Kurtuluş gününden son baloya…
Bursa’nın dört bir yanında “O”nun hatıraları… Kurtuluş gününden “son vals”ine kadar 17 kez ziyaret ettiği şehrin hafızasında saklı her şey. Açtığı fabrikalar, manevi çocukları, ilçe ziyaretleri, tarihe geçen sözleri, Bursa Nutku… Onun Bursa’daki izlerini sürmek demek, Bursalı olmanın ayrıcalıklarını yeniden hatırlamak ve ucu bucağı olmayan bir yolculuğa çıkmak demek…
“Türk milleti kendisi için, kendi geleceği ve kurtuluşu için çalışan kimseleri, kurulan zorluk karşısında bırakmayacak kadar yüksek vatanseverlik ve yüksek onur duygusuyla doludur.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk
“Yorulmadan beni izleyeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, benim sizden istediğim, yorulduğunuz zaman dahi, durmadan yürümek, dinlenmeden beni takip etmektir. Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni izleyeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla yorulmazlar.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk
İlk kez Bursa’nın kurtuluşundan kısa bir süre sonra, 17 Ekim 1922’de, geldi Bursa’ya Mustafa Kemal Atatürk… Tarihi Belediye Binası’ndan seslendi Bursalılara. Bursa’ya ilk kez adım atmış ve ilk konuşmasında barışı, umudu, ülkenin refah dolu geleceğini müjdelemişti. Onu sevgi ve hasretle karşılayan çocuklara, gençlere hitap etmiş; yarının büyüklerine, ülkenin yarınlarını emanet etmişti. Onun Bursa’da olduğunu duyup onu görmek için İstanbul’dan gelen öğretmenlere yaptığı konuşmasındaki “Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yer hazırladı. Ordularımızın zaferini siz tamamlayacaksınız. Gerçek zaferi siz kazanacak ve sürdüreceksiniz ve kesinlikle başarılı olacaksınız. Ben ve sarsılmaz bir inançla bütün arkadaşlarım, bütün varlığımızla sizi izleyeceğiz ve eğer kültürel gelişme yolunda herhangi bir engelle karşılaşırsanız, sizin karşılaşacağınız engelleri kıracağız, bütün varlığımızla sizin düşüncelerinizi ileri yürüteceğiz” sözleriyle eğitime verdiği önemi bir kez daha kanıtlamıştı.
Gazi Paşa Bursa’ya ikinci kez geldiğinde saltanat kaldırılmış, son Osmanlı Padişahı Vahdettin ülkeyi terk etmişti. Sürekli halkın arasında olması gerektiğine inanan Atatürk yine bir yurt gezisine çıkmış, bu sırada annesinin ölüm haberini almış olmasına rağmen geri dönmemişti. Sorumlu olduğu bir vatan ve ona inanan bir millet vardı Ata’nın. Sık sık çıktığı yurt gezilerinin başlangıç noktası yaptığı Bursa’ya geldiğinde ilk durağı İnegöl oldu. Buradaki coşku dolu karşılamanın ardından Belediye tarafından Ata için alınan köşkte konuk edildi. Çekirge Caddesi üzerindeki bu köşk, Atatürk’ün ölmeden önce Çelik Palas’taki hissesi ile birlikte Belediye’ye bağışladığı ve 1973 yılından bu yana Atatürk Müzesi adıyla ziyaretçi kabul eden köşktü.
Çağdaş ülkenin çağdaş Bursa’sı
Cumhuriyet’in ilanından sonra bir kez daha ve bu kez Cumhurbaşkanı olarak geldi Atatürk Bursa’ya. Bursa’nın Kurtuluşu ilan edilen 11 Eylül konuşmasını bu kez Cumhurbaşkanı sıfatıyla yaptı Gazi Paşa… “Ey özverili ve memleket sever Bursalılar; siz, Cumhuriyet’in ayrılmaz ilkesi olan uygarlık ve yenileşme yolunda yüksek yapıtlar yaratacaksınız. Böylece Türk Cumhuriyeti’ni her gün daha çok güçlendirecek ve sağlamlaştıracak öğelerin her zaman ileri saflarında bulunacaksınız. Bundan asla kuşku duymuyorum. İnkılâbımız, Türkiye’nin yüzyıllar için mutluluğunu yüklenmiştir. Bize düşen, onu anlayarak ve değerlendirerek çalışmaktır.”
