Odaktaki “kadın”
“Fotoğraflarınızda sadece kendiniz için var olun ve bırakın sadece hayallerinizde değil, hayatın içinde olmak istediğiniz gibi yer alın. Bırakın dünya sizi böyle kabul etsin…”
Üç yıl kadar önceydi. Benden on yaş kadar büyük bir bayan arkadaşımla sohbet ederken “Hayalimde hep renkli ayakkabılar var ama hiç almıyorum” dedi. Bu cümle beni çok etkiledi. Ona tam olarak ne dediğimi hatırlamıyorum ama bana söylediği diğer cümlesi “Senin de böyle gerçeğe aktaramadığın hayallerin yok mu?” oldu. Evet vardı ama bu durumu karşımda başka bir kişiden duymak nedense içimde bir yeri sarstı. Kendimden de bildiğim bu durumla birlikte yaşamaya alışmak ve bu konuda hiçbir şey yapmıyor olmak kendimi kötü hissetmeme yol açtı. Bu konuda bir şey yapmaya karar verdim.
O bir şeyin ne olduğu zaman içinde şekillendi. Bir fotoğrafçı olarak en çok gözlemlediğim durum kadınların fotoğrafa verdikleri önemin genelde erkeklere göre çok daha fazla olduğuydu. Kadınların ve erkeklerin fotoğraf karelerinde var olmak istedikleri duruş ve görünümler de çok farklıydı.
Evlilik fotoğraflarında genelde ikna edilmesi gereken bir nişanlı, aile fotoğraflarında bir araya getirilmesi ve modlarının fotoğraf çekimine uygun hale dönüştürülmesi gereken aile bireyleri vardı. Tüm bu çabalama süreci içinde “aman ne gerek var” cümlesinden artan alan içinde hayallerini gerçekleştirmeye çalışan kadına, sadece onun var olduğu bir alan yaratmak istedim.
Fotoğraf çektirmek için hayatının özel bir dönemini beklemesi gerekmediği, sadece canı istediği için fotoğraf çektirebildiği ve kalıpların olmadığı bir alandı bu. Bu alanı modern kadın portreleri olarak adlandırabiliriz.
Çevremde hangi kadına sorsam kendini beğendiği bir fotoğrafı olmadığını söyledi. Bunun yanı sıra çoğunlukla kendimizi düşündüğümüzde sabah uyandığımız ve pijamalı görünümümüzü gözümüzde canlanıyor. Saçlarımızın şekillendirildiği ve beğenerek giydiğimiz giysiler içindeki halimiz pek aklımızda yer almıyor. Bakımlı halimiz kendimizi daha iyi hissettiğimiz bir görünüm. Modern kadın portreleri işte tam bu noktada hayatımızdaki yerini alıyor.
Kendimize dair algımızı yeniden şekillendiriyor. Bu fotoğraflar kendimizi görmeyi hayal ettiğimiz halimizi zamanda durduruyor. Bu halimize evin bir köşesinde veya telefonumuzda denk geldikçe mutlu oluyoruz. Bize kendimizi hatırlatıyor. Bu hayatta var olduğumuzu, önem sıralamasında listede her zaman en sonda yer almamamız gerektiğini hatırlatıyor. Modern kadın portreleri bir kadının kendine verebileceği en güzel hediye diye düşünüyorum. Fotoğraf çektirmek için on kilo vermeyi, çocukların liseye başlamasını veya hayatınızdaki başka anları beklemeyin. Hayat şu anda var. Şöyle olsam böyle olsam dediğiniz listenin hiçbir zaman sonlanmayacağı çok açık. Sonlansa şimdiye kadar sonlanmış olurdu… Kendimizi olduğumuz halimizle kabul etmek ve sevmek en güzel şey.
Kendime farklı bir hediyem daha oldu. Modern kadın portrelerinden yola çıkarak yaratıcılığımı özgür bıraktığım ve içindekileri tümüyle benim belirlediğim bir başka alan şekillendi. Türkçe karşılığını tam olarak bilemiyorum ama İngilizcesi “fine-art photography”. Bu alandaki deneyimlemelerimi yıllar içinde beni etkileyenler veya değer verdiklerim şekillendiriyor. Işığınız bol olsun…