Herkül’ün Myrleia’sından Mudanya’ya
From Myrleia of Hercules to Mudanya
Boiotia (Thebotia) topraklarında Athamas adında bir kral yaşıyordu. Kral Athamas Rüzgâr tanrısı Aiolos’un oğluydu. Kralın karısı Olympos tanrıları tarafından deniz tanrıçasına dönüştürülen Leukothe adındaki kadın tanrıça olduğunda, İno adını aldı. İno, Zeus’a minnettarlığını ispatlamak için iki üvey çocuğu olan Phriksos ile Helle’yi Zeus’a kurban etmek isteyince; Rüzgâr ve Bulut tanrısı gökten bir Kanatlı Kutsal Koç gönderdi.
A king named Athamas lived in the lands of Boiotia (Thebotia). King Athamas was the son of Aiolos, God of Wind. When the woman named Leukothe transformed into a sea goddess by the gods of Olympos became the king’s wife, she took on the name of İno. When İno wanted to sacrifice her two step-children Phriksos and Helle to prove her gratitude to Zeus, the god of Wind and Cloud sent down a Flying Sacred Ram from the heavens.
Kanatlı Kutsal Koç altın postluydu, iki kardeşi sırtına alıp göklere uçurmuştu. Göklere uçtukları sırada Helle, denize düştü. Düştüğü yere Hellespontus (Çanakkale boğazı) adı verilmişti. Helle ile kardeşi Phriksos, Hera’nın hışmına uğrayarak aklını oynatan Boiotia (Theboiotia) Kralı Athamas’ın çocuklarıydı. Kız kardeşi Helle denize düşünce tek başına kalan Phriksos, Kolkhide topraklarına ulaştığında orada bu kutsal Kanatlı Koçu, Baş tanrı Zeus’a kurban etti. Kurban edilen Kutsal Koç’un postu “Altın Post” olarak adlandırıldı ve derisi Kolkhide Kralı Aietes’e armağan edildi. Aietes, kendisine armağan edilen Altın Postu, savaş tanrısı Ares’in koruluğunda bulunan bir ulu meşe ağacına astı. Koruması için bir ejderhayı bekçi bıraktı. Altın Post’tan haberi olan İolkos Kralı Pelias’ın kardeşinin oğlu Yason, Teselyalı bir kahramandır. Altın Postu bulup Pelias’a getirmesi için görevlendirince Argonauntların seferi başladı.
The Flying Sacred Ram had a golden fleece and flew the two siblings out to the skies on its back. Helle fell to the sea as they flew high. The place where she fell down to was named Hellespontus (the Dardanelles Strait). Helle and her brother Phriksos were the children of Athamas, King of Boiotia (Theboiotia) who went mad upon incurring the wrath of Hera. When Phriksos was left alone after his sister Helle fell down to the sea, he sacrificed this sacred Flying Ram to the Chief god Zeus upon reaching the land of Kolkhide. The Sacred Fleece of the sacrificed ram was named as the “Golden Fleece” and its skin was given as a present to Aietes, King of Kolkhide. Aietes hung this Golden Fleece given to him as a present to a giant oak tree in the coppice forest of Ares, the war god. Yason, the son of Pelias, King of Iolkos who knew about the Golden Fleece is a hero from Thessalia. The voyage of the Argonauts started when Pelias was appointed with the task of finding the Golden Fleece and bringing it back to Pelias.
Efsaneye göre bundan tam 2700 yıl önce Altın Postu bulabilmek için Karadeniz’e doğru yola çıkan Argonauntlar Mudanya kıyılarına kadar gelirler. Teknenin küreklerinden birisini kıran Herakles, kırık küreğin yenisini yapacak ağacı bulmak üzere arkadaşı Hylas ile birlikte Mudanya kıyılarında karaya inmiştir. Hylas burada Nympheler (su perileri) tarafından kaçırılınca, Herakles, arkadaşını bulmak amacıyla gemiye tekrar geri dönmemiş ve bu vesile ile Myrleia kentini kurmuştur.
