Doğanın bize armağanı : Bağbozumu
Ayaklarıyla ezip fıçıya mı bastılar seni
Nefti kasnaklı bir fıçıya,
Aldırma, kara üzüm!
Sen, o Kırmızı Şarabına doğru
İçten içe
Harıl harıl
Çalışmana bak, iki gözüm.
Can Yücel
“Yine hazan yine hüzün…Yaz sona erdi, tabiat kendini kışa hazırlamaya başlıyor. Yapraklar ölüme doğru yola çıkarken renkleri koyulaşıyor ve daha sonra dallarını terk edecekler. Güzelim yaz günleri yerini sonbaharın o serin günlerine terk edecek. Sonra bulutlar, yağmur… Heyhat…” Tüm bunlar benim için eskidendi.
Yazı uğurlarken hüzünlenmeyi ve hüzünlü hissetmeyi yıllar önce terk ettim… Artık yazı yaşarken bağları da üzümleri de yaşıyor hatta giderek heyecanlanıyorum. Yaz güneşini üzüm salkımlarıyla paylaşmak ve bize yaradığı kadar üzümlere de ne kadar yaradığını görerek, düşünerek geçiriyorum günlerimi. Üzümler renk alıp şekerlenirken, dolgunlaşıyor ve sonrasında “Bağbozumu” gerçekleşiyor… Romantikleştimmi acaba? Bitkilerle ilişkilenen bir yaşam, heyecanlar, meraklar… Bu sene üzümler nasıl olacak, bu üzümlerin şarapları nasıl olacak, iyi bir yıl mı yoksa değil mi? Bağbozumu şenlikleri, tatlı koşuşturmacalar… Çok hoş duygular bunlar. Bu hislerimi günümüzde pek çok yörede şarap üreticileri ve şarapseverlerle paylaşıyoruz. Bu hissiyatı tarihte de bin yıllardan beri görmek mümkün. Bağbozumları geldiğinde bırakın hüzünlenmeyi, şenlikler başlar. Antik Roma’da bağbozumu döneminde Vinalia Rustica yani bağbozumu bayramı yapılırdı. Bir ayı bulan bu bayramlarda; devlet işleri ve özel işler ertelenir, her çeşit devlet görevlisi kırlara ve bağlara dağılır, bağbozumlarına katılırlardı. Hayat kentlerden kırlara yayılırdı. Törenler yapılır, adaklar adanırdı. Bağlar tanrı Jüpiter’in koruyuculuğundaydı. Jüpiter rahipleri bağbozumunu kutsar, dualar eder adaklar sunulurdu. Bağbozumu ise, üzüm ezme tanrısı Linus için söylenen şarkılarla başlardı. Toplayıcılara istedikleri kadar şarap ikram edilir, festival havasında ve geceleri de süren bağbozumu şenliklerinde lir nağmeleri eşliğinde şarkılar söylenir, kızlar ve delikanlılar danslar ederlerdi. Öte yandan, Antik Yunan’da da bağbozumu şenlikleri vardı. Homeros’un İlyada destanında efsanevi kahraman Akilleus’un kalkanında bağ bozumunun canlı bir tasviri vardır. “Tanrı kalkana koca salkımlar yüklü bir bağ koyardı, altından da güzel bir bağdı bu. Kara kara üzümler sarkıyordu, salkımlar gümüş sırıklara yaslıydı boydan boya. Gök taşından bir hendek çizilmişti, kalaydan bir çit çizilmişti çepeçevre. Bir tek yol vardı bağın içinde, bağbozumuna oradan geçilir, yürünürdü. Kızlar, delikanlılar çocuklar gibi şen; bal gibi tatlı üzümler, yemişler taşıyorlardı sepet sepet.”
Keşiş dağı-Uludağ’da da binlerce, yüzlerce yıllar önce şarap tanrısı Bacchus ve Bacchanalia – bağbozumu şenlikleri yapardı. Bacchus’u yücelten bu şenliklerde; kadınlar şarap sunar, kutsal horon kolları oluşturup, asma yaprağı ile bağlanmış rezene dallarından asalarını sallayarak flütlerin ve büyük davulların ritimleriyle meşale ışığında dans ederlerdi.
Yok olan bir değeri geri kazanmak için yola çıkarak, şarap üretimini 50 yıl içinde 19 şaraphaneden sıfıra düşüren bu tarihi şarapla dolu yörede; yeniden şarap üreten biri olarak, bağbozumunu da her yıl şenlik içinde yaşamayı çok seviyorum. Bu yıl da bağbozumlarımız şenliklerle sürdü. Şarap ve doğasever dostlarımızla bağbozumlarını incir ve zeytin ağaçları altında, kahvaltılar eşliğinde yaptık. Şaraphanede tüm üretim süreçlerini hep birlikte yaşadık. Tadımlar yaparken, Tirilye’nin güzelliğinin tadına bakmayı da ihmal etmedik. Denize girip balık-şarap menülü yemeklerle şenliğimizi daha da derinleştirdik. Bursa ve şehirdışından dostlarımızın katılımıyla, bağbozumlarımızı daha da renkli kıldık. Yılda birkaç kez yapmakta olduğumuz bu şenlikleri tüm sene beklemez mi insan, özlemez mi? Yaz bitmiş, güz gelmiş… Olsun, bizim neşemiz de keyfimiz de kaçmıyor. Heyecanlarımız var… Ağız tadı dileklerimle. Ne demiş Ömer Hayyam;
Baharlar Yazlar gider,kara kış gelir,
Varlığın yaprakları dürülür bir bir,
Şarap iç,gam yeme ,bak ne demiş bilge;
Dünya dertleri zehir,şarap panzehir.