Latife Hanım ile ilk ve son kez
Bu gezisinin bir özelliği daha vardı. Eşi Latife Hanım ile birlikte ilk ve son gelişiydi Ata’nın. Kentin kurtuluşun ikinci yılı şerefine düzenlenen törene katıldı, eşiyle birlikte Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerini ziyaret etti. Bir yıl sonra yeniden Bursa’ya gelişinde ise başında şapkası, ardında devrimleri vardı Ata’nın. Şapka Devrimi’nin haberini alan Bursalılar onu Mudanya İskelesi’nde başında şapkalarıyla karşıladı; o da manevi kızı Sabiha Gökçen ile tanıştığı Hünkâr Köşkü’nün bahçesinde, şapkasıyla selamladı halkı. Onun bu ziyaretinin ardından “Cumhuriyet Köşkü” adını alan ve bugün müze olarak kullanılan köşkün bahçesinde Bursa halkıyla duyduğu onurun bir ifadesi olan konuşmasını yaptı: “Memleketimizin her yerinde aynı duygular ortaya çıkmaktadır. Ancak bu duyguların açıktan gösterilmesi, bugün ilk kez Bursa’da oluyor. Bunu yapan sizleri ve düzenleme kurulunu tüm içtenliğimle kutlar ve teşekkürler sunarım.”
Bursa’nın fabrikalarına ipek sardı
Bursa’yı her zaman bir sanayi memleketi olarak gören, her fabrika açılışında duyduğu mutluluğu dile getirmekten çekinmeyen Atatürk bu gelişinde “Bursa Dokumacılık ve Trikotaj A.Ş.”nin açılışına da katıldı. Onun talimatıyla açılan ve yine onun talimatıyla daha sonra adı İpek-İş olarak değiştirilen fabrikanın amacı Bursa’nın ipekböcekçiliği ve koza üretiminin değerlendirilmesiydi. Atatürk daha sonraki gezilerinden birinde bu fabrikayı yeniden ziyaret edecek ve bugün fabrikanın başköşesinde itinayla korunan anı defterine şu satırları düşecekti: “İpekiş Fabrikası’nda gördüklerimden çok sevinç duydum. Gazi M. Kemal 19.01.1933”
Atatürk Stadyumu ve çok sesli Bursa
Bursa’da ilk Batı müziği konserleri de Ata’nın bu ziyareti sırasında gerçekleşmiş ve Bursalılar yine Atatürk sayesinde bir yenilikle daha tanışarak orkestra müziğine ilgi duymaya başlamışlardı. Okulları ziyaret etti; öğrencilerle, öğretmenlerle tanıştı. Bursa Kız Muallim Mektebi’ndeki gösterileri izledi. Bir yıl sonra yeniden gelmek ve bu kez yaklaşık bir ay boyunca kalmak üzere ayrıldı Bursa’dan. 20 Mayıs 1926’da başlayan beşinci gezisi Bursa’ya yine birçok değer kazandırdı Ata’nın. Örneğin o zamanlar Altıparmak semtinin batısında bulunan ve “Beylik Bahçe” adıyla anılan ilk stadyumun yapımını başlattı ve bunun için 1.000 lira da bağışta bulundu. Bu yıllarda spor karşılaşmaları, futbol maçları Atıcılar’daki düzlük bölgede yapılıyordu. Sporu ve sporcuyu her zaman destekleyen Mustafa Kemal Atatürk Bursa’nın modern gençlerinin modern bir spor alanına sahip olması gerektiğine inanıyordu. 300 kişilik kapalı tribünüyle 1930 yılında tamamlandı. Bugünkü Atatürk Stadyumu’nun temeli o günlerde, bu şekilde atılmış oldu.
