Ho ho hoo…
Türkiye’nin en çok ziyaret alan müzelerinden bir tanesinin eşliğinde, yılbaşı denince akla gelenler listesinde olmayı en çok hak eden Aziz Nikolaos, nam-ı diğer Noel Baba bir başka konuğumuz…
Bundan 17 yüzyıl önce bizim topraklarımızda görülmüş ilk olarak meşhur Santa Claus…
Antalya Demre’de yaşamış olan Aziz Nikolaos, Roma İmparatoru Konstantin’in rüyasına girip idama mahkûm 3 subayı kurtarmış… Bu olay nedeniyle iyice ünlenmiş. Zamanla Rusya ve Yunanistan’ın hayır kurumlarında, loncalarında özellikle çocuklar, denizciler ve bazı şehirlerin koruyucu azizi olarak isim yapmış…
Giderek daha da efsaneleşen Nikolaos’ın çocuklara özel armağanlar getirdiğine inanılmış ve ismi zaman içerisinde Noel Baba olarak hafızalara kazınmış. Noel Baba haline sokulması ilk önce Almanya’da başlamış ve zamanla Protestan kiliselerin çoğunlukta olduğu Avrupa ülkelerinde yayılmış…
Noel Baba’nın şişman, neşeli, kırmızı-beyaz piskoposluk giysileri içindeki tasvirleri Amerikalılar tarafından gündeme getirilmiş… Noel Baba olarak bilinen Aziz Nikolaos’un bazen yalnız, bazen yardımcısıyla ata binerek, bazen de sekiz Ren geyiğinin çektiği arabasıyla evlerin damlarında dolaştığı efsanesi bu durumu daha da esrarengiz kılmış…
Türk toplumundaki Noel Baba figürleri ise daha farklı: “kırmızı yanaklı, tonton amcalarımız…” Kısaca bir düşünün… Sizin Noel Baba’nız nasıl birisi? Yüksek ihtimalle Sezercik filmlerinden hatırlayacağınız merhametli Rasim Dede, gerçek ismiyle Nubar Alyanak Terziyan gibi birisi… Ya da Hulusi Kentmen gibi daha “babacan” bir karakter…
Dünyadaki tüm çocuklar için Noel Baba; al yanaklı, ak saçlı, kırmızılar içinde, yapay ama eğlendiren kahkahalar atan ve sürpriz hediyeler dağıtan birisi demek…
Sırtındaki heybeyi hediyelerle dolduran Noel Baba; evlere bacadan giren ve armağanlarını “uslu” çocukların ayakkabılarının ya da şöminede asılı çoraplarının içine koyan, kelimenin tam anlamıyla var olmayan ama garip bir şekilde varlığını sürdüren uluslararası bir karakter…
Aziz Nikolaos Kilisesi
İ.S. 3. yüzyılın ikinci yarısında Patara’da doğup Myra’da piskoposluk yapmış olan Aziz Nikolaos’ın saygın dini kişiliği öldükten sonra aziz mertebesine ulaşmasını sağlamış, başta eski Rusya Çarlığı olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinin en popüler azizi olmuştu.
Almanya’m Freiburg, İtalya’nın Bari ve Napoli kentleri ile tüm Sicilya adasında özel saygı duyulan Aziz Nikolaos, Hollanda ve İngiliz dillerinde Santa Klaus olarak tanınmış, bunlar sayesinde Amerika’da da sevilerek New York’u koruyan azizlerden biri sayılmıştı.
Avrupa’nın kuzey ülkelerinde çocukların koruyucusu ve sevindiricisi Noel Baba geleneği Aziz Nikolaos inancıyla bütünleştirilerek yarı dini ve çok popüler efsanevi bir tipin yaratılmasına sebep olmuştu. Bu tipin kökünün kuzey ülkelerinin çok eski inançlarından alındığı, Noel Baba’nın geyikler tarafından çekilen bir kızakla dolaşmasından anlaşılır.
Halbuki gerçek Myra’lı Aziz Nikolaos’ın yaşadığı yerler hiç kar görmeyen Akdeniz kıyılarıdır. Onun zor durumda olan çocukları koruyucu kişiliği, Noel geceleri hediyeler getirdiğine inanılan sempatik bir ihtiyara dönüşmüştür.
Aziz Nikolaos olarak özellikle Doğu Akdenizli gemiciler ona saygı göstermiş, küçük büyük bütün teknelere resmi veya ikonası asılmış, sefere çıkarken “Dümenini Aziz Nikolaos tutsun” dileği gelenek olmuştur. Bu özelliği ona ilk çağın çok tanrılı döneminin denizler tanrısı Poseidon’a ait inançların 4.yüzyıldan sonra Aziz Nikolaos’a yakıştırıldığını göstermektedir.
Aziz Nikolaos Kilisesi, Bizans sanat tarihinin önemli bir anıtı mimari üslubu ve süslemesiyle Orta Bizans Dönemi’nin en seçkin örneğidir. İ.S. 5.yüzyılda Myra’nın (Demre) Likya eyaletinin başkenti, Myra Başpiskoposu’nun da Anadolu’nun ikinci büyük din otoritesi olması, Aziz Nikolaos’un ölümünden sonraki, yıllarda şehrin saygınlığının artmasında büyük rol oynamıştır. Myra halkı ölümünden sonra Aziz adına önce bir anıt, sonra da büyük bir bazilika inşa ettirmiş, bu devirde Aziz adına İstanbul’da büyük bir kilise inşa edilmiştir.
Myra’daki bazilika depremler ve şehre yapılan akınlar sonucu 8.yüzyılda büyük hasar görmüş, 9. yüzyılda ise kubbeli kilise olarak yeniden inşa edilmiştir. Daha sonraki ilaveler 11. yüzyılda Orta Bizans devrinde gerçekleşir. Bu dönemin en önemli onarımının 1042’de İmparator IX. Konstantin ile karısı Zoe tarafından yapıldığı bilinmektedir. Duvar frekskleri ve taban mozaiklerinin çoğu bu döneme aittir. Yüzyıllar içinde çeşitli nedenlerle tahrip olmuş kilisenin diğer geniş kapsamlı onarımı 1862 yılında Rus Çarı I.Nikolay tarafından gerçekleştirilmiştir.
Orijinal planından oldukça sapmış bu onarıma ait çan kulesi ve omurgalı yeni orta kubbe ekleri bu çalışmaların ürünüdür. Bugünkü kilisenin özgün temelleri üzerinde değişik zamanlarda yapılmış birçok yapı bulunur. Böylece kilise çeşitli dönemlerde inşa edilmiş bir kompleks görünümündedir. Bu kompleks ana hatlarıyla; avluya açılan iki narteks (iç avlu), iki yan koridorun arasında yer alan kubbeli bir orta mekanla (naos), bema ve önündeki syntranonlu (koro başakları) apsisten ibarettir. Dış narteks 1862 yılı onarımında yeniden inşa edilmiş, iç narteks ise çoğunluk özgün temeller üzerinde olup tonozlarında peygamber ve konsül toplantılarının resmedildiği, kilisenin en eski duvar freskleri bulunur. Güney koridorunun Aziz’in lahdini korumak için uygun yer olduğu düşünülmekte, doğu köşedeki nişin içinde ise Aziz’in lahdinin korunduğuna inanılmaktadır. Ayrıca kuzey-doğu ve batı köşelerde kubbeleri freskli iki oda daha yer almaktadır.
Yazı ve fotoğraflar: Engin Çakır