En sarışın, en hüzünlü… Marilyn Monroe  

Spotlar altında, yapaylıklarla örülü bir dram gizliydi Monroe’nin yaşamında. İsmine yüklenen anlamlar, yaşadıkları, çok az kişiye nasip olabilecek güzelliği, yer aldığı projeler, gizemli ölümü ve en önemlisi gerçek yaşam ile birlikte içtenliği arayışı onu ölümsüz kıldı. Monroe; herkesin rüyalarını süsleyen ve rüyalarını yaşayan ama rüyalarda esir kalan birisiydi sadece… Işıklar kendisine döndü mü “kadın” olurdu… 

Marilyn Monroe
Gerçek İsmi: Norma Jeane Mortenson
Doğum Yeri: Los Angeles, Kaliforniya – ABD
Doğum Tarihi: 1 Haziran 1926
Ölüm Tarihi: 5 Ağustos 1962

“Doğrusunu söylemek gerekirse, ben kimseyi kandırmadım. Sadece insanların kendilerini kandırmalarına izin verdim. Gerçekte kim olduğumu öğrenmek zahmetine katlanmadılar. Tam tersi benim için bir karakter yarattılar. Ben de onlarla tartışmadım. Belli ki benim gerçekte olmadığım birini seviyorlardı. Fakat bir gün bu gerçek ortaya çıkınca beni onları yanıltmakla, hatta kandırmakla suçlayacaklar” demişti.

Bahsettiği ona yüklenen anlamlardı Monroe’nin… Aptal sarışın imajı ile sinemada popülerliği hızla tırmanırken, yükseklerde olmanın anlamsızlığını yaşıyordu belki de. Ne var ki her şey onun kontrolü altında yürümedi. Farkındalığı bu denli yüksek olmasına rağmen yıldız olmanın, ünün ve ikonlaşacak kadar büyük bir popülerliğin vermiş olduğu yaşantı onu yalnızlığa, mutsuzluğa hatta ölüme itti. Evlilikleri bile son bulmak zorunda kaldı. En sarışın, en hüzünlü…

Onu efsane olması yazgısının bir getirisi oldu ama yaşamı trajedilerle dolu bir çizgideydi. Yüzyılın belki de en bilinen sinema aktrisi oldu; hafızalara kazındı. Dünyanın en güzel ve en seksi kadını imajı ile yaşadı. Gülüşü ve kahkahasıyla en önemlisi de kadınlığıyla yerini iyiden iyiye sağlamlaştırdı. “Evet, aptal sarışınım ama sarışınların en aptalı değilim” diyecek kadar akıllıydı Monroe… Yetenekleri rol aldığı filmlerden bulunduğu çekimlere her yerde bir yıldız gibi parlıyordu. “Kadın” kavramının somutlaşmış, vücut bulmuş hali gibiydi.

“Ben kadın olarak tam bir hayal kırıklığıyım. İmajım yüzünden erkekler benden çok şey bekliyorlar, ben de hayatımı buna göre yaşayamam” demişti, bu üç evliliğinin neden başarısız olduğunu açıklar gibiydi. İlk kocasından boşanma sebebini sıkıntı olarak açıklamıştı, mutlu ya da mutsuz değildi. İkinci kocası, onu kariyerinden koparmak istemişti, kariyerini sürdürebilmek için ondan da ayrıldı. Son kocası Arthur Miller ise birçok kişiye göre onun gibi olağanüstü bir kadını taşıyamamıştı. Tek derdi “muhteşem” olmaktı. Kendi sözleri ele veriyordu onu, “Ben küçükken kimse bana güzel olduğumu söylememişti. Bütün kızlara güzel oldukları söylenmeli, gerçekte güzel olmasalar bile…”

