Özgür bir “kişisel alan”

Tasarımlar insanı kısıtlar mı özgürleştirir mi? Tasarımın amacı nedir? İnsanları diğerlerinden soyutlamak mı yakınlaştırmak mı? Ötekileşmek mi yoksa bütünselleştirmek mi?

Bu sorular tasarımcıların insan etkeninden sonra tasarlarken düştüğü soru işaretleridir. Tasarım ilk önce insanla başlar ve insana hizmet etmesi için yaratılmışlardır. Fakat bazı tasarımlar bu hizmete ihanet eder ve insanı husursuz, rahatsız ve mutsuz eden geri dönüşler yapabilir. İnsan kendi kişisel alanına saldırı olarak algılayabilir. Bu yüzden tasarımcılar insanın kişisel alanını belirleyen, kendini tetikte hissetmesini engelleyen tasarımlar yapmaya özen gösterirler. Araştırmalar sonucu bu alanın 45 cm çapında olduğu bulundu. Bazı tasarımcılar bu alanlara özen gösterip daha humanist tasarımlar yapıyorlar, mesela Arne Jacobsen’in “Egg Chair” sandalyesi… Arne Jacobsen bu sandalyeyi kendi dizayn ettiği otel lobisi için tasarladı. Temel amaç otel müşterilerinin hem kendilerini özgür hissetmesi hem de kamusal alanlardan kendilerini ayırıp daha kişiselleştirdikleri alanlara sahip olmalarıydı. Mimar David Garcia ise bu konuda insanlara kişisel alanlar yaratan ve daha özgür kılan bir kitaplık ünitesi tasarladı. Gezici kütüphanelerden esinlendiği bu tasarımına “This Circular Walking Bookshelf” adını verdi.Koltuk tasarım

Günlük yaşamda da insanı kişileştiren ve özgür kılan birçok tasarım var. Veasyble adlı firmanın ürettiği taşınabilir kişisel alan bunlardan en göze çarpanı… Çanta gibi taşıyabildiğiniz tasarım sayesinde kendinizi toplumsal alandan izole edebilir ya da bulunmak istemediğiniz, sizi rahatsız eden bir ortamda yok gibi davranabilirsiniz. Tasarım ekibi yola çıkışlarını izolasyon, samimiyet ve süs olarak tanımlıyor. Tasarımın farklı çeşitleri de mevcut. Sadece gözleri kapayan ya da sadece yüzü kapayan versiyonları da bulunuyor.

“Ear Chair” ise kendini yaşamdan koparmak istemeyenlerin tercihi… Yaşamla iç içe olmanın yanı sıra kullanıcılara kabuk oluşturan ear chair korunaklı bir kişisel alan sunuyor. Tasarımcısı Studio Makkink & Bey başlangıç fikri olarak bir soru ile yola çıkmış. Oda formunda ve mekanın verdiği hissi veren bir mobilya olabilir mi? Cevabı Ear Chair’de bulmuşlar. Mekanın herhangi bir yerinde bile kullanıcaya özel alan yaratan bu sandalye karşı karşıya konulduğunda ise sanki bir toplantı salonu gibi mekan içinde mekan yaratıyor. At gözlüğü gibi uzayan yan kenarları akustik özellikler ile donatılmış ve grup halindeki konuşmaları absorbe eden yapısı ile toplantı salonu gibi davranabiliyor. Akustik özelliğinin yanı sıra görsel olarak da karşıdaki ile olan iletişimi destekleyici özelliği de var. Sehpa gibi uzayan kolçağı sayesinde konforlu zamanlar geçirilmesi de olası…

İki kişinin kişisel alanlarını birleştiren “Niche Sofa” da özgürlüğü paylaşmayı sağlıyor. Yan tarafları ile üst tarafı kapalı olan tasarım koltukluktan çıkıp bir sığınağa dönüşmüş. Frank Lloyd Wright in “form follows function sözünü bu tasarımda hayata geçirmeyi amaçlayan Axia Design ekibi formun tasarımdaki etkisini gösteriyor. Form ile kavram yaratma arayışa bir cevap niteliği taşıyan bu tasarım ile özgürlüğü paylaştığımız keyif dolu alanlar ortaya çıkıyor.

Görkem Sever
Görkem Sever
Başa dön tuşu