Suikaste teşebbüse teşebbüs
Bu dönemde Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte ülke ekonomisinin düzelmesi için farklı yollar deneniyordu. Bunlardan biri de Türkiye’nin dış pazarlara açılarak ekonomiye katkı sağlayacağına inanılan ürünlere ait sergilerdi. Bunların ilk ve en önemlisi ise Atatürk’ün bu beşinci gezisinde Mudanya’ya gelen ve Ata’nın şerefine yemek düzenlenen “Seyyar Sergi” gemisiydi. Ata’nın denetiminden geçen Seyyar Sergi’nin önce Karadeniz’e ardından Akdeniz ve Atlantik’e açılması planlanıyordu. Atatürk’ün Bursa’ya bu gelişinde, İzmir’de ona düzenlenen suikast girişiminden daha önce planlanan bir suikast hazırlığı vardı. Eğer cesaret edebilselerdi, suikastı planlayanlar eylemlerini Bursa’da gerçekleştireceklerdi.
Gemlik’ten “Türk” alfabesi ile teşekkür mektubu
Atatürk’ün altıncı kez Bursa’ya gelişi günübirlik oldu. Aynı yıl yeniden geldi ve bu kez bir hafta kaldı. Tophane’deki şehitliği ziyaret etti, Tophane Parkı’nda oturup Bursalılarla konuştu. Fabrikaları gezdi ve Bursa Türk Ocağı tarafından adına düzenlenen baloya katıldı. Bursa’ya bir sonraki gelişinde ise ardında yine bir devrim bıraktı. Bursalıları Türk harfleri ile tanıştıran Atatürk, caddeler boyu sıralanan halkın alkışları eşliğinde Hükümet Konağı’na gitti ve burada önceden hazırlattığı yazı tahtasının başına geçti. Toplanan heyete öğrettiği alfabenin tüm halka aktarılmasını istedi. Bir hafta gibi kısa bir süre içinde yeni Türk harfleri öğrenilmiş ve Harf Devrimi Bursa’da başarıyla hayata geçmişti. Hatta Gemlik’te bir esnaf grubu, alfabeyi öğrenir öğrenmez Ata’ya bir mektup yazıp ona teşekkür ettiler. Halkın bu nezaketi ve ilgisi Ata’yı mutlu etmiş ve duygulandırmıştı. Bursa yeniliklerle büyüyor, gelişmelere kısa süreler içinde ayak uydurarak çağdaş bir kent olma yolunda hızla ilerliyordu. Ata’nın her ziyaretiyle kent biraz daha aydınlanıyor, yenilikçi halk, modern bir Bursa’ya kavuşuyordu.
Ata’nın anladığı “Türk gençliği”
Bir sonraki gelişinde önce Orhangazi ilçesini ziyaret eden Atatürk daha sonra Işıklar Askeri Lisesi’nde Silahlı Kuvvetler tarafından yürütülen Bursa manevralarını izledi. Atatürk’ün Işıklar Askeri Lisesi’ni ziyaret ettiği 22 Ağustos 1929 tarihi, lisenin hatıralarına “tarihinin en önemli günü” olarak geçti. Ata’nın Bursa’ya bir sonraki gelişi Menemen Olayı’nın ardından oldu. Onuncu kez geldiği Bursa’da geçirdiği iki gün boyunca sağlık hizmetlerini denetledi; Türk Ocakları’nı ziyaret etti. Yurt gezilerinin Bursa ziyaretlerinden birinde Uludağ’a da çıkan Gazi Paşa, havasına suyuna hayran olduğu bu bölgede bir köşk yaptırmak istedi ancak yaveri Salih Bozok’la paylaştığı bu fikir hiçbir zaman hayata geçmedi. 1933’te on üçüncü kez Bursa’ya gelişi planlarının dışındaydı. Bursa’dan gelen habere göre ezanın Türkçe okunmasına karşı çıkan bir grup sorun yaratmış ve önce Evkaf Müdürlüğü’nü daha sonra ise Vilayet’i basmaya çalışmıştı. Bunu öğrenen ve o sırada İzmir’de bulunan Atatürk derhal Bursa’ya geldi. “Bursa gençliği olayı bastıracaktı ancak polis ve adliyeye olan güvenleri nedeniyle karışmadı.” açıklamasını duyan Atatürk “Bursa gençliği ne demek? Memlekette parça parça, yer yer gençlik yoktur; Türk gençliği vardır” diyerek tarihe geçen konuşmalarından birini yaptı ve “Bursa Nutku”nu yazdırdı.
Bursa Nutku (1933)
Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım” diyecek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”
İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!
