Dergi Bursa Aralık 2017 - Sayı 46
46 konuk yazar guest author Apollonia, the ballad of failing to rejoin Apollonia, kavuşamamanın baladı Bursa, 19. yüzyılın sonlarından itibaren yoğun bir göç dalgasıyla yüz yüze gelir. Kafkasya’dan Çerkesler, Kırım’dan Türkler; özellikle Balkan Savaşları’ndan sonra eski adıyla Yugoslavya’dan, Arnavutluk ve Makedonya’dan göçen Türklerin geldiği kentlerin başında gelir Bursa. 1923 yılında Lozan Anlaşması’ndan sonra karşılıklı yer değiştirme anlamına gelen mübadeleye tanık oluruz. Gemlik ve Mudanya başta olmak üzere kitlesel bir göç dalgasıdır bu. Bursa’ya bağlı köyler de payına düşeni alır mübadeleden. Gölyazılı Mükerrem abla şöyle özetler mübadeleyi: “Onlar oraya gitti, biz buraya geldik.” Gölyazı demişken, buranın bir mübadele yerleşkesi olduğunu da anımsatmak isterim. Mübadele, tıpkı diğer göçler gibi derin acıların yaşandığı bir altüst oluştur. Topraklarında, yüzlerce yıldır yaşayan çınarların sökülüp koparılması gibi… Gerek Yunanistan ve adalardan gelen Türkler gerekse Anadolu topraklarından giden Rumların çoğu bir daha geri dönmeyeceklerine inanamamışlar; eşyalarını, hayvanlarını “Nasıl olsa bu zor günler geçecek ve geri döneceğiz” düşüncesiyle yanlarına dahi almamışlar; evlerinin, avlularının kapılarını kapamamışlardır. Bursa’dan; başta Selanik, Dedeağaç, İskeçe, Vodina, Girit’e ve bu kentlerden Bursa ve Anadolu’nun birçok kentine sürüp giden göçler… Geride bırakılan dostluklar; sevdalar… Mübadillerden geriye kalan incir ve zeytin ağaçları, teneke kutularda çiçekler… Ağabeyim ve dostum rahmetli yazar Ali Aksoy her buluşmamızda, bana babasından dinlediği Gemlik’teki mübadele anısını anlatırdı. Deniz kıyısına toplanmış binlerce insan ve evlerinden söküp getirdikleri piyanoların olduğu bu dramatik sahneyi gözümde canlandırır, Rumların henüz o yıllarda sanata olan ilgilerini düşünür, farklı kültürlerin bir beldeye sundukları katkıyı bir kez daha hayranlıkla düşlerdim. Geride, onlara kederle bakan evlerini, oyuncaklarını; kedilerini bırakan çocukları düşündüğümde ise şu dizeler dökülürdü dudaklarımdan: Yok’a yol Rüzgârlar soylu estikçe açılır albümlerde yosun yüzlü sokaklar Tepenin sisi- evlerde iz- bir kadın peşimde gölgesiz! Göçten öte içten içe dökülür nar taneleri kuyu hüzün dibine … Merdivenlerin fikrince Eleni hep çocuktur Cepten düşen oyunlar- Starting from the end of the 19th century, Bursa faces an intensive wave of migration. Bursa was among the leading capitals that Circassians from Caucaus went to in addition to Turks from the Crimea and Turks migrating from former Yugoslavia, Albania and Macedonia especially after the Balkan Wars. We witness the exchange of population meaning their replacement following Treaty of Lausanne in 1923. This is a wave of mass migration led by Gemlik and Mudanya. The villages of Bursa also have their share from this exchange. Mükerrem Abla from Gölyazı summarizes the exchange as such: “They went there, we came here.” Speaking of Gölyazı, I would like to remind you that this was one of the premises of population exchange. The population exchange was a complete upheaval with many troubles just as is the case for all other migrations. Like uprooting centuries old plane trees… Both the Turks who came from Greece and the islands as well as majority of the Greeks who left the land of Anatolia have not believed that they will never return again; and so they have not taken their belongings or animals thinking that, “we will get back here once these difficult days are over”; they have not even locked the doors of their homes or courtyards. Migrations from Bursa to Thessaloniki, Dedeağaç, İskeçe, Vodina, Crete and from there to Bursa and many cities in Anatolia… Friendships and loves left behind… Fig and olive trees left behind by those who left; flowers in tin cans… My brother and dear friend, the deceased writer Ali Aksoy used to tell me his memory of the population exchange at Gemlik that he had listened to from his father. I used to conjure up in my mind the dramatic scene with thousands of people gathered at the shore with pianos dragged from their homes thus I would think about the interest of the Greeks in art at that time thereby dreaming in awe of the contributions of different cultures to a province. The following verses would flow between my lips whenever I thought of the children leaving behind their gloomy houses and toys: Road to nothing As the winds blew nobly moss covered streets Are opened up in albums Fog of the hill Güney Özkılınç Rumlar, Mudanya Rıhtımı’nda.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MjAwNTM=