Kalbinizin sesini dinleyin

Kalp krizi (miyokard infarktüsü), kalbi besleyen damarların kan akımının çeşitli nedenlerle aniden azalmasına veya kesilmesine bağlı olarak gelişen ve o damarın beslediği kalp kasında çeşitli derecede hücre ölümü ile sonuçlanan bir hastalıktır.

Kalp krizlerinin çoğu, koroner arterlerde (kalp kasına kan ve oksijen taşıyan atardamarlar) oluşan pıhtılar (trombüs) sebebiyle meydana gelir. Pıhtılar genelde ateroskleroz (damar sertleşmesi) sonucu meydana gelen değişiklikler yüzünden daralmış koroner arterlerde oluşur. Damar duvarının içindeki aterosklerotik plak bazen çatlar ve bu da pıhtı oluşumunu tetikler. Koroner arterlerdeki pıhtılar kalp kasına kan ve oksijen akışını engeller, bu da o bölgedeki kalp hücrelerinin ölümüne sebep olur. Belirtileri; göğüste ağrı, baskı, sıkışma veya ezilmeye de benzeyen rahatsızlık hissi, bir kolda veya her ikisinde, sırtta, çenede veya midede ağrı ya da rahatsızlık hissi, nefes alıp vermede güçlük, soğuk terleme, bulantı veya baş dönmesi şeklindedir.

Kalp krizi tanısı için en önemli iki bilgi, hastanın yakınmaları ve EKG’sinin değerlendirilmesiyle sağlanır. EKG bulguları tipik olarak kalp kriziyle uyumluysa ve hastanın yakınmaları da kalp krizine uyuyorsa, tanı konulur ve derhal tedaviye başlanır. Bazı durumlarda EKG bulguları belirgin olmayabilir. Bu durumda kalp kasının zarar görmesi sonucu kanda yükselen bazı enzimler ölçülür. Bu kan tahlilleri tanı koymada yardımcı olsa da, ancak belirli bir süre geçtikten sonra yükselmesi gibi bir dezavantajları da bulunur. Kalp krizi acil bir durumdur. Hastaneye yatmayı ve yoğun bakımda tedavi olmayı gerektirir. Kalp krizinin geçirilmekte olduğunun farkına varılmış ise ilk yapılacak şey hemen tam donanımlı bir ambulans ile mümkünse en hızlı şekilde “Kalp Krizi Merkezi” olan bir hastaneye ulaşmaktır. Ambulans beklenirken bir adet aspirin (160-325 mg dozunda) alınmalı. Eğer kalp krizi, hastada “ani kalp durması”na yol açmış ise o zaman derhal suni solunum ve kalp masajı başlatılıp vakit kaybetmeden ambulans çağrılmalıdır.

Tedavide tıkanan kalp damarının açılması iki yöntemle olabilir. Bunlardan ilki, pıhtı eritici ilaçların damar yoluyla verilmesi. Başarı şansı, tıkanan damarın anjiyoplasti ve stentle açılması yöntemine göre daha düşük olduğu için, acil anjiyo laboratuvarı ve ekibine ulaşmanın mümkün olmadığı durumlarda yapılıyor. İkinci ve daha etkin yöntem ise hastanemizde de 7/24 uygulanabilen, tıkanan damarın acil kalp anjiyosuyla belirlenip anjiyoplasti ve stentle açılması tedavisidir. Bu tedavi yöntemi yüksek başarı oranına sahip olsa da deneyimli ve hemen müdahale edebilecek bir ekip ve gerekli ekipmanlara ihtiyaç duyuluyor. Bu yöntemde kalp damarındaki tıkanıklık, kasık damarından giriş yapılıp damar içerisinden kalbe ulaştırılan bir tel geçirildikten sonra bir balon yardımıyla gideriliyor ve tekrar tıkanmaması için stent denilen kafes benzeri bir materyal yerleştiriliyor. Bu şekilde damarın açılması, kalp işlevinin uzun vadede bozulması riskini önemli ölçüde azaltıyor. Kalp krizinde erken tanı da çok önemlidir. Zaman geçtikçe ritim bozukluklarından yaşamı yitirme ihtimali ve harap olan kalp kası miktarı artacaktır. Harap olan kalp kasının telafisi yoktur. Kalp krizinde “zaman = kalp kası” demektir. Bu nedenle ilk tedaviye kadar geçen süre ne kadar kısa olursa, hastalarımıza faydamızda o kadar yüksek olur. Hastanın yaşam tahmini, krizde kalpte hasar gören dokunun büyüklüğü ve yeriyle ilgili olarak değişiklik gösterir. Vakaların yaklaşık üçte biri ölüm ile sonlanır. Komplikasyon olmayan durumlarda tamamen iyileşme görülebilir. Bu tedavi bitiminden sonra kişi, günde 5-10 dakika süren yürüyüşlere başlamalıdır.

Doç. Dr. Vedat Koca
Kardiyoloji Doç. Dr. Vedat Koca

 

Başa dön tuşu