Legend has it that the Argonauts who set out towards the Black Sea to find the Golden Fleece 2700 years ago reach the Coasts of Mudanya. When Heracles breaks one of the oars of the boat, he makes land at the Mudanya coast with his friend Hylas to find a tree for making a new oar. Here, Hylas is kidnapped by Nymphs (water sprites) and Heracles does not return to the boat in order to find his friend thus founding the city of Myrleia.
Büyük İskender’in imparatorluğun parçalanmasından sonra bir süre Bergama Krallığı’nın egemenliğinde kalan kent, Makedonya kralı 5. Philip tarafından İ.Ö. 202 yılında ele geçirilerek, Bithynia Kralı I. Prusisas’ın kontrolüne verilmiştir.
The city that remained under the rule of the Pergamon Kingdom for some time after the empire of Alexander the Great was torn apart and in 202 BC it was invaded by King of Macedonia, Philip the 5th and given over to Prusisas the 1st, King of Bithynia.
- Prusisas kenti teslim aldıktan sonra tekrar inşa ederek, kentin adını eşi III. Apama’nın adından ilham alarak, Apameia olarak değiştirmiştir.
Prusisas the 1st rebuilt the city and renamed it as Apameia with inspiration from his wife Apama the 3rd.
Plinius’a göre, Apameia kenti, Julius Caesar döneminde Romalıların eline geçmiş ve kent bir koloniye dönüştürülerek ismi Colonia Iulia Concordia olmuştur. Bizans yönetiminde ise kentin adı dağlık bölge anlamına gelen “Montania” olarak anılmıştır.
According to Plinius, the city of Apameia went under the rule of the Romans during the reign of Julius Caesar and the city was transformed into a colony taking on the name of Colonia Iulia Concordia. The city was known as “Montania” meaning mountainous region under the rule of the Byzantines.
Hazırlamış olduğumuz bu çalışmayla MÖ 8. yüzyılda Myrleia adı ile kurulan Mudanya’da görsel bir zaman tüneline çıkarıyoruz sizleri…
And so we embark you on a visual tunnel of time through Mudanya founded in the 8th century BC with the name of Myrleia…
Myrleia’dan Mudanya’ya süren 2 bin 700 yıllık bu yolculuğu, sanat olgusuyla anlatıyoruz. Mudanya’nın, 2 bin 700 yıllık tarihi Mudanya Belediyesi tarafından hazırlanan geçmişle geleceği buluşturan Myrleia’dan Mudanya’ya isimli bir projeyle tanıtılıyor. Myrleia’dan günümüze kültürel mirasın korunması ve gün yüzüne çıkarılması konusunda arkeolojik kazıların devam etmesi noktasında verilen mücadelenin yanı sıra; projeye tanıtım ve yayın çalışmalarını da katarak bütüncül bir yol izlendi. Myrleia-Apameia’dan, Tirilye ile Eşkel arasındaki kıyıda yer alan Daskleion Kenti ve Kapanca’daki Caesareia Germanica Kenti bu projeyle günümüzle buluştu. Myrleia’nın hikayesi ile bu topraklarda hüküm süren tarihi yapılar, kültür oluşumları, yaşam tarzı, tarımsal değerler ve karakterler görsel sanatlar kullanılarak bir bütün olarak yansıtıldı. Bu kapsamda öncelikle fotoğraf sanatından yararlanıldı. Bursalı fotoğrafçı Aykut Güngör’ün projesi olan bu çalışma ile Mudanya’nın yerden ve havadan olmak üzere tarihi, kültürel ve doğal değerleri, fotoğrafla kayıt altına alındı.