Marilyn Monroe

Babası Edward Mortensen, annesini Hollywood’un efsane ismi doğmadan önce bırakıp gitmişti. Zor geçen çocukluk yılları, annesi Gladys Baker’ın ağır sinir nöbetleri geçirmesine neden oldu. Şizofren teşhisi ile hastaneye kaldırılması ile Monroe’nin yaşamı farklı bir rotaya girdi. Yetimhanedeki yaşamı bu şekilde başlamış oldu. 8 yaşında cinsel tacize uğradı. 16 yaşında ise hayatının en zor kararını verdi. Yetimhaneye dönmedi ve fabrikada uçak tamircisi olarak çalışan Jim Dougherty ile evlendi. 1942 Haziran’ında Jim ile evlenen Norma’nın evliliği uzun sürmedi ve 1946 Eylül’ünde bitti. Burbank’ta bir fabrikada çalışırken şans eseri fotoğrafları çekildi ve modelliğe başladı. Bu çekimler onun yaşamında bir dönüm noktasıydı. Ünlü film yapımcısı Howard Hughes tarafından keşfedilmesini sağladı. İsmi artık Norma değil Marilyn Monroe olmuştu. İlk olarak yan rollerde sakin bir kız olarak kendini gösteren Marilyn, “Love Happy” (1949) ve “All About Eve” (1950) filmlerinden sonra başını döndürecek bir başarı yakaladı. The Asphalt Jungle (Elmas Hırsızları) ve All About Eve (Perde açılıyor) filmleri, daha sonra pek çok dalda Oscar’a aday gösterildi ve Monroe bu filmlerin “aptal sarışını” olarak anıldı. Onu farklı kılan duru güzelliğinin yanına kadınlığını koymayı da öğrenmeye başlamıştı. Doğallığına, cazibesini ve dişiliğini de ekleyerek, sessiz sakin sarışın kız imajını çok geride bıraktı. En kaba tabiriyle “Sarışın Bomba” diye tanımlanan bir sinema idolüne dönüştü. İkinci evliliği ise 1954 Haziran’ında Profesyonel beyzbol oyuncusu Joe Di Maggio ile oldu.

“Niagara”, “Gentlemen Prefer Blondes”, “How to Marry A Millionaire” filmlerinden sonra popülerliği iyiden iyiye artan Monroe, yapmak istediği her şeyin doğal ve içten olması gerektiğini savunurdu. Hayatı boyunca içtenliği aradı. Bu arayış bakışlarına dek uzanıyordu. Bu da onu film yapımcılarının ve fotoğrafçıların rüyası haline getirdi. İkinci eşinden beş ay sonra ayrılan Marilyn’in evliliğini bitiren en büyük etkenin, şöhreti ve aptal sarışın imajı olduğu söylendi.

Marilyn Monroe

1956 yılı ise Marilyn için çok hızlı geçti. Kendi firması olan Marilyn Monroe Productions’ı da bu yıl içinde kuran Monroe, oyun yazarı olan Arthur Miller ile üçüncü evliliğini yaptı. Kariyerini kötü yönde etkileyen uyuşturucu ve alkol bağımlılığı da bu dönemde başladı. Psikolojik problemler içinde kendini unutan Marliyn Monroe, 1961 yılında üçüncü eşinden de ayrıldı.

Monroe 5 Ağustos 1962’de 36 yaşında hayata veda etti. Ölüm sebebi yüksek dozda Barbitürat ile intihar ilan edildi. Fakat olay yerindeki delil yetersizliği, otopside alınan dokuların daha sonradan kaybolması ve başta kâhyası Eunice Murray olmak üzere görgü tanıklarının çelişkili ifadeleri ortalığı karıştırdı. Ölümünün cinayet olduğuna ve politik sebeplerden CIA, Mafya ve Kennedy ailesinin(Başkan Kennedy ile ilişkisi olduğu öne sürülüyordu) buna sebep olduklarına dair tam olarak kanıtlanamamış birçok komplo teorisi ortaya atıldı. Marilyn, 8 Ağustos 1962’de Kaliforniya’da defnedildi.

