Hedefle yatan başarı ile kalkar

Hedefle yatan başarı ile kalkar

 

“Hedef” ile ilgili olarak doğrudan söze girerek aktarabileceğim yegane ve naçizane iki örneğim var. İlki Alice Harikalar Diyarı’ndan çarpıcı bir örnek: Alice sordu; “Hangi yoldan gideyim?” Tavşan cevapladı; “Nereye gideceğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin hiçbir önemi yok.” (İzgören Akademi eğitimlerinden) Kısaca ne istediğini bilmek en az ona ulaşırken yolda yaptığınız tüm çabalar kadar önemli. Hedefiniz yanlışsa vardığınız yer doğru olamaz.

Diğer örneğim ise askerlik eğitimimden… Nişan almayı ve ateş ederek hedefi vurmayı öğreniyorduk. Ancak silahlarımız pek de ayarlı değildi. Gez göz arpacık kuralını elimizdeki silahın yanlış çalışma prensibine göre ayarlayıp doğru noktaya hedef almaya çalışıyorduk. Daha doğrusu nişan alıyorduk. Komutanımız bize vurmak istediğiniz hedefi önce aklınızda belirleyin, ardından silahınız ayarlarını ve konumunu netleştirin ve hedefe konsantre olun diyordu. O an başka hiçbir şeyin sizi etkilemesine izin vermeyin cümlesi de ardından geliyordu… Hemen yanı başımızda başka arkadaşlarımız atış yapıyordu ve konsantre olmak için oldukça gürültülü bir yerdeydik. Atış için belirli bir süremiz vardı. Kayseri’de Ali Dağı’ndaki bir atış pistindeydik ve hava şartları oldukça ağırdı. (-27 derece) Neredeyse ellerimi hissetmiyordum.

Hedefe ulaşırken karşılaştığımız onca zorluğa rağmen, atış tahtasını tutturamayan yok gibiydi. Fakat başarılı olanlar azdı. Başarı, hedefi birbirine yakın üç atışla vurmak demekti. Orta bölgeden, birbirine yakın üç atışla vurmak ise ikinci derecede başarıyı gösteriyordu. Orta bölgede üst üste denk gelen atış yapanlar ise neredeyse kusursuz demekti. Sayıları ise oldukça azdı. Hedefimiz aynıydı ama farklı sonuçlar alıyorduk. Elimizdeki silahlar, kamuflajlar, hava şartları, süremiz, hedefe olan mesafemiz aynıydı. Ancak her birimiz farklıydık. Kimimiz hedefe kitlenmiş ve tahtadaki orta noktayı tam ortadan vurabilmek, başarıya ulaşabilmek için odaklanmıştı. Kimimiz daha az, kimimiz ise mecburiyetten. Bazılarımız silahını iyi temizlememişti. Silahını tanımak için yeterli egzersizi yapmamıştı. Soğuk bir yerde atışa gideceğini bile bile içlik giymeyenler ve hatta eldiven takmayanlar bile vardı. Psikolojilerimiz ve fizyolojilerimiz birbirinden farklıydı. İşte farkı oluşturan bunlardı. Hedefe ulaşabilmek için gerekenleri yapmak birinci şarttı. En son aşamada işin içine yetenek ve konuya uygunluk giriyordu. Merak edenler için söyleyeyim: hedefi ikinci dereceden tutturanlar arasındaydım. Silaha karşı birisi için bu bile iyi bir dereceydi!

Bu örneği askerlik anımı paylaşmak “hedefiyle” değil, size çarpıcı bir örnek üzerinden hedefin ne olduğunu ifade etmek için aktardım. Bana göre hayatımızdaki herhangi bir isteğe ulaşabilmek için bu örnekten dersler çıkarılabiliriz. Yapmayı tasarladığınız bir iş ya da herhangi bir amacınız varsa, öncelikle nişangaha ihtiyacınız olacak. Hedef aldığınız her neyse ulaşmak istediğiniz amaca göre davranmak ise şart. Sizi yanıltan diğer bir ifade ile hedefinizden saptıran, amacınızdan uzaklaştırıp başka noktalara taşıyan her türlü paraziti ya hayatınızdan çıkartın, ya da onu hedefinize ulaşana kadar görmezden gelin. Neye ihtiyaç duyduğunuzu belirlerken ise unutmayın: belirlediğiniz ve ulaşmak istediğiniz ihtiyaç, sizin hayatta ne kadar zengin olduğunuzu gösterecek!

Başa dön tuşu