Kadın hakkında çok şey

Cumhuriyet ve Atatürk

Kemal Atatürk 1923’te yaptığı bir konuşmasında; “Şuna inanmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.” diye yüceltmiş kadınları. Ve onun eseri Cumhuriyet; Tevhid-i Tedrisat Kanunu, şeriatın kaldırılması ve Medeni Kanunu’nun kabul edilmesi ile birçok kadınla evliliğin kaldırılmasını sağlayarak kadınlara daha güçlü ve çağdaş bir yaşam sundu.

Cumhuriyet ve Atatürk

Resmi nikah zorunluluğu ve nikahta yaş sınırının getirilmesi, boşanmanın kanunlaştırılması, aynı işlerde, eşit ücretle çalışabilmesi ise diğer kazanımlar oldu. Mirastan faydalanabilme ve diğer birçok konuda erkekle eşit hale gelinmesi Türk kadınının elini güçlendirdi ve “eşit kadınlar” olması için önemli kazanımlar sağladı. 1933’te yerel yönetimlere seçme ve seçilme hakkının kazanılması ise tüm dünyada bir hayalken gerçek oldu. 1934’te yasama ve yürütme organlarına kadınların seçme ve seçilme hakkı sağlandı ve böylece cumhuriyet kadınlarımız doğdu.

Cumhuriyet ve Atatürk

Sürdürülebilir bir kalkınma için; erkekler gibi birçok alanda çalışan, yorulan, aynı zamanda birçok toplumsal kimliği de taşıyan kadınların işgücüne daha çok katılımı artık hayati bir önem arz ediyor. Yine Atatürk’ün tabiri ile kadınlarımıza olan ilgisizlik, toplumun felçli olması gibi. Maalesef şiddet gören, eğitimsiz bırakılan, kalbi kırılıp ruhu örselenen, taciz edilen veya tecavüzlere maruz kalan yine kadınlar oluyor. Sırf “eşleri istemiyor” diye iş hayatı ve sosyal yaşamdan uzak kalan kadınlar her geçen gün gelişiyor, güçleniyor, çoğalıyor, büyüyor, başarıyor ve kazanıyor. Diğer bir ifade ile kadınlar, yaşıyor!

Cumhuriyet ve Atatürk

Kadın savaşmak zorundadır. Başarılı olabilmek için ailesiyle, çevresiyle, dolmuşta ya da otobüste karşılaştığı herkesle, öğretmeniyle, yargıçla, karşısına çıkan pek çok zorlukla savaşmak zorundadır. İstediği yaşama ulaşabilmek için, mutlu olmak için, insanlara güvenmek için, sevgi duyabilmek için. Başarıya ulaşabilmek ancak savaşarak olur kadın için. Kendine yetebildiğini gören kadın, özgüvenle savaşı kazanan taraf olacaktır. Margaret Thatcher’ın dediği gibi “Kazanmak için savaşmanız gerekebilir…”

Cumhuriyet ve Atatürk

Kadınlarla ilgili binlerce istatistik ya da sıralama yapmak mümkün. Ancak birkaç TÜİK araştırmasına göz atmak bile yeterli oluyor. Örneğin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki kadın milletvekili oranı %14,4. Bu oranın en yüksek olduğu ülkeler %52,6 ile Norveç ve %52,2 ile İsveç. Erkeklerde bilgisayar kullanım oranı %60,2 iken, kadınlarda bu oran %39,8. Üst düzey kadın yönetici oranı ise %9,3. Yalnız kalma korkusunu erkeğe göre daha derin yaşayan yine kadınlar. Hata yapmaktan ve dışlanmaktan çekiniyorlar. Belki de bu yüzden duygusallar. Bir yandan hayata tutunurken diğer yandan çalışmayı ve kariyeri de arzuluyorlar. Fakat kadınların çalışma hayatına katılmalarını engelleyen nedenler de var;

Cumhuriyet ve Atatürk

Kadın işgücünün ucuz emek olarak görülmesi eğitimin her aşamasında süren eşitsizlik; şehir yaşamındaki eğitim seviyesi düşük kadınların işgücüne katılamaması; kadınların aile hayatlarında koca, çocuk, hasta, aile büyüğü…vb. bakımlarını üstlenmeleri, bu sorumluluklarını ne yazık ki paylaşamamaları; çarpık ve plansız kentleşme sonucu kente gelen kadının evde oturması; kadınların kemikleşmiş ön yargılar ve şartlanmalardan dolayı işgücüne katılmaya cesaret edememeleri; ekonomik kriz dönemlerinde kadınların öncelikli işte çıkarılması, özellikle kayıt dışı sektörlerde daha düşük ücret almaları.

Cumhuriyet ve Atatürk

Eğitim düzeyleri düşük olan kadınlarda doğum sayısı fazla. Nüfus ve Konut Araştırması (NKA) sonuçlarına göre 15 ve daha yukarı yaşta ve en az bir evlilik yapmış okuryazar olmayan kadınların %74,9’u 4 ve daha fazla çocuk doğurmuş iken lise veya dengi okul mezunu kadınların %4,8’i 4 ve daha fazla çocuk doğurmuş. Yükseköğretim mezunlarının %22,9’u hiç doğum yapmazken %1,9’u 4 ve daha fazla çocuk doğurmuş.

mutfakta kadın

Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de kadınlarımızın genetik kodlanması evlenmek ve çocuk sahibi olmak üstüne kurulu. Türk aile yapısı üzerine araştırmalara göre, hane halkı reislerinin % 76′sı için kadının aile içindeki en önemli görevi, ev işi ve çocuk bakımı olarak ifade ediliyor. Başka bir ifade ile kadının görevleri tartışıldığında ilk akla gelen iyi anne, iyi eş, iyi ev kadını olması. Çarpıcı olan nokta ise, üniversite mezunu kadınların % 72’sinin de bu görüşü paylaşması. (Türkiye İstatistik Kurumu)

Kadın

“30 yılımı kadın ruhunu araştırmakla geçirdim, ancak hala cevabını bulamadım. Cevaplanması gereken büyük soru şu; “Bir kadın ne ister?” diyen Sigmund Freud belki de haklıdır. Kadınları ne anlamak ne de hakkında yazı yazmak tam anlamıyla mümkün değil. Eksik kalacaktır. Bir kadınla hayatını birleştireceklerin durumunu sorgulayan Socrates’in dediği gibi ise erkeklerin üzerine düşen belli: “Her durumda evlenin. İyi bir eşiniz olursa mutlu olursunuz. Eşiniz kötü olursa filozof olursunuz.” Çarpıcı bir ifade ise bir Çin atasözünden: “Kadına inanan, kendini aldatır. İnanmayan da kadını aldatır.”

We can do it!

İkinci Dünya Savaşı esnasında savaş malzemeleri üreten fabrikalarda çalışan Amerikan kadınlarının simgesi olan “We can do it” afişleri, feminist bir simge olarak tarihe geçti. Çünkü bu afiş erkeklerin yaptıkları işleri kadınların da yapabileceklerini ve yaptıklarını gösteriyordu.

Yazı: Engin Çakır
Başa dön tuşu