“Gitme” zamanı
Soluduğumuz havanın farkına varmadan, nefes nefese, “telaş içinde” yaşıyoruz. Zamansızlıktan, yorgunluktan şikayetçiyiz. Hayallerimiz ve beklentilerimiz var. Ancak bize sonsuz hayatlar bahşedilmiş gibi erteliyoruz kendimizi. Mazeretler uydurup her şeyin ayağımıza gelmesini bekliyoruz, gitmek dururken…
Hepimizde vardır zaman zaman gitme isteği. Çocukluğumdan annemin sözlerini hatırlıyorum. Bazen çok uzaklara gitmek istediğini söylerdi. Bugünlerde çok duyar oldum bu sözü çevremden, herkesin gidesi veya kaçası var uzaklara. Her şeyini alarak ya da her şeyden vazgeçerek…
Rüzgar bu duyguyu hatırlatır bana daima. Serin, kışkırtıcı bir dokunuşla gelir vurur yüzüme. Yüzüme çarpıp geçerken içime çekerim, kapanır gözlerim ve onun fısıltısını duyarım: “Hadi” der, “kalk ve kıpırda…” “Bir kez olsun farklı bir yöne git, hesaplamadan, çok düşünmeden, keşfederek hissederek takip et beni.”
Gitmek yenilenmektir bence, özgür hissetmek. Gideceğimiz yönü tam olarak bilmesek de, hatalı kararlar alsak da gerçek bir tecrübedir. Keşiftir en azından, sorumsuzluk değil… O kadar korkarız ki düzenimizi bozmaktan, farkında bile olmadığımız bağımlılıklarımızdan vazgeçmekten. Yaşamımızda bir şeyleri değiştirmek için daima doğru zamanı, uygun şartları bekleriz. Fakat o şartlar hiçbir zaman uygun olmaz biz uygun olmadıkça. Zaman ise aldırmadan süratli bir şekilde ilerler ve beklemez hiçbirimizi, tıpkı rüzgar gibi….
Elbette kolay değil hayallerinin peşine takılmak. Sonunda mutluluk da olabilir hayal kırıklığı da… Yıllarca zor geldi bana da gitmek. Mecburi vedaları sevemedim hiç. Aniden toplanan eşyaları, belirsizlikleri, havalimanlarını, otogarları sevemedim. Şimdi anlıyorum da, o gitmeler büyüttü beni. Her yeni adım farklı yerler tanıttı. Farklı renkler, duygular işledi içime. Artık değişti bakışım. Her gidiş yeni bir dünya, her karar yeni bir ben oldu. Ama hala bitmeyen ertelemelerim var: başlanacak diyetim, yapamadığım ziyaretler ve bitirilecek işler… Artık dinliyorum rüzgarın sesini, hazırım takibe. Bu mevsim büyük valizler istemiyorum. Erken rezervasyon da yaptırmadım. Küçük kızım sokak aralarında keşfetsin dünyayı, mini kulüpte değil. Doğal animasyonlar izleyeceğim artık. Gün batımındaki ışıkların dansını, deniz fenerindeki aşıkları, limana dönen teknelerin yarışını, bir dondurma daha diye ağlarken çekiştirilen çocukları… Detaylara takılmadan havadan sudan sohbetlerle tanışacağım yeni insanlarla. Doğayı olduğu gibi kabullenmeyi öğrenip, her günün bir armağan olduğunu hatırlamak istiyorum yeni kararlarla, yeni yarınlara doğru… Benim için artık “gitme” zamanı…