İlk bahar ilk adım
Her yıl yeni umutlarla gelir bahar. O gelince hasret biter; doğa, renklerinin en canlı hallerine kavuşur. Bütün bir yılın ağırlığı geride kalır. Yeni başlangıçlar yapmak, yollara çıkmak, aşık olmak için en güzel bahanenin adı artık “bahar”dır.
Yazın bunaltan sıcakları ve kışın dondurucu soğukları arasındaki sığınak mevsimdir bahar. Isıtacak kadar sıcak, ferahlatacak kadar serin… Onun gelişi bayramlarla, şenliklerle kutlanır. Onun başlangıcı, açık hava mekânlardaki ıssızlığın sona erişidir. Her yıl onun gelişiyle birlikte enerjiler tazelenir, yeni umutlar müjdelenir. Doğa ve doğanın parçası olan her şey ayaklanır. Bahar temizlikleri yapılır ve baharın temizlediklerinin ardında yeni umutlara yer açılır. Kimi için piknik ve mangal demektir bahar. Kimine göre aşk kapıyı çalmak üzeredir. Belki “ilk” belki “ikinci” bahardır gelen. İnsanların, içlerindeki, adını koyamadıkları heyecanın sebebi olur bazen. Tarifsiz bir kıpırtıyla, bir yerlere gitme arzusunun tetikleyicisi; romantik yağmurları, düşen cemreleri ile kış boyu özlenen sıcağa kavuşmuş olmanın sevincini kucağında taşır. Bir uyanış; çiçeklerin, hayvanların, insanların, doğanın dirilişidir. Sıcak havalara duyulan özlemin bitişi; yeni aşkların, umutların, yolculukların başlangıcıdır bahar…
Gökten 3 cemre düşer; biri havaya, biri suya, biri toprağa… Son cemreyle birlikte ısınan havalara, ardında gökkuşağını saklayan nisan yağmurları eşlik eder. İnsanlar için olduğu kadar hayvanlar ve bitkiler için de hareketsizlik sona ermiştir artık. Yüzlerini güneşe çeviren çiçekler, gittikleri yerlerden dönen göçmen kuşlar, kış uykularından uyanan hayvanlar… Açık hava sohbetleriyle şenlenen kısa geceleri, güneşin şımarttığı uzun gündüzler takip eder. Kışlıklar kalkar, “ilkyaz”lıklar ortaya çıkar. Dallar, ormanlar, sokaklar hatta vitrinler rengarenk olur. Yaşamın içinde ne kadar renk varsa, bahar onları en canlı halleriyle yeniden sunar sanki insanlara. Bahar geldiğinde bütün bir yıl boyunca olmadığı kadar özgür hisseder insan kendini. Her şeyi yapabilecek gücü bulduğu, kasvetli havaların verdiği ağırlıktan kurtularak; yepyeni umutlarla yeniden doğduğu bir döneme girer. Bütün bunlar için geçerli bir sebebi vardır çünkü. Bahar geliyor ve doğa uyanıyordur. O halde insanın da içinde uyuyan umutların ayaklanamaması, uzun zamandır kurulan hayallerin hayata geçirilmemesi için bir engel yoktur. Uzaktaki bir sevgilinin yolunu gözler gibi bekleriz gelmesini baharın. O gelene kadar planlar yapar, güneş yeniden yüzümüze gülümseyince kendimizi doğanın kucağına nasıl atacağımızı düşünür dururuz. Mesire yerlerini doldurur, piknik mevsiminin açılışını yaparız. Ağaçlar arasında salıncaklar kurulur, örtüler serilir. Hamarat ablaların, teyzelerin özenle hazırladığı yemeklerle şenlenen bu tabloyu; etrafta koşuşturup top oynayan, ip atlayan çocuklar tamamlar. Baharın gelişini karşılamak, ortak inanışlarla bir araya gelip dilekler tutmak için bahaneler hazırdır. Kimileri ateşin üzerinden atlarken birbiriyle yarışır; kimileri küçük kağıtlara yazdıkları, çizdikleri dileklerini dibine gömeceği gül ağaçları arar. Yazın bunaltan güneşinden, kışın donduran soğuklarından şikâyet eden insanların buluştuğu tek ortak noktadır bahar. Hem sebep olduğu ılık hava hem insanlara dağıttığı tüm olumlu duygular, hem de insanlarla paylaştığı renkler, onu sevilen tek mevsim yapar. O her yıl nasıl yeniden doğuyorsa, insan da ondan aldığı cesaretle yeniden başlar yaşamaya sanki. Gevşeyen gönül yaylarının akışına kapılıp, bedenini okşayan hafif rüzgârlarla dirilir; bahar yağmurları eşliğinde kendini romantik bir filmin başrolünde hisseder. Dinlediği her şarkı daha anlamlı, gördüğü her şey daha renklidir artık. Belki siz de her bahar aşık olanlardansınızdır. Belki de sonsuz bir umut ve kelimelere sığdıramadığınız bir heyecanla, bir gün sizi bulacağından emin olduğunuz gerçek aşkın bahar da geleceğine inananlardan. Belki de o bahar bu bahardır kim bilir? Kendini günlük hayatın koşuşturmacasına, işine gücüne teslim etmiş olanlar ise baharın geldiğini ancak sabah giydikleri ceketleri, hırkaları, akşam işlerinden evlerine dönerken kollarına asmak zorunda kaldıklarında anlarlar. Kötü olduğuna inanılan etkileri de vardır baharın. Bir güne, haftaya, sayıya ya da herhangi bir şeye olumsuz anlamlar katmak, uydurma sendromlar yakıştırmak konusunda takıntılı olmayan insanların hiç etkilenmediği “bahar yorgunluğu” çöker bazılarına. Oysa, baharla geldiği söylenen hastalıkların, olumsuz etkilerin hakkından gelebilmek için gerekli olan her şey yine baharın bize sunduklarının içinde var. Doğanın yeşillenmiş koynunda yapılan yürüyüşler, mevsimle gelen meyve ve sebzeler, insanın içine çektikçe tazelendiğini hissettiği tertemiz bir hava… Yaşlı amcalar, teyzeler; pencerelerinden gördükleri güneşin cazibesine kapılıp, evlerindeki en yakın parkta bulurlar kendilerini baharda. Kız çocukları, mevsimine kavuşunca yeniden ortaya çıkan kirazlardan küpeler yaparlar kulaklarına. Zamanının geldiğini anlayan erik tomurcukları canlanır dallarında. Sarılar, kırmızılar, yeşiller, erguvanlar… “Doğa Ana”nın fırçasıyla rengarenk boyanır bahçeler. Isınan havalar, özgürlüğün de simgesi oluverir bir anda. Gökyüzünde uçurtmaların yarışı başlar. Soğuk havanın etkisi ve ağırlığıyla bütün bir kış evlerine, içlerine kapanan her şey ve herkes; baharın gelişiyle dışarı atar kendini.
Orhan Veli’yi mahveden o havaları getirir bahar bize. Böyle havalarda aşık olur, böyle havalarda şiirler yazarız belki biz de onun gibi. İçinde biraz tembellik, biraz şımarıklık vardır bu mevsimin. Hiçbir nedene gerek duymadan gülümsemenin zamanıdır şimdi. Her gelişinde “bir daha gitmesin” dedirten, yüzlerdeki gülümsemenin, yüreklerdeki sıcaklığın, yarından umudun en renkli sebebidir bahar.
Yazı: Ferhan Petek Fotoğraflar: Engin Çakır