Tüm zamanların en önemli kültürel figürü ve ikonlarından biri olmuş, sık sık diğer ünlüler tarafından taklit edilmiş olan Marilyn Monroe sinema oyuncusu, şarkıcı ve model kimliği ile 20. yüzyılın en ünlü sinema yıldızlarından, seks sembollerinden ve pop ikonlarından biri olurken; bir yandan da özel hayatında yaşadığı hayal kırıklıkları ve güvensizlikler ile melankolik bir öyküyle ayrıldı dünyadan. Arkasında kendisinden bile öte bir ikon bıraktı. Sinema dendiğinde akla gelen ilk isimlerden birisi oldu. Sarışınların simgesi, birçok kişinin hayalleri oldu. Sinemadaki hayaldi, hayal gibi yaşadı, gerçek bir trajedi ile gözlerini kapadı…

Ödülleri ve Adaylıkları

1953 Altın Küre Henrietta Ödülü: Dünyanın Favori Kadın Film Sanatçısı

1953 Photoplay Ödülü: En Popüler Kadın Yıldız

1956 BAFTA Film Ödülü Adaylığı: En İyi Yabancı Aktrist (The Seven Year Itch)

1956 Altın Küre Adaylığı: Komedi veya Müzikalde En İyi Kadın Oyuncu (Bus Stop)

1958 BAFTA Film Ödülü Adaylığı: En İyi Yabancı Aktris (The Prince and the Showgirl)

1958 David di Donatello Ödülü (İtalyan): En İyi Yabancı Aktris (The Prince and the Showgirl)

1959 Crystal Star Ödülü (Fransız): En İyi Yabancı Aktris (The Prince and the Showgirl)

1960 Golden Globe, Komedi Veya Müzikalde En İyi Kadın Oyuncu (Some Like It Hot)

1962 Golden Globe, Henrietta Ödülü: Dünyanın Favori Kadın Film Sanatçısı

Hollywood Ünlüler Kaldırımı Yıldızı 6104

Marilyn Monroe

Fimleri

Something’s Got to Give (1962)
The Misfits (1961)
Let’s Make Love (1960)
Some Like İt Hot (1959)
The Prince And The Showgirl (1957)
Bus Stop (1956)
The Seven Year İtch (1955)
There’s No Business Like Show Business (1954)
River of No Return (1954)
How to Marry a Millionaire (1953)
Gentlemen Prefer Blondes (1953)
Niagara (1953)
O.Henry’s Full House (1952)
Monkey Business (1952)
Don’t Bother to Knock (1952)
We’re not Married! (1952)
Clash by Night (1952)
Let’s Make it Legal (1951)
Love Nest (1951)
As Young As You Feel (1951)
Home Town Story (1951)
Right Cross (1950)
The Fireball (1950)
All About Eve (1950)
The Asphalt Jungle (1950)
A Ticket to Tomahawk (1950)
Love Happy (1950)
Ladies of The Chorus (1948)
Scudda Hoo! Scudda Hay! (1948)
Dangerous Years (1947)
The Shocking Miss Pilgrim (1947)

KISA KISA…

Marilyn Monroe’nun vazgeçemediği ve yanından ayırmadığı tek şey “Chanel No:5” parfümüydü.

1999 yılında People Magazine tarafından “Dünyanın En Seksi Kadını”, Playboy dergisi tarafından “20.yy’ın En Seksi Starı” seçildi. Ayrıca aynı yıl American Film Institute tarafından tüm zamanların en büyük kadın film yıldızı sıralamasında altıncı sıraya yerleşti.

Elton John’un “Candle in the Wind” isimli parçasını Marilyn’e itham ettiği bilinir.

Bir zamanlar verdiği seksi pozlar ortaya çıktığında Monroe, bunu parasız ve aç kaldığı için yaptığını söyleyerek kariyerini bitirecek olası bir skandaldan kurtulmayı başardı. Bu pozlar daha sonra Playboy’un ilk sayısında yayınlandı.

O bir solaktı.

Yazı: Engin Çakır

 

Bu da ilginizi çekebilir
Kapalı
Başa dön tuşu