Dergi Bursa Aralık 2017 - Sayı 46

44 tutturulmuş feslerinin yanlarından lüle lüle kıvrılmış zülüfleri yanaklarına sarkarken; hilal kaşlı, karagözlü, kırmızı edikli, çepkenli, ince belli, kor dudaklı gelinler, kızlar kuzuları sürer giderlerdi.”(*) Göçün en önünde düzgün giyimi ve silahı ile at üzerindeki Yörük Beyi yürür. O’ndan evvel kimse göçemez. Yanlar da ve arka da yün eğiren kadınlar yürür. Göç esnasında develerin süslenmesine özen gösterilir; nazar boncukları, yüz ve karın çanları adıyla anılan çanlar takılır. Lök, daylak, maya, hadım vb. isimlendirilen develer yaş ve cinslerine göre sıralanır. Günlük yaklaşık 20 km yol gidildikten sonra, evvelce belirlenmiş su yakınındaki konaklama yerine varılır. Her yıl aynı yerde konaklanır ve bu yerde kimin konakladığı bilinir ve başka kimse konaklamaz. Konaklama yerinde akşam sürülerin kendi çadırlarının etrafında toplanabilmesi için çadırlar arası 500 m den fazla olacak şekilde yerleşilir. Burada hayvanlar dinlenir, sağım yapılır. İnsanlar geceyi, kurdukları çadırda ya da kepenek içinde geçirirler. Bazen günlerce süren göç yürüyüşünün ardından yaylaya varılması ile her Yörük geçen yılki aynı “yurt” yerinde yazı geçirmek için çadırını kurar. Büyük çullar “sitil” denilen ağaç çivilerle birbirine tutturulur. Daha eskiden üç direkli çadırlar varken şimdilerde 5 direkli çadırlar tercih edilir. İçi keçelerle, kilimlerle süslenir. Girişe yakın “ocaklık”ta ateş yakılır. Arka taraftaki yüklüğe, yataklar ve çuvallar özenle yerleştirilir. Önce güzel desenli ve renkli çuvallar, arkasından siyah kıldan yiyecek çuvalları, sonun da un çuvalları dizilip; üzerlerine “ihram” isimli işlemleri dokuma kumaşlar örtülür. Yılın en güzel ve bereketli günleri yaylada geçirilirken keçiler koyunlar güdülür, hayvanlar sağılır, yayıklarda çalkalanıp tereyağı ve ayran yapılır, kışlık peynirler, çökelekler hazırlanır. Diğer taraftan da ıstarlar kurulup yünden ya da kıldan halılar kilimler dokunur. Her türlü ihtiyaçlar doğadan ve hayvanlardan elde edilir. Hatta hastalandığında ilaçlar bile. Soğuklamaya “yakı” yapılır, hastaya bitkisel ilaçlar içilir ya da çam çırasından yapılan “püse” yalatılır. Vücudunda ağır bere olanlar da yeni kesilmiş hayvan derisine sarılır. Göç esnasında ölen olursa en yakın mezarlığa defnedilir. Güzel olan her şeyin kısa ömrü gibi yaz da çok hızlı geçer ve güzün serin havaları esmeye başlayınca bu defa tersine göç yapılır. Baharda her yer yeni ekilmiş ve yeşermiş olduğu için ilk göç daha yavaş olur. Güzün hasat bitmiş, bağlar bozulmuş, ekinler biçilmiş olduğundan göç daha sorunsuz ve hızlı olur. Giderken neşeli ezgiler söyleyen kızlar dönerken hüzünlü türküler tutturur. “Sarı yaylam seni yaylayamadım kor iken, yavru palazını avlayamadım tor iken...” Yörük hayatı böylece göçüp gider. “Biz Türkler ‘göçer’ değiliz, ‘göç edenler’iz. Çünkü göçerler gelirler; geldikleri yerdeki kaynakları tüketir, kirletir ve çöplerini de orada bırakıp giderler. Oysa biz Türkler göç edenleriz. Biz bir yerden bir yere göçeriz. Geldiğimiz yere yeni medeniyet kurarız. O bölgeyi kalkındırırız. Oraya kazandırdıklarımızı oraya bırakır, orayı belli bir medeniyet seviyesine getirir; sonrada oradan başka bir bölgeye medeniyeti getirmek için göç ederiz.”* (*Prof. Dr. Turan Yazgan) maya, hadım etc., these camels are lined with respect to their age and breed. After covering approximately 20 kms in one day, the predetermined layover location around a water source is reached. Each year the layover is done in the same place; everyone knows who stays there and no other people go there. In order to keep the flock around their tents, they are settled with more than 500 meters between them. People stay the night inside their tents or inside felt cloaks. After the migration is over in several days, when the plateau is reached, each Yörük sets up his tent in their “yurt” place that they spent the summer last year as well. Large sackcloth pieces are fixed together with wooden nails called “sitil”. While in olden days there were three poled tents, now 5 poled tents are being preferred. The interior is decorated with felt and carpets. Fire burns in the “ocaklık” close to the entrance. Beds and bags are carefully placed in the alcove on the back. First the beautifully decorated and colourful bags are placed, followed by the food bags made of black felt, and finally the flour bags are placed and covered by weave cloths named “ihram”. The most beautiful and bountiful days of the year are spent in the plateau, where the goats and sheep are herded, the animals are milked, where fresh butter and ayran are prepared as well as cheese for the winter. On the other hand, “ıstars” are set up to weave felt or wool rugs or carpets. All needs are met from the nature and the animals. Even the medicine when they are ill. If they catch a cold, they apply “yakı”, an herbal balm, or the patient is served herbal teas or eats “püse” made from pine kindling. Those with heavy bruising on their body are covered in freshly slaughtered animal skin. If anyone dies during the migration, they are buried in the nearest cemetery. As everything comes to an end, so dies the beautiful summer, and quite quickly in fact and its time to migrate again, on the other way this time, when the cold winds start blowing. As everything is freshly sewn and green in the spring, the first migration is lower. As the harvest is over, the vines are picked, the wheat are sewn during the fall, the migration is less hassled and quicker. Girls that sing happy tunes during the spring migration sing sorrowful songs on the way back. “My yellow field I could not lie there when you were red, I could not catch the youngling when it was a chick…” Thus continues the Yörük life. “We Turks are not “migrants”, we are nomads, those “who migrate”. Because migrants come, consume all they can find, pollute and also leave their trash behind. But we Turks are nomads. We move from one place to the other. We set a new civilization where we arrive. We develop the area. We leave what we earn there, we develop the area to a certain civilization level and then move to bring civilization to another region.”** (* Excerpt) (**Prof. Dr. Turan Yazgan) Mustafa Kemal Atatürk Yörüklerle sohbet ederken bakış açısı point of view

RkJQdWJsaXNoZXIy MjAwNTM=