“Bursa’ya uçarak gel, Sabiha…”
Yalova’ya her gelişinde yakınlığı nedeniyle mutlaka Bursa’ya da uğrardı Gazi Paşa. Bazen günübirlik durur bazen günlerce kalırdı. Bu yurt gezilerinin amacı hem devrimleri, yenilikleri gittiği yerlere götürmek hem de bu toplumsal dönüşüm sürecinde halkın nabzını tutmaktı. Çünkü onun için önce halk geliyordu ve halkın bir yeniliği benimsemesi, sevmesi ve isteyerek uygulaması son derece önemliydi. Manevi kızı, Türkiye’nin ilk kadın pilotu ve dünyadaki ilk kadın savaş pilotu olan Sabiha Gökçen’de on altıncı gezisinde eşlik etmişti ona. Amaç başta kadınlar gelmek üzere tüm gençleri havacılığa özendirmek ve havacılığın önemini anlatmaktı. Atatürk’ün “Bursa’ya uçarak gel. Doğup büyüdüğün yere, hemşerilerinin arasına uçağınla in, onları gururlandır” demesi üzerine Gökçen 7 Haziran 1936’da Bursa Havaalanı’na indi.
Merinos ve Sunğipek
Atatürk bu gezilerinde özel sektör girişimleriyle ya da devlet eliyle açılan fabrikaları, yapılan yatırımları destekliyordu. Dönemin Ekonomi Bakanı Celal Bayar tarafından hizmete açılan İznik’teki Bursa Süttozu Fabrikası’na yaptığı ziyaret de bu amacı kapsıyordu. Bu dönemde Celal Bayar’a bir de mektup yazarak Bursa’da ve Gemlik’te açılacak olan fabrikalar için isim önerilerinde bulunmuştu. Bugün, aslı Gemlik Umurbey’deki Celal Bayar Müzesi’nde sergilenen el yazısı mektup aynı zamanda Atatürk’ün, Türkçenin sadeleşmesi ve diğer dillerin boyunduruğundan kurtulması konusunda çalışmalar yaptığının da bir kanıtıydı. Atatürk mektupta Bursa’daki fabrikaya verilecek ismin “Merinos”, Gemlik’te açılacak olanın ise “Sunğipek” olmasını istiyordu. Açılışı iki yıl sonrasını bulan fabrikaların temelleri, bu mektubun yazılışından iki gün sonra atıldı.
Onur defterlerinde onurlu bir imza…
Atatürk heyecanla beklediği bu açılışları kaçırmadı ve 1938 yılının şubat ayında yeniden Bursa’ya geldi. Bunun bir “son” olma ihtimaliyle ilgilenmeyecek kadar enerjik ve heyecanlıydı. Onurlu Türk halkı, emeklerinin ve fedakârlıklarının karşılığını alıyor, her geçen gün biraz daha çağdaşlaşan, dünyaya örnek olan bir ülkeye sahip oluyordu. İlk kez Yalova Termal’in açılışına geldiği 1938 yılının Ocak ayında ciddi şekilde rahatsızlanarak onu ölüme teslim edecek hastalığın pençesinde olduğu fark edilmişti. Ama o ne gezi programını iptal etti ne de Türk halkının şevkini kıracağını düşündüğü herhangi bir adım attı. 1 Şubat 1938’de Gemlik’teki Sunğipek Fabrikası’nın açılışını, ardından Türkiye’nin öncü sanayi kuruluşlarından biri olan Merinos Fabrikası’nın açılışını yaptı. Fabrikayı gezip derinlemesine incelemelerde bulunduktan sonra buradaki “onur defteri”nin ilk satırlarını yazdı: “Sümer Bank Merinos Fabrikası, çok kıymetli bir eser olarak milli sevinci arttıracaktır. Bu eser yurdun, hususiyle Bursa bölgesinin endüstri inkişafına(gelişimine) ve büyük milli ihtiyacın giderilmesine yardım edecektir. Eserin başarılmasından Ekonomi Bakanlığı’nı tebrik ederim. Sümer Bank Direktörlüğü’ne teşekkür ve fabrikayı, gördüğüm gibi yüksek bilgi ve tam düzenli idarede direktörüne başarılar temenni ederim.”