We are depicting the 2 thousand 700 year story from Myrleia to Mudanya with art. The history of Mudanya dating back 2 thousand 700 years is now being introduced with a project entitled from Myrleia to Mudanya prepared by the Mudanya Municipality combining the past with the present. In addition to the struggle to continue the archaeological excavations for unearthing the cultural heritage of Myrleia and preserving it; an integrative approach was adapted by including the marketing and publication works into the project. The city of Daskleion along the coast of Tirilye and Eşkel from Myrleia-Apameia along with the city of Caesareia Germanica at Kapanca have now been discovered with this project. The historical structures that reigned on these lands, the cultural formations, styles of life, agricultural values and characters have been reflected as a whole with the help of visual arts through the story of Myrleia. In this scope, the art of photography was used first. The history, cultural and natural values of Mudanya have been recorded via photographs shot from the air and land as part of this project of Aykut Güngör, a local photographer from Bursa. Uludağ University Faculty of Science and Literature Department of Archaeology Department Head Prof. Dr. Mustafa Şahin was the adviser for this 2700 year historical journey that took place under the coordination of Sevgi Ursavaş, Mudanya Municipality Cultural and Social Affairs Manager. Thus, the history of the structures that have remained intact until our day have been introduced by combining the art of photography and painting. Conceptual drawings by Hacer Elitok Topaloğlu and Yıldız Baylav were adapted into the present time by way of the completion work of Günay Topaloğlu prepared using digital drawing and modelling technique.
Mudanya Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Sevgi Ursavaş’ın koordinesinde gerçekleşen 2700 yıllık bu tarihi yolculuğa, Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şahin’in danışmanlık yaptı. Böylelikle günümüzde varlığını koruyan yapıların geçmişi, fotoğraf ve resim sanatı birleştirilerek fotoğraf tamamlama uygulamasıyla anlatıldı. Hacer Elitok Topaloğlu ile Yıldız Baylav’ın hazırlamış olduğu konsept çizimler, Günay Topaloğlu’nun dijital çizim ve modelleme tekniği ile hazırladığı tamamlama çalışmasıyla günümüze uyarlandı.
****
Apameia, kendi sikkelerini darp eden kentler arasında yerini almıştı. Sikkeler üzerinde kent lejantı olarak; Roma öncesinde “Apameôn Murleanôn”, Romalılardan sonra ise C.I.C.A (= Colonia Iulia Concordia Apamea) şeklinde yazı bulunmaktadır.
Apameia was among the cities that minted its own coins. The city legend on the coins was at first “Apameôn Murleanôn” during the pre-Roman period, followed by C.I.C.A (= Colonia Iulia Concordia Apamea) during the post-Roman period.
Bronz İ.Ö: 48/47, Prokonsuls C. Vibius Pansa’nın adı ile birlikte Apollon başı. Ay. Lyra
Bronze BC: 48/47, Head of Apollon with the name of Prokonsuls C. Vibius Pansa. Ay. Lyra
Geta, İ.S. 209-212. Bronze. Ay. Bir defne ağacının altında Daphne
Geta, BC 209-212. Bronze. Ay. Daphne under a laurel tree
Myrleia – Apameia kentine ait kalıntılar Ömerbey Mahallesi, Hisarlık mevkiinde yoğunlaşıyor. Eski Petrol Ofisi dolum tesisleri, AVM ve Pazar alanının bulunduğu bölgede antik kentin limanı yer alıyor. Myrleia/Apameia kenti, limandan başlayarak akropol bölümünün bulunduğu tepeye kadar yayılıyor.
The remains of the city of Myrleia – Apameia are concentrated more around the Ömerbey Quarter, Hisarlık district. The harbor of the ancient city is in the region where the Old Petrol Ofisi flling facilities, AVM and Marketplace are located. Starting from the harbor, the city of Myrleia/Apameia spreads out up to the hill where a section of the acropolis is located.
