Rüzgarın denizdeki “seyir teknesi”
Bir yandan rüzgarın bu dünyaya yön verdiğini bilirken, diğer yandan ona direnç gösterebilmek… Yüzümüze vurup saçımızı savursa da, ona güvenmek. Bizi onun götürdüğünü bilmek ve onunla birlikte seyretmek… Denizde, çok şeyden uzakta, özgür ve sessiz olmak…
Yelken sporunun yaş yelpazesi oldukça geniş, tek şart uçsuz bucaksız mavileri sevebilmek. Sadece deniz aklınıza gelmesin; göl, okyanus ve su akıntısı olabilen her türlü su birikintisi için üretilmiş binlerce tasarımda yelken bulabilmek mümkün. Yarışlar için daha hafif ve toplam yelkenleri çok büyük hızlı yelkenliler varken, aile saadeti yaşamak isteyenler için ise nispeten daha küçük ve devrilme olasılığı taşımayan fakat biraz daha az performanslı tekneler bulunuyor. Bu anlamda yelkenler de ikiye ayrılıyor diyebiliriz; gezi ve yarış tipi yelkenler…
Genel olarak yelken yapmak isteyen birisinin ıslanmayı sevmesi gerekiyor. Kendisini doğada rahat hissetmeyen ve en önemlisi sabırsız insanların yapabileceği bir spor değil. Yelkene gönül verenlerin denizi, dalgaları, akıntıları ve rüzgarı kendisine arkadaş etmesi ve her türlü kaprisini çekmesi şart. Onlarla mücadele ederken mutlu olabilmeli hatta bu etmenlerle birlikte sürekli değişim içerisindeki bu sporu hayatının önemli bir parçası yapması zorunluluğu bulunuyor. Tabi hemen gözünüz korkmasın, zorlukları kadar keyfi de bol bir spordan bahsediyoruz.
Yelken için öncelikle şunu söylemek lazım; dışarıdan görüldüğü kadar kolay bir spor değil. Akıntı, rüzgar gibi kuvvetler gözle görülemez, hissedilirler ve bunların etkilerini kestirebilmek için deniz üzerinde zaman geçirmek gerekiyor. Bu etkenlerin yaşanmadan öğrenilmesi hemen hemen imkansız. Zaten yelken dalını zevkli yapan da tüm bu değişkenlerin birleşerek yelkeni daha karmaşık yapması…
Yelken devamlı düşünmenizi sağlar. Akıntı nereden geliyor? Rüzgar hangi yönde esmeye devam edecek? Yelkeni yelken yapan en zevkli durumun da bu olduğu şüphesiz… Yelken adeta deniz üzerinde kumar ya da satranç oynamaya benzer. Özellikle yelken yarışlarında rüzgarın hesapta olmayan fakat beklenen yön değiştirmelerine göre seyir yapmak buna en basit örnek. Kısacası yelken sporu hem pratik olarak uygulamayı hem de sürekli düşünmeyi gerektiren bir spor… Yelkeni tahta karşısında veya kitaplardan teorik olarak öğrenmek en büyük hata denebilir. Pratik bir spor olan yelkeni öğrenmek için ne kadar çok kalırsanız o kadar iyi havayı koklayabilir ve bir o kadar iyi yelkenci olabilirsiniz. Yelkencilik kısaca, rüzgara yön verme ve iple oynama sanatı olarak tarif edilebilir. Tabiatı sevmeyen, doğayla kavgalı, onunla arkadaş olamamış bir kişi denizci olamaz. Denizde çok yönlü düşünüp, çabuk karar alabilip, soğukkanlı olmalısınız. Zamanla yarışmayan, sabırlı, doğayı karşısına değil yanına alan çevreye duyarlı bir kişi olmalısınız.
Bursa uzun sahil şeridi ile bu spor için uygun şartları fazlasıyla barındırıyor. Zaten özellikle Mudanya’daki ve Tirilye’deki yat limanlarında oldukça fazla yelken teknesi bulunuyor. Bursa Yelken Kulübü’nden Nail Erginer’e göre, ülkemizde yeni yeni gelişen yelkencilik yavaş yavaş zengin sporu olarak algılanan kabuğunu kırmaya başlayarak herkesin yapabileceği bir spor ve yaşam biçimi olma yönünde ilerliyor. Erginer yelkenciliği ve Bursa’daki durumu şöyle anlatıyor: “Tekne sahibi olmak değil ama bir şekilde bu yaşamın içinde olmak sanıldığı gibi zor ve ulaşılmaz değil. Bu hayata giriş kapıları da ülkemizin pek çok yerinde olduğu gibi amatör kulüpler yolu ile oluyor. Bu doğrultuda da