sibirya’dan Hindistan’a 6000 kilometrelik bir yürüyüş… Uçsuz bucaksız Gobi Çölü’nü, Himalayalar’ı aşarak özgürlüklerine ulaşabilmek için doğanın kucağında bir yolculuğa çıkan insanlar… Türkiye’de “Özgürlük Yolu” adıyla gösterme giren film bir doğa belgeselini anımsatan sahneleriyle büyülerken, usta oyunculuklarla da seyirciyi bu yolculuğa dâhil ediyordu. Gerçek bir yaşam hikâyesinin Peter Weir tarafından 2010 yılında beyazperdeye yansıtıldığı, Ed Haris ve Colin Farrell’in başrollerini üstlendiği film insanın özgürlük uğruna katlandıklarını da gözler önüne sermişti.
Kayalara tutsak 5 gün
Gerçek bir hayat hikâyesinin konu edildiği, 2010 yapımı 127 Saat filmi, Aron Ralston adındaki bir dağcının doğa ile verdiği 127 saatlik yaşam mücadelesini anlatıyordu. 2003 yılında çıktığı yolculukta, Utah yakınlarında bulunan dev bir kaya parçasına sıkışıp kalan Ralston’u James Franco canlandırırken, filmin yapımcılığını Danny Boyle üstlenmişti. Filmin yaşadığı olayların birebir yansıtıldığını söyleyen ve filmi “yapılmış en iyi film” olarak değerlendiren gerçek Ralston, kolunu kaptırdığı doğadan vazgeçmediği gibi kazadan sonra da tırmanışlarına devam etti. Ralston zekâsı ve soğukkanlılığı sayesinde 5 gün boyunca hayatta kalmayı başarmıştı. Başına gelen bu kazayı doğanın ona hayatını sorgulama fırsatı vermesi olarak yorumlamış; yaşadığı bu deneyimi, filmde de kaynak olarak kullanılan “Between a Rock and a Hard Place” isimli kitabında anlatmıştı.
Bir okyanus masalı
Bu efsane kare, Nuh’un Gemisi’ni andıran bir hikâyenin sunulduğu ve gösterime girdiği 2012 yılında Oscar’a 11 dalda aday gösterilerek En İyi Yönetmen, En İyi Görüntü Yönetimi, En İyi Görüntü Efekti ve En İyi Orijinal Müzik dallarında ödüle layık görülen “Pi’nin Yaşamı” filminden… Yann Martel’in aynı adla kaleme aldığı kitabından esinlenen film, doğa ve onun parçası olan her şey ile yüzleşen bir çocuğun maceralarını anlatıyor. Pi’nin Hindistan’daki bir hayvanat bahçesinde başlayan yolculuğu, Pasifik Okyanusu’nun ortasında Richard Parker adındaki bir Benegal Kaplanı, yaralı bir zebra ve bir orangutan ile aynı salı paylaşmak zorunda kalıyor. Pi, ona tüm güzelliklerini sunan doğa ile okyanusun ortasında amansız bir yaşam mücadelesine giriyor.
Issız ada, inanç ve doğa…
İzleyen herkese “Benim başıma gelse ne yapardım?” sorusunu sorduran ve bu sorunun cevaplarını içinde gizleyen ödüllü film Yeni Hayat’ın unutulmaz karelerinden biri… 2000 yapımı ve Oscar ödüllü oyuncu Tom Hanks’in oyunculuğuyla hafızalara kazınan film, kendini günlük hayatın sıradanlığına kaptırmış, modern dünyanın içinde kaybolmuş bir adamın zorunlu doğal hayatını konu alıyordu. Ateşi bulduğu an, tek arkadaşı Wilson ile konuşmaları ve ıssız adada tek başına verdiği hayatta kalma savaşı sırasında yaşadıkları sinema tarihinde silinmez izler bırakmıştı.
Dünyanın merkezindeki “doğa”
2008 yapımı “Dünyanın Merkezine Yolculuk” filmi, Jules Verne’nin 1864 yılında yazdığı fantastik hikâyesine sinemanın görsel büyüsünden nasibini alma şansı vermişti. Kitaba bağlı kalan filmde sıra dışı karakterlerden oluşan bir ekip, İzlanda’daki sönmüş bir yanardağın dünyanın merkezine indiği bilgisinin peşinden dünyanın merkezine doğru bir yolculuğa çıkmakla yetinmeyip seyirciyi de bu yolculuğa dâhil ediyordu. Karşılarına çıkan mağaralar, binlerce yıl önce yaşadığı bilinen canlılar kitapta yalnızca okurun hayal gücüne kalırken film doğadaki en seyre değer manzaraları sunuyordu.