Son balo, son Sarı Zeybek, son kudret
O gün yine sokaklar insan doluydu. Ancak bu kez Bursalılar çifte mutluluk yaşıyordu. Ata, yeniden Bursa’daydı ve Merinos Fabrikası hizmete açılıyordu. Bursa gazetesi bu tarihi günün haberini birinci sayfadan verdi ve o sayıyı ipek kumaşa bastı. Bursa’da kaldığı son gece, Bursa Belediyesi onuruna bir balo düzenlemişti ve Atatürk aslında bu baloya katılamayacak kadar hastaydı. Dinlenmesi gerekiyordu ama bu gereklilik onun umurunda değildi. Daveti geri çevirmenin kabalık olacağını düşünen Atatürk tüm asaleti ve zarafetiyle katıldı baloya. Dimdik durdu, dans etti, sohbetlere katıldı; bir anlamda hastalığına meydan okudu. Balodan ayrılmadan önce ise bedenindeki yorgunluğu yansıtmamak için direndiği gözlerini orkestraya çevirerek zeybek çalmalarını istedi, Sarı Zeybek… Müzik başlar başlamaz gerçek bir efe gibi dizlerini yere vura vura, tek bir figür bile atlamadan dans etmeye başladı.
Etrafındakiler nefeslerini tutmuş hayranlıkla onu izliyordu. Ancak bu hayranlığa karışan bir de hüzün vardı. Salondaki herkes onun hasta olduğunu ve kendini bu denli zorlamaması gerektiğini biliyordu ama hiç kimse ona engel olacak tek bir söz edemiyordu. Tek yapabildikleri gözyaşlarını ondan gizlemeye çalışmaktı. Gazi Paşa durumun farkına vardıkça hareketleri daha da sertleşiyor, çevresindekilerin hüzün dolu gözleriyle karşılaştıkça adımlarını daha sert vuruyordu yere. Dans bitti, Gazi Paşa doğruldu ve etrafına bakarak: “Zeybekte insanın yorgunluğunu dindiren bir kudret var.” dedi. Bozulan sağlığına inat yerinde olan keyfini, salonu çınlatan bir kahkaha atarak ispatlamak ister gibiydi. O geceyi köşkünde dinlenerek geçirdikten sonra ertesi gün İstanbul’a döndü. “Naçiz vücudu” ruhunun bitmek tükenmek bilmeyen enerjisine ayak uyduramıyordu artık, yorulmuştu. Atatürk ne kadar dirense de vücudu artık dinlenmek istiyordu.
Bursa’ya son gelişinden birkaç ay sonra tüm yurtta yarıya indirildi bayraklar… Gazi Paşa sonsuzluğa uğurlandı ve ardında gözü yaşlı bir millet bıraktı. Gazetelerin manşetlerinde bu acı kayıptan bahsediliyor, her şehirde anma törenleri yapılıyordu. Gazi Paşa Bursa’da, Ata’nın Bursa’ya 1925’teki üçüncü gelişinin ardından gazete ilanıyla yapılacağı duyurulan Atatürk Anıtı önünde anıldı. 29 Eylül 1925 tarihli Yeni Fikir Gazetesi’nde yayınlanan “Ankara, İstanbul ve hatta bazı illerimiz, Gazi Paşa’mızın heykelleriyle güzel şehirlerini süslüyorlar.
