İnci ve Soner Sarıhan röportajı
İnci ve Soner Sarıhan çifti röportajı
“Bisiklet en temiz en çevreci ulaşım aracı, egosu ve egzozu olmayan bir araç. Çevre değerlerini önemseyen bir çift olduğumuz için ve doğayla iç içe olmasından dolayı bisikleti seçtik. Yola çıkmadan önce çok yoruluruz, gidemeyiz gibi fikirlere sahiptik ancak yola çıktığımızda aslında öyle olmadığını gördük.”
Kendilerini içlerindeki macera tutkusuna bırakmış Bursalı iki gezgin ruh… İnci ve Soner Sarıhan çifti… Bisikletleriyle ilk kez 2005’te çıktıkları yolda 3 yıl sonra bir üye daha katılmış aralarına… Yolda büyüyen ve şu an altı yaşında olan oğulları, “minik gezgin” Tibet Çınar… Sarıhan ailesi ile gezgin bir aile olmayı, macera tutkusunu, bisiklet sevdasını ve sonsuza dek sürmesini umdukları masalsı yol hikâyelerini konuştuk.
Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Biz Sarıhan ailesiyiz. Bisikletle keşfetmekten zevk alan, macera tutkunu, gezgin bir aileyiz. Minik oğul gezgin; Tibet Çınar Sarıhan, Anne gezgin; İnci Sarıhan ve Baba Gezgin; Soner Sarıhan. İnci, İznik’te Türkiye’nin en yaşlı Çınar ağacı olan Davud-u Kayseri Çınarı’nın tam karşısındaki evde doğmuş. Oğlumuzun ikinci adı da buradan geliyor. İznik bizim yaşamak için özellikle seçtiğimiz bir yer. Bisiklet ve diğer sportif faaliyetlerimizi, Tibet Çınar’ın aklımızdaki plana göre büyümesi için en uygun yer olduğunu düşünüyoruz. Bursa gerekli olan şeyler için çok yakın ve yeterli. 2 yıl Bursa’da çalıştık. Uludağ’ın eteklerinde uyanmak gerçekten o günün güzel geçmesi için güzel bir başlangıç. Bursa ve İznik’e gönülden bağlıyız. İnsanlar Bursa gibi bir ilin ve İznik gibi bir ilçenin değerini buralardan ayrıldıklarında hissederler. Biz İznik’te yaşlanmak istiyoruz.
Nasıl tanıştınız? Bir araya geliş hikâyenizi anlatır mısınız?
1994 yılında üniversiteye başladığımızın ilk ayında tanıştık. 1998 yılında evlendik o zamandan beri birlikteyiz. Üniversitede kamp, yürüyüş ve paraşüt gibi etkinlikleri birlikte yapmıştık. Uzun tren yolculuklarına çıkmıştık. Aynı şeylerden zevk almak ve hayata aynı çerçeveden bakabilmek önemli. Maceralı bir yaşam için eşle uyum muhakkak olmalı.
Bisikletle olan serüveniniz ne zaman ve nasıl başladı? Bu süreci bizimle paylaşır mısınız?
Aslında bisiklet ile seyahat fikri bir anda gelişti. İlk olarak 2005 yılında “Antalya’ya bisikletle gidelim mi?” dedik ve gittik. Doğayı sevdiğimizden dolayı doğayla iç içe bir tatil olmasını istedik ve yola koyulduk. İlk maceramız bu şekilde oldu. Daha sonra 2006 yılında Karadeniz Turu yaptık. Bisiklet en temiz en çevreci ulaşım aracı, egosu ve egzozu olmayan bir araç. Çevre değerlerini önemseyen bir çift olduğumuz için ve doğayla iç içe olmasından dolayı bisikleti seçtik. Yola çıkmadan önce çok yoruluruz, gidemeyiz gibi fikirlere sahiptik ancak yola çıktığımızda aslında öyle olmadığını gördük ve Denizli’den Antalya’ya zorlanmadan gittik. Ancak o zamanlar acemi olduğumuz için yanlış çadır seçimi, matımızın delinmesi, susuz kalmak gibi sıkıntılarımız oldu. İlk hazırlıklarımız basit ve acemiceydi. Kervan yola düzülür mantığı ile hatalarımızdan ders aldık. Gün gün öğrendik. Yanlışlarımızı araştırdık. Hazırlık hala yolculuktan daha uzun sürüyor. Hazırlık çok önemli ve bisikletli bir yolculuk hazırlık aşamasından itibaren çok eğlenceli.
Bugüne dek nerelere gittiniz?