Mudanya’nın ilk kurulduğu yer olan 2 bin 700 yıllık Myrleia Antik Kenti, Bursa Müzeler Müdürlüğü başkanlığında yapılan sondaj kazıları sırasında ortaya çıkarıldı. Antik kentin yayıldığı alan günümüzde modern yerleşmenin tehdidi altında. Bölgede, antik limanın kıyısına büyük bir alışveriş merkezi inşaatı yapıldı. Yapılan kazı çalışmaları sırasında önemli tarihi bulgulara rastlanılmışsa da, antik kent kalıntıları AVM’nin altına hapsedildi.
The 2 thousand 700 year old Ancient City of Myrleia, the founding location of Mudanya, was unearthed during the excavations by the Bursa Directorate of Museums. The location where the ancient city has spread out upon is now under the threat of modern settlement. A large shopping mall has been built along the coast of the ancient harbor in the region. Even though important historical findings were unearthed during the excavations in the region, the remains of the ancient city have now been trapped under the shopping mall.
Myrleia –Apameia kentinin oturduğu alan ilk olarak Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 24.01.1992 tarih ve 2271 Sayılı kararı ile SİT kapsamına alındı. Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şahin, 2010 yılında kentin yayıldığı alanı belirlemeye yönelik yüzey araştırması yapmış ve mevcut SİT alanının antik limana kadar genişlemesi yönünde bir rapor hazırlayarak Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na sunmuştur. Alışveriş merkezinin yapıldığı alanda Bursa Müze Müdürlüğü uzmanları tarafından yapılan kurtarma kazılarında, basına yansıyan ve Prof. Dr. Gülgün Köroğlu, Yrd. Doç. Dr. H. Murat Özgen ve Yrd. Doç. Dr. Teoman Tekkökoğlu’nun 01.11.2012 tarihli bilirkişi inceleme raporunda yer alan fotoğraflardan anlaşıldığı kadarı ile erzak depoları, mermerden inşa edilmiş mekanlar ve caddeler açığa çıkmıştır.
The area that the city of Myrleia –Apameia sits on was first taken under protection as an archaelogocial site following the decree by the Bursa Cultural and Natural Heritage Preservation Board dated 24.01.1992 and numbered 2271. Uludağ University Faculty of Science Department of Archaeology Head Prof. Dr. Mustafa Şahin carried out a surface study in 2010 for determining the area that the city spreads out on after which he prepared a report for the Bursa Cultural and Natural Heritage Preservation Board indicating that the current archaeological protection site should expand all the way to the ancient harbor. As can be understood from the photos included in the expert examination report by Prof. Dr. Gülgün Köroğlu, Assoc. Prof. H. Murat Özgen and Assoc. Prof. Teoman Tekkökoğlu dated 01.11.2012 which was reported in the press when the excavations by the experts of Bursa Directorate of Museums at the shopping mall site were ongoing, warehouses for provisions, marble structures and streets have been unearthed.
Myrleia’ya ait bugüne kadar açığa çıkan en iyi yapı kompleksi, AVM’nin hafriyat çalışmaları esnasında bulunmuştur. Birbirini takip eden sıralar halinde odalar, çok sayıda müzelik değerde çanak çömlek dikkati çeken buluntular arasında yer alıyor.
The best structure complex of Myrleia until now was discovered during the excavation work carried out for the shopping mall. Consecutive rooms, many ancient pots and pans were among the findings that attracted attention.
Buluntular arasında yer alan bronz çocuk heykeli, en önemli kültür varlıklarından birisi oldu. Bronz heykeller, Antik Çağ’da ekonominin bozuk olduğu dönemlerde genellikle eritilerek sikke darbında kullanılır. Bu nedenle de arkeolojik kazılarda, batıklar dışında, pek bulunmazlar. Mudanya’da ise AVM için yapılan sondaj kazısının buluntuları arasında!
The bronze statue of a child discovered among the findings became one of the most important cultural assets. Bronze statues were generally melted and used for minting coins during the Ancient Age at times of economical distress. Hence, they are generally not discovered during archaeological excavations other than sunken ships. However, they were discovered among the findings during the excavation work for the shopping mall at Mudanya!
