Kadınların ortak problemi: meme kanseri
İstatistiklere göre her sekiz kadından biri meme kanseri ile yaşamının bir evresinde mutlaka karşılaşıyor. Meme kanseri gençlerde fazla sık görülmezken, görülme sıklığı 40 yaşından sonra yaşla birlikte artıyor.
Meme kanseri günümüzde tedavisi mümkün kanserler arasında. Burada önemli olan meme kanserini erken evrede yani henüz memedeyken, başka organlara yayılmadan teşhis etmekten geçiyor. Erken evredeki muayene ve 40 yaşından sonraki düzenli doktor kontrolleri meme kanserini teşhis etmenin en önemli yolları arasında. Ayrıca meme kanserini çoğunlukla hasta kendi kendine teşhis ediyor. Görülen vakaların büyük bir bölümünü, eline kitle geldiği için doktora başvuran kadınlar oluşturuyor. Bazı kadınların göğüs kanserine yakalanma riski ise diğerlerine göre çok daha fazla… Bunları şu şekilde özetleyebiliriz: “anne, kızkardeş ve teyze başta olmak üzere yakın akrabasında meme kanseri olanlar; hiç doğum yapmamış kadınlar; geç doğum yapmış (35 yaş üstü) kadınlar; hiç emzirmemiş kadınlar; erken adet görmeye başlayan ya da geç menopoza giren kadınlar; uzun süreli hormon tedavisi (doğum kontrolü, menopoz tedavisi) görenler; aşırı kilolu kadınlar; alkol ve / veya sigara kullananlar; hareketsizlik içerisinde olanlar; rahim, yumurtalık ya da kalın barsak kanseri olanlar ve radyasyona maruz kalanlar”
Bu kişilerde rutin kontrollere daha erken yaşlarda başlamak gerekir ve hastanın riskine ve meme bulgularına göre özel bir takip programı oluşturulması gerekir. Meme kanseri teşhisinde altın üçlü ise meme muayenesi, mamografi ve bunları takip eden biyopsi… En sık görülen belirti memede ele kitle gelmesi ve çoğunlukla hastanın bunu fark etmesi…
Meme kanseri erken evrede yani henüz memede sınırlıyken teşhis edilirse tedavisi mümkün bir hastalık. Günümüzde meme kanserinin birinci tedavi yöntemi cerrahi yani kanserli dokunun vücuttan uzaklaştırılması işlemi. Diğer birçok kanser türünde olduğu gibi meme kanseri ile beslenme arasında önemli bir ilişki söz konusu. Kanser hastalığı üzerine araştırma yapan uzmanlar bazı besinlerin içerdikleri maddelerin kanser riskini arttırdığını belirtiyor. Bu besinler şu başlıklar altında toplanabilir: “yağlı tüm hayvansal besinler; yağlı şarküteri ürünleri; tereyağı; kızarmış besinler; tütsülenmiş besinler; tuzlanmış veya salamura yapılmış besinler ve doğrudan ateşte pişirilmiş etler…” Bu besinlerin tüketimleri mutlaka sınırlandırılmalı ve bazı önlemler alınarak tüketimi sağlanmalıdır. Örneklerle yol haritaları çıkartmak gerekirse bazı önlemler almak mümkün:
* Bahsettiğim bu besinlerden tüketecekseniz mutlaka yanında C vitamini kaynağı olan sebze veya meyvelerden bol miktarda tüketin.
* Yıllardır yapılan araştırmalar ile bazı besinlerin kanser riskini azaltıcı etki yaratabildiği biliniyor. Bu araştırmalara göre kanser riskini azaltıcı besinlerin başında meyve, sebze, kuru baklagiller ve tam tahıl ürünleri geliyor.
* Yapılan birçok çalışmada orta düzeyde egzersiz yapan kadınların meme kanseri olma riskinin azaldığı vurgulanıyor. Fiziksel olarak etkin bir yaşam kansere karşı koruyucu olarak biliniyor. Egzersiz sırasında salgılanan endorfin hormonu sayesinde psikolojik olarak da mutlu olmak mümkün.
* Vücut ağırlığınızı ideal seviyede tutmayı hedefleyin.
* Sebze ve meyve tüketiminizi yüksek seviyede tutun, günde 5 kez meyve ve sebze tüketmeyi hedefleyin.
* Yağ alımınızı sınırlamayı deneyin. Günlük aldığınız enerjinin % 20- 25 kadarının
yağdan gelmesini sağlayın. (Sağlıklı yetişkin bireyler için bu değer % 30’a kadar çıkabilir.) Yediğiniz besinleri yağ içeriklerine göre ayarladığınızda tükettiğiniz yağ miktarını da azaltmış olursunuz.
* Omega 3 yağ asitlerinden zengin besinleri beslenme planınıza ekleyin. Trans yağ asitlerinden mutlaka uzak durun.
* Kırmızı et tüketiminizi haftada 1- 2 kez olacak şekilde sınırlandırın. Tütsülenmiş, yanmış besinleri tüketmekten kaçının.
* İyi beslenmeyi sağlayın, kendinizi mümkün olduğunca stresten uzak tutun ve sağlığınızı koruyun.
Sağlıkla kalın…