Dergi Bursa / EYLÜL 2018 / Sayı 50

64 geçmiş zaman kipinde past tense olurdu. Makaralar araba, dikiş makinelerinin parçaları pedal ve direksiyon olurdu onlara. Annelerinin elinden çıkan elbiseler ise işin cabası… Evin içerisinde, hayatımızın tam ortasında nefes alırdı adeta dikiş makineleri. Çocuklara oyun kaleleri, annelere dikim fabrikaları olurdu bir anlamda. Hep bir köşede varlığını sürdürmesine rağmen, artık popülerliğini yitirdi dikiş olgusu ve onun silahşorları dikiş makineleri… Evin en işlevsel parçasıyken, en nadir kullanılan ve lüzumsuzca yer kaplayan eşyalarına döndü bu makineler. Balkonlara, bodrumlara belki de kullanılmamak üzere yazlıklara atıldılar. Hatta bazen kendilerini çöplerde buldular. Evlerde dikiş ve nakış adına harcanan saatlerin sayısı giderek azaldı. Makineleri kullanmayı bilenler birer birer tükendi. Çok az kişi artık kendi zevkini elbiselerine yansıtabiliyor. Dikiş makinesi sesi gelmiyor evlerden. Ananeler kendisine meşgale ediyor makineleri ancak. Kimse ihtiyaç duymuyor. Sanayileşmeye, piyasa ekonomisine teslim oluyor dikiş makineleri... Evin ekonomisini tutamıyor. Tıpkı ülkemiz gibi, “kendimize yetemiyoruz” artık. Mağazalara ihtiyaç duyuyoruz. Konfeksiyon ürünlerle giyiniyor, başkalarının hayal gücüne, modellerine teslim ediyoruz tüm görünümümüzü. Bir dönemin saygınlık abidesi olan ve geçmiş kokan makinelerle birlikte birçok şeyi kaybediyoruz belki de. Hazır tüketimin vahşi rekabeti içerisinde adı bile geçmiyor artık ne yazık. Bir zamanlar reklam sloganlarında, “her gelin kızın rüyası” olan bu makineler hiçbir gelinin aklına dahi gelmiyor. Ev ekonomisinin yolları arasında görülmüyor. Çünkü bir yanda ayağında salladığı bebeğini beşiğine bırakıp bir kumaşa iplik atmaya gayret gösteren; gözlerinin altı mosmor, parmak uçları nasır olmuş anneler, diğer yanda hazır giyimle mağazalar zinciri kuran patronlar… Durup düşünmek ve ev ekonomisine, kendi zevklerimize, yıllarca yaşamımıza ortak olmuş eski bir dosta yer açmak mümkün evlerimizde. Ama onca zamanın ve yerleşen alışkanlıkların ardından nakışların dikiş makineleri artık hiç dikiş tutmuyor! “Yerlilerden gelen iğneler” İlk dikiş makinesi Fransız Barthelemy Thimonnier tarafından 1830 yılında icat edilmesine rağmen günümüzde kullanılan modeli, büyük ölçüde Elias Howe tarafından geliştirildi. Dikiş makinelerinin ilginç de bir hikâyesi var: Devrindeki birçok dikiş makinesi modelinin verimsiz olduğunu gören Howe, işe yarar bir model geliştirmek istiyordu. Makine ustası olan Howe, 1841’den itibaren tüm boş zamanlarını bu işe ayırdı. En büyük engeli ise dikiş iğnesinin yapısıydı. İpliği beraberinde taşıyacak bir iğneyi bir türlü tasarlayamıyordu. Bu arayış 1846 yılında kadar sürdü. Bir öğleden sonra, dikiş iğnesinin yapısıyla ilgili çalışırken, göz kapaklarının ağırlığına dayanamadı ve uyudu. Rüyasında yerliler tarafından yakalandığını gördü. Yerlilerin mızrakları dikkatini çekti. Bu mızrakların sivri uçlarında delikler vardı. Uyanınca deliği ucunda olan iğnelerle denemeler yaptı. Böylece çağdaş dikiş makinelerinin ilk örneğini geliştiren Howe, 10 Eylül 1846’da dikiş makinesinin patentini aldı. Dikiş makineleri o günden bugüne bir kısım değişikliklere uğrasalar da, dikiş iğnesinin yapısı hiç değişmedi… Sewing and sewing machines are still extant but no more popular… Once the most functional appliance at home, these chevaliers became rarely used furnishing that covers too much space. They are abandoned on balconies, basements or summer houses. On some occasions, they found themselves in trash. Hours of sewing and embroidery grew gradually shorter at homes. Users of sewing machines passed away. Today, very few can reflect their own taste to her clothes. Sound of sewing machine comes no more from homes. They are merely distraction for grandmothers. Nobody needs them. Sewing machines surrender to industrialization and market economy… They no more have a say in household economy. Just as our country, “we are no more self-sufficient.” We need stores. We wear made-up clothes and concede our appearance to imagination and models of others. Sewing machines were a monument of respect and reminder of past. Together with their loss, we might be losing many other things. They are not even mentioned in the wild competitive world of ready-made consumption. Once upon a time, sewing machines were called “dream of every bride”; today, they do not even spring to mind of any bride-to-be. They are not considered among means of household economy. Once, there were mothers who both rocked cradle of her baby and tried to place thread on fabric with bags under her eyes and callous hands; today, there are bosses who found chain stores of ready-made clothes… It is possible to reconsider and to allow a place in our houses for an old friend that has been a contributor to household economy, our tastes and lives. Nevertheless, sewing machines are no more able to keep up with the times! “Needles from Indians” The sewing machine was invented in 1830 by French inventor Barthelemy Thimonnier; nevertheless, the current version is principally developed by Elias Howe. Sewing machine has an interesting history: Having observed unproductiveness of many sewing machine models in his time, Howe wanted to develop a functional one. As a man of machines, Howe allocated all his spare time for this task as of 1841. The biggest challenge was the structure of needle. He could not design a needle to carry on the thread along. His research lasted until 1846. One afternoon, he was working on structure of needle, when he could no more bear the weight of his eyelids and fell asleep. In his dream, he saw himself captured by Indians. Their spears attracted his attention. There were holes on sharp heads of spears. Waking up, he tested with needles with hole at the top. Thus, Howe developed the first-ever modern sewing machine and obtained patent for his model on 10 September 1846. Since then, sewing machines underwent certain changes; the structure of needle, however, remained intact…

RkJQdWJsaXNoZXIy MjAwNTM=