Mudanya’nın Hilal Tepe olarak bilinen bölgesinde ise yaklaşık 700 hektara kurulu olan Myrleia, özellikle batıya doğru yayılan daha geniş bir nekropol sahasına sahiptir. Ömerbey Mahallesi’nde bulunan ve 3. Derece Arkeolojik SİT Alanı kapsamında bulunan bölgede başlatılan kazı işlemleri sırasında antik kente ait kalıntılar ortaya çıkarılmıştır. 2015-2016 yıllarında Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izni ile Bursa Müzeler Müdürlüğü uzmanları tarafından yürütülen sondaj kazılarında elde edilen verileri Prof. Dr. Mustafa Şahin raporlaştırmıştır. Rapora göre; 8 ve 22. parsellerdeki çalışmalarda ortasında mozaik kaplama döşeme bulunan bir villa ait mimari tespit edilmiştir. Pişmiş toprak künklerden oluşan su sistemleri, cadde ve sokakların altına döşenen atık su sistemleri ile tam anlamıyla antik kentin dokusunun bir bölümü açığa çıkartıldığı belirtilmiştir. Prof. Dr. Şahin ayrıca; Myrleia/Apameia kentinin yayıldığı alanın tamamının ivedilikle şekli ile 1. Derece Arkeolojik Sit kapsamına alınması ve arkeolojik kazıların devam etmesi gerektiğini belirtmiştir.
Myrleia, founded on a land of about 700 hectares in the region of Mudanya known as Hilal Tepe jas a necropolis site that spreads out towards the west. Findings of the ancient city were unearthed at the Ömerbey Quarter during the excavations carried out within the scope of 3rd Degree Archaeological Protection Site. Prof. Dr. Mustafa Şahin prepared reports on the findings acquired during the excavations carried out by experts from the Bursa Directorate of Museums during 2015-2016 with permits from the General Directorate of Cultural Heritage and Museums. According to the report; architectural findings for a villa with mosaic covered tiling at its center have been discovered during studies on parcels 8 and 22. It has been indicated that part of the texture of the ancient city has been revealed with waterworks made up of terra-cotta pipes as well as waste water systems underneath the streets. Prof. Dr. Şahin also indicated that the area on which the city of Myrleia/Apameia is spread out on should be taken under 1st Degree Archaeological Protection and that archaeological excavations should continue.
Kazı raporlarına göre, çanak çömlek kırıkları açığa çıkartılan bölümün Hellenistik ve Roma dönemlerine tarihlendiğini göstermektedir. Yine; Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Derya Şahin ve Hazal Çıtakoğlu tarafından yayımlanan bilimsel makaleye göre yamaç üzerinde bulunan konut yapıları, bir sıra oda dizisinden oluşup, kentin geç dönem ev mimarisi hakkında değerli bilgiler sunuyor. Bu evlerden birinin zemini geometrik desenli mozaik döşeme ile kaplıdır. Mozaik üzerinde geometrik desenlere ilave olarak kantharos, örgü bant, dalga deseni, sarmaşık yaprakları motifleri kullanılarak sanatsal ve görsel bir durum ortaya konulmuştur. Mozaik döşeme yaklaşık olarak MS 4. yüzyıla tarihleniyor.
According to the excavation reports, cracks in the pots and pans indicate that the unearthed section is dated to the Hellenistic and Roman periods. According to the scientific article published by Derya Şahin and Hazal Çıtakoğlu from Uludağ University Department of Archaeology, the residential structures on the slopes of the hill are made up of a series of rooms and provide valuable information on the late period residential architecture in the city. The floor of one of these houses is covered with mosaic tiling in the shape of geometrical patterns. In addition to the geometrical patterns on the mosaic, kantharos, braid band, wave pattern, ivy leaf motifs have also been used to present an artistic and visual appearance. The mosaic tile is dated to about 4th century AD.