O büyük adamdan devrimlerin ışığı yükseliyor. Bursa’mız, çok sevgili Gazi’sini birkaç kez kucaklamak mutluluğuna ulaşmıştır. Bursa’nın şimdiye dek böyle bir davranışta bulunmaması, çok büyük, affedilmeyecek bir noksanlıktır. Yeni Fikir, saygıdeğer Bursalıların dikkatini bu yönde uyarmak ister. Belediyemiz, Partimiz, Türk Ocağımız ve diğer kuruluşların bu yönden harekete geçmesini bekliyoruz. Aynı zamanda aydınlık günlerin övünç verecek anılarını da kucaklayacak bu kaçınılmaz eserin yapımına hemen başlanmalıdır.” yazısının ardından harekete geçilmiş ve bu öneri tüm halkı heyecanlandırmıştı. İzmit’teki Atatürk Anıtı’nın yontucusu Nijat Sirel ile iletişime geçerek yapımına başlandı. Sirel’in öğretmeni Prof. Mehmet Mahir Tomruk’un da desteğiyle heykelin yapımı tamamlandı, çevre düzenlemesi yapıldı ve Cumhuriyet’in sekizinci yıldönümünde açılışı gerçekleştirildi. Kurtuluş gününden son baloya… Kurtuluş gününden son baloya…
Gazete ilanı, Gazi Heykeli ve Atatürk Anıtı
Mareşal giysileriyle at üzerinde bir Atatürk vardı heykelde. Bu figür sağ elinin işaret parmağıyla Batı’yı gösteriyor ve uygarlık yolundaki Türkiye’yi simgeliyordu. Önünde ise “Bu aziz heykelin önünde duran Türk! Hürmetle eğil! O, milletini kurtaran, Cumhuriyeti kuran, âleme yeni bir tarih yaratan Gazi Mustafa Kemal’dir.” yazıyordu. Heykelin üzerini örten dev bir Türk bayrağı dönemin Valisi tarafından kaldırılmış ve ilk adıyla “Gazi Heykeli” Bursa’ya kazandırılmıştı. Soyadı Kanunu’nun kabul edilmesiyle daha sonra “Atatürk Heykeli” olmuştu bu tarihi hatıranın adı. 29 Ekim 1931’de Bursalıların toplandığı bir törenle açılışı yapılan ve yıllar boyu insanları coşkuyla, gururla, neşeyle bir araya getiren bu anıtın çevresinde, açılışından 7 yıl sonra gözyaşı vardı. “Ebedi Şef”in son yolculuğuna uğurlanışının ardından tüm Bursa anıtın önünde toplandı.
Çocuklar, büyükler, gençler, yaşlılar… Bursalıların, tüm yurtla birlikte ortak bir kaybın acısını paylaşıp “Atatürk’e bağlılık andı” içtikleri o gün hep bir ağızdan aynı şeyi söylediler: “Biz Türk Gençliği, Atasının bıraktığı eşsiz mirasa, onun Cumhuriyeti’ne, onun inkılâplarına, onun kudretli ve kuvvetli rejimine daima sadık kalmaya; vatanın toprağına kanımızı, istiklaline canımızı vermeye şerefimiz, gençliğimiz, namusumuz ve Türklüğümüz namına söz verip ant içiyoruz.” Bursa’daki ziyaretlerinden birinde “Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize, durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle bahtiyar olacağız.” demişti Gazi Paşa. Onurlu Türk milletinin fedakârlıklarıyla, cesaretiyle, inancıyla kurduğu bu ülke ve Atatürk’ün ardında bıraktığı emanetler, fikirler ve ilkeler, atasının izinden ayrılmayacak olan Türk gençliğine emanetti.
Her zaman Bursa’yla derin bağları bulunan ve kente kıymetli hatıralar bırakan Mustafa Kemal Atatürk’ün Bursa’ya son gelişi, ölmeden kısa bir süre önce yaptığı en renkli gezisi oldu. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisine, kudretine, şanına yakışır vedasıyla Bursa’ya buruk ve derin izler bıraktı. Atatürk’ün Bursa’daki izleri, Bursa’nın en onurlu hatıraları arasındaki yerini aldı.
Atatürk’ün Bursa gezileri
Birinci gezi: 17-29 Ekim 1922
İkinci gezi: 20-24 Ocak 1923
Üçüncü gezi: 31 Ağustos – 11 Eylül 1924
Dördüncü gezi: 22 Eylül – 8 Ekim 1925
Beşinci gezi: 20 Mayıs – 13 Haziran 1926
Altıncı gezi: 15 Temmuz 1927
Yedinci gezi: 1-9 Ekim 1927
Sekizinci gezi: 27 Ağustos 1928
Dokuzuncu gezi: 21-22 Ağustos 1929
Onuncu gezi: 4-5 Ocak 1931
On birinci gezi: 7 Ağustos 1921
On ikinci gezi: 17-19 Ocak 1933
On üçüncü gezi: 5-7 Şubat 1933
On dördüncü gezi: 4 Mayıs 1934
On beşinci gezi: 15-17 Temmuz 1935
On altıncı gezi: 6-8 Haziran 1936
Son vals: 1-3 Şubat 1938