Dergi Bursa / Mayıs - Haziran 2018 / Sayı 49

44 yakın plan close up yarılmış kuru haldeki odunlar altlık olarak yerleştiriliyor. Daha sonra kömür haline getirilecek odunlar çepeçevre diklemesine istif ediliyor. Çevreye doğru gidildikçe odunların çapı giderek inceliyor. Kömürleştirme esnasında havayla doğrudan teması kesmek üzere istifin üzeri bir örtüyle kaplanıyor. Bu örtü bazen orman içinden toplanan gazel denilen kurumuş yapraklardan ya da samandan yapılıyor. Ardından, ıslatılmış kömür tozu ve topraktan oluşan ikinci bir örtü ile hava almayacak şekilde sıvanıyor. İç kısımda, torluğun ilk kuruluş aşamasında hazırlanan tutuşturma kanalından yararlanarak baca içerisindeki talaş, yonga, çalı- çırpı gibi tutuşturucu maddeler üstten ve alttan yakılıyor. Torluğun yakma işlemine sabahın erken saatlerinde ve mutlaka rüzgârsız bir havada başlanıyor. Torluk içerisindeki ateş, üstten yanlara ve aşağıya doğru yelpaze biçiminde yayılıyor. Ateşin ilerlemesini kontrol altında tutmak için torluğun toprak örtüsü üst kısımlarından başlanarak deliniyor. Bu deliklerden ilk önce su buharı çıkıyor, daha sonra ise sarı renkte bir duman yükseliyor. En sonunda karbon monoksitten ibaret mavi renk meydana geliyor ve bu kömürleşmede sona yaklaşılmış olduğunu gösteriyor. Bundan sonra delikler tıkanıyor. Torluğun dip kısmına açılan deliklerden beyaz duman çıktığı görüldüğü zaman kömürleşmenin sona erdiği anlaşılıyor. Ve torluk birkaç gün soğumaya bırakılıyor. Soğuyan torluk açılınca ilk olarak “elleme” adı verilen, bütünlüğü bozulmamış odun kömürleri daha değerli oldukları için diğerlerinden ayrılıp, istifleniyor. Odun kömürlerinin çıkarma işlemi bittiğinde çoğu zaman en alt kısımlarda yarı yanmış odun parçaları kalıyor. Bunlara da “marsık” deniyor. En son işlem bittikten sonra bu yanmamış olan marsıklar toplanıyor, daha önce yapılandan daha küçük bir torluk kuyusu oluşturulup ve tekrar ateşe veriliyor. Buradan çıkan odun kömürünü köylüler genellikle kendi ihtiyaçları için kullanıyor.” (Kaynak: Medeniyetin Ateşi Odun Kömürü, Atilla Erdoğan) with air. This cloth is called gazel and is generally made using dried leaves or hay from the forest. It is then coated with a second layer made of wetted coal dust and soil. The sawdust, chippings and brushwood are burnt from the bottom and the top using the flaring channel that was built while erecting the torluk. The torluk is kindled during the wee hours of the morning in calm weather. The fire inside the torluk spreads out as a fan from the top towards the bottom and the sides. The soil layer of the torluk is pierced starting from the upper sides in order to control the spreading of the fire. At first, water vapor comes out of these holes, afterwards a yellowish fume emerges. And finally a blue color is formed due to carbon monoxide which indicates that the end of the coalification process is near. Afterwards these holes are closed. Coalification ends when white smoke comes out from the holes at the bottom of the torluk. And the torluk is left to cool for a few days. When the cooled torluk is opened, the valuable and intact coal known as “elleme” are separated from the others and stacked up. Semi-burned wood pieces generally remain at the bottom when all charcoal is removed. These are called “marsık”. These unburned marsık pieces are collected at last after the process is over, a smaller torluk well is formed and they are burnt again. The resulting coal is generally used by the villagers for their own needs.” (Reference: Fire of Civilization: Charcoal, Atilla Erdoğan).

RkJQdWJsaXNoZXIy MjAwNTM=