Bir tarafta Marmara’nın sonsuz maviliği, diğer tarafta ise zeytin ağaçları ve tarihe tanıklık eden kültürel varlıkları ile Mudanya’nın incisi Tirilye’ye uzanıyoruz…
The infinite blue of Marmara on one side, olive trees and cultural assets that have witnessed history on the other… We are now moving towards Tirilye, the pearl of Mudanya.
Tarih boyunca zeytini ile ünlü bir vadinin iki yamacında kurulmuş tarihi bir yerleşim olan Tirilye, kültür varlıklarıyla adını dünya sahnesine taşıyor.
Tirilye, a settlement on the two slopes of a valley renowned throughout history with its olives is now becoming famous worldwide with its cultural assets.
Dünya genelinde yetişen 30 tip zeytinden en önemlisi Doğu Akdeniz coğrafyasında yetişen “olea-europa” tipi zeytinin anayurdu Mudanya, Tirilye ve Gemlik’tir. Tirilye’nin zeytini dünyaca ünlüdür, adını zeytine vermiştir. Antik çağlardan 1900’lü tarihlere ilerlediğimizde Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi’ne göre Tirilye’de 19 yağhane bulunmaktaydı ve yılda 4 bin ton zeytinyağı üretiliyordu. (Kaynak: Elif Acar Bilgin)
Mudanya, Tirilye and Gemlik are home to “olea-europa” olives grown in Eastern Mediterranean regions and considered as the most important among the 30 different types of olives grown all over the world. Tirilye olives are famous all over the world and the name of the olive comes from the city itself. As we move from the ancient ages towards the 1900’s, there were 19 rendering plants in Tirilye according to Hüdavendigar District Yearbook and 4 thousand tons of olive oil was produced annually. (Source: Elif Acar Bilgin)
Tirilye kültür varlıkları açısından çok zengin bir yerleşim olarak ilgi çekerken, tarih boyunca şarabı ve zeytini ile anıldı. Ortaçağ döneminde ticaret yapan gemicilere ait harita, rota, uğradıkları limanların yer aldığı kaynaklarda, Tirilye’nin önemli bir liman olduğu anlaşılmaktadır. Yine kaynaklarda, ilk çağlarda bölgede bağcılık yapıldığı, yine bu limanlardan şarap ticaretinin gerçekleştirildiği yazılmakta.
As Tirilye attracts attention with its rich cultural heritage, it has also been famous throughout history with its wine and olives. It is understood from the maps, routes and the records indicating the harbors they visited that Tirilye was an important harbor for seafaring traders during the Middle Ages. It is also indicated in various references that viticulture was carried out in the region in ancient times and that wine trade was ongoing from these harbors.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile 2006 yılında Uludağ Üniversitesi adına Prof. Dr. Mustafa Şahin başkanlığında yapılan yüzey araştırmasında Yaylacık Köyü’nde, köy kahvesinin bahçesinde tespit edilen bir mermer heykel kaidesinin üzerinde bir yazıt tespit edilmiştir. Yıllar önce “Kocatarla” mevkiinde bulunarak köye getirilen kaideyle ilgili yapılan kütüphane taramalarında daha önce yörede yüzey araştırması yapan Alman Epigraf Thomas Corsten tarafından yazıtın eski Yunanca’dan Almanca’ya tercüme edilerek yayınlandığı tespit edildi. Corsten bu yörede Roma İmparatoru Caligula tarafından İ.S. 1. yüzyılda babası Germanicus’un anısına kurulan ve yayının yapıldığı tarihe kadar henüz yeri bilinmeyen “Caesareia Germanica” isimli kentin lokalizasyonu üzerinde durmuştu. Kentin yeri, 2010 yılında Prof. Dr. Mustafa Şahin ve Prof. Dr. Hüseyin Savaş Başkaya tarafından yapılan incelemelerde Tirilye ile Eşkel arasında yer alan Kapanca Limanı’na lokalize edilmiştir.