Oğlumuz doğmadan önce Hindistan’a, Fransa’ya bisikletle gittik. Sonra o mucize geldi hayatımıza. Oturmaya başladıktan sonra bisikletin koltuğuna kurulan oğlumuzla günlük turlar yaptık. Bir hayal olarak başlayan dünya turu maceramızda 25 ülkeye ulaştık bugüne kadar. 2007’de İran, Pakistan, Hindistan (2600 km), 2008’de Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa) Aynı yıl Tibet Çınar doğdu. 2011 yılının temmuz ve ağustos ayındaki turumuz Almanya’nın Frankfurt şehrinden başladı. Rhein Nehri’ni takip ederek Fransa (Strasburg) ve İsviçre’ye (Basel) oradan Tuna Nehri’ni takip ederek Avusturya (Viyana), Slovakya (Bratislava), Macaristan’a (Budapeşte) oradan da Çek Cumhuriyeti (Prag) üzerinden Almanya’da (Berlin) yolculuğumuzu bitirdik. 3486 km pedal çevirdik. 2012’de Hollanda, Almanya, Çek Cumhuriyet, Avusturya, Slovakya, Macaristan, Hırvatistan, Sırbistan, Bulgaristan ve Türkiye (3660 km.) 2013’te Almanya, Danimarka, İsveç (2170 km.) 2014’te Almanya, Finlandiya, Rusya, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya (2371 km) ve 2015’te Almanya, Lüksemburg, İsviçre’ye (2536 km.) gittik. 2016 yılı için planımız ise İtalya, İspanya, Portekiz.
Şu anda neler yapıyorsunuz?
İstanbul’dan kaçarak Bursa’ya geldik önce. Sonra da Bursa’nın cennet ilçesi İznik’e yerleştik. İznik gölüne en yakın, en büyük bahçeli, en yeşil köy olan Çakırca’da öğretmenlik yapıyoruz. Oğlumuz Tibet Çınar şu anda 6,5 yaşında. Annesinin sınıfında eğitim görüyor. Okulumuz olarak elbette göle en yakın, en geniş bahçeli ve yeşil okulu seçtik. Yeni turumuz için hazırlanıyoruz. 30 Haziran’da yola çıkacağız.
Gelecek için planlarınız nedir?
Hayalimiz birkaç yıl sonra, kesintisiz bir dünya turuna çıkmak. Özellikle Güney Amerika’yı bir yıllık bir sürede keşfetmek istiyoruz. Ömrümüzün sonuna kadar yollarda olmak ve yeni insanlar, kültürler ile tanışmak istiyoruz.
Tibet Çınar’ın bu duruma bakış açısı ve uyumu nasıl?
Teknolojinin yanlış şekilde kullanılması çocukları içe kapanık ve doğa ile uyumsuz hale getirme tehlikesi yaratabilir diye düşünüyoruz. Tibet Çınar dışarıda oynamayı seven bir çocuk. Aslında kendi çocukluğumuzdaki gibi… Kibrit kutusuyla evler yapan, gazoz kapakları ile oynayan, kendi bebeğini yapan çocuklardık biz. Doyumsuz ve mutsuz değildik. Aile birlikte kaliteli vakit geçirmek ortak zevkler paylaşmak çok önemli. Aynı eşlerin arasındaki uyum gibi. Herkes kendi âleminde evin ayrı odalarında birlikte(!) yaşıyor gibi görünüyorsa da giderek ailenin bağları azalır. Biz birlikte kaliteli vakit geçirmeyi önemsiyoruz. Seyahatlerimiz oğlumuzun yüzü doğaya dönük bir insan olması, çevre konusunda hassas bir kişiliğe sahip olması için faydalı oluyor. Rüzgârı yüzünde hisseden, yağmurdan kaçmayan, kirlenmekten korkmayan bir çocuk olması önemli bizim için. Tibet Çınar algısı açık bir çocuk olarak büyüyor. Bisikletine hâkim olmak, bakımlarını yapmak, temizlemek gibi davranışalar ile sorumluluğu öğreniyor. Başka dillerde konuşan çocuklar ile iletişim kuruyor. Dünya görüşü, yemek zevki gelişiyor. Bazen yaptıkları söyledikleri ile 6 yaşında bir çocuğun fark etmeyeceğini sandığımız farklı kültürel ögeleri öğrendiğini gözlemliyoruz. Yolculuğumuz sırasında çevreyi algılayacak kadar yavaş seyahat ettiğimiz için Tibet Çınar çevresini gerçek zamanlı olarak algılıyor. Evin içinde uzun süre kalmak isteyen bir çocuk değil.
Sizin yapmaya cesaret ettiğiniz şeye özenenlere ama “yola çıkmaya hazır” hissetmeyenlere önerileriniz nelerdir?
Bizce herkes gitmek için hazırdır. Son damlayı bekliyor olabilirler. Kim seyahat etmekten hoşlanmaz ki? Biz hissettiklerimizi, yaşadıklarımızı, anılarımızı anlattığımız iki kitap yazdık. Yolculuk sırasında tuttuğumuz notlardan oluşuyor. “Pedalımda 5 Ülke” 2007 yılında yaptığımız İran, Pakistan ve Hindistan seyahatini anlatıyor. Diğer kitabımız “Minik Gezgin-Yolda Büyümek” ise Tibet Çınar’la henüz 22 aylıkken yaptığımız ve 7 ülkeyi kapsayan seyahatimizi anlatıyor. Kitaplarımızın yola düşmek için motive edeceğini düşünüyorum.