An inscription was discovered on the marble pedestal of a statue found in the garden of a village cofeehouse at the Yaylacık Village during the surface study carried out under the leadership of Prof. Dr. Mustafa Şahin in the name of Uludağ University with permits from the Ministry of Culture and Tourism in 2006. Library surveys were carried out for the pedestal that was discovered years ago at the “Kocatarla” district and brought over to the village as a result of which it was determined that the Thomas Corsten translated the epigrah from ancient Greek to German. Corsten gave importance to the localization of the city of “Caesareia Germanica” in this region founded by the Roman Emperor Caligula during the 1st century AD in memory of his father Germanicus, the exact location of which was not known until the date of the publication. The location of the city was indicated as the Kapanca Harbor between Tirilye and Eşkel following the examinations carried out in 2010 by Prof. Dr. Mustafa Şahin and Prof. Dr. Hüseyin Savaş Başkaya.
Yazıt, yaklaşık 2000 yıl öncesinde çeşitli kentlerde düzenlenen uluslararası yarışmalara katılarak Bursa’yı çok büyük başarılar ile temsil eden bir atletin isminden bahsediyordu. Bursa’nın yetiştirdiği ve bugüne kadar ismi bilinen en eski atlet olan “Metrophanes’in oğlu Tatianos” adına dikilmişti. Yazıtta; Caesareia kenti vatandaşlarından Metrophanes’in oğlu Tatianos’un uluslararası müsabakalara katılarak çok önemli başarılar elde ettiği, İ.S. 1-3. yüzyıllar arasında yaşadığı tahmin edilen atletin kazandığı başarılardan dolayı Ephesos (Efes), Pergamon (Bergama) Kyzikos (Erdek), Nikomedia (İzmit), Tralleis (Aydın), Neopolis (Yenişehir) gibi antik çağın çok önemli kentlerinde hemşerilik beratını alarak onursal vatandaşlık kazandığı yazıyor.
The inscription mentioned the name of an athlete who has represented Bursa successfully in many international competitions organized at different cities about 2000 years ago. It was erected to honor the name of “Tatianos son of Metrophanes” an athlete from Bursa. It was indicated in the inscription that Tatianos, son of Metrophanes from among the citizens of the city of Caesareia took part in international competitions and became very successful and that the athlete who is estimated to have lived during the 1st – 3rd centuries AD was granted honorary citizenship from many of the important cities of the ancient world such as Ephesos (Efes), Pergamon (Bergama) Kyzikos (Erdek), Nikomedia (İzmit), Tralleis (Aydın), Neopolis (Yenişehir).
Antik çağda düzenlenen yarışmalar sonucunda elde edilen tek bir derece vardı, o da birinci olmak. Birinci gelinince alınan ödül sadece yabani zeytin dalından örülmüş bir çelenkti. Gençler için en anlamlı ödül, eve döndüklerinde kendi hemşerilerinin gösterdiği yakın ilgi ve teveccüh olmuştur. Geri dönüşleri quadrika (dört atın çektiği araba) ismi verilen bir tören arabası üzerinde olmaktadır. Kent protokolünde yer alır ve bütün vergilerden muaf tutulurlar. Ayrıca adına bir adak steli yaptırılır ve kentin meydanına dikilirdi.
There was only one ranking in competitions of the ancient age and that was being first. The only award for those who came first was a wreath made of wild olive branches. The most important award for the young people was the interest and kindness they received from their own citizens when they returned home. They returned home on a cerenomial vehicle known as quadrika (a cart pulled by four horses). They were included in the city protocol and were exempted from all taxes. In addition, a stela was built in their name which was then erected at the city square.
Tirilye’den Eşkel’e doğru ilerlediğinizde deniz kıyısında limana kalıntıları dikkati çeker. Burası antik liman Kapanca’dır… Diğer bir adıyla “Caesareia Germanica” … Tarihin ticaret sırlarını derinliklerinde saklayan Kapanca Antik Limanı, bugün doğayla buluşmak isteyenlerin eşsiz rotası… Antik liman ile ilgili araştırmalar, 1911 yılında Jon Sölch, Plinius ve Corsten gibi arkeolog ve bilim adamları tarafından yapılmış. hemen diğer yüzünde Ketendere olarak bilinen küçük akarsu da yıllarca bu tarihe tanıklık edenlerden. Derenin denizle buluştuğu kesimde, küçük gemi ve kayıklar, rüzgarlı havalarda dalgalardan ve denizin şiddetinden korunmak için sığınmış bu doğal limana.
Remains of the harbor along the shore attract attention as we move from Tirilye to Eşkel. This is the ancient harbor of Kapanca… Also known as “Caesareia Germanica”… The Ancient Harbor of Kapanca that hides historical trade secrets in its depths is now a unique route for those who wish to meet nature… Studies on the ancient harbor were started in 1911 by archaeologists and scientists such as Jon Sölch, Plinius and Corsten. The small river of Ketendere near the harbor is also a witness to history. Small ships and boats have taken shelter at this natural harbor where the river meets the sea to protect themselves from harsh winds and waves.
Çanakkale Boğazı üzerinden Marmara Denizi’ne giren Akdeniz medeniyetleri Marmara Denizi kıyılarında birçok koloni kenti kurmuşlardır. Bursa ili sınırlarındaki Plakia (Kurşunlu), Daskyleion (Eşkel), Myrleia/Apameia (Mudanya), Cios / Prusias ad Mare (Gemlik), Miletopolis (Mustafakemalpaşa) gibi kentler önemli koloni ve liman kentleridir.
Medterranean civilizations that entered the Marmara Sea via the Dardanelles Strait have founded many colony cities along the coasts of the Marmara Sea. Cities such as Plakia (Kurşunlu), Daskyleion (Eşkel), Myrleia/Apameia (Mudanya), Cios / Prusias ad Mare (Gemlik), Miletopolis (Mustafakemalpaşa) in the borders of Bursa are among the important colony and harbor cities.
Bursa ilinin kuzeybatısında bulunan Eşkel, Rhyndakos Irmağı’nın Marmara Denizi’ne döküldüğü yerin doğusunda, küçük bir koyda kurulmuştur. Yunanlılar tarafından Daskeli olarak anılmaktadır. Kentin antik dönemdeki adı Daskyleion’dur. Bölgede birden fazla Daskyleion isimli kent olmasından dolayı Corsten, Eşkel’de bulunan deniz kenarındaki Daskyleion kentini Daskyleion ad Mare (Deniz Kıyısındaki Daskyleion) olarak adlandırmıştır. Dakyleion ile Eşkel eşleştirmesini ilk kez yapan F. W. Hasluck’tur. Hasluck, Daskyleion’un, koyu doğu rüzgârlarından koruyan bir tepenin üzerinde olduğunu belirtmektedir. Kentin, koyun içerisinde şekilsiz, yontulmamış taşlardan düzensiz bir dalgakıranı ve çok küçük bir limanı mevcuttur.
Eşkel, located northwest of Bursa has been established on a small cove east of where the River Rhyndakos meets the Marmara Sea. Greeks know it as Daskeli. The city was called Daskyleion in ancient times. Since there were more than one cities in the region with the name of Daskyleion, Corsten named the city of Daskyleion along the coast in Eşkel as Daskyleion ad Mare (Daskyleion by the Sea). It was F. W. Hasluck who first made the connection between Dakyleion and Eşkel. Hasluck states that Daskyleion is located on a hill protected from harsh easterly winds. The city has a jetty made up of many irregular, coarse stones as well as a very small harbor.
Hazırlayan: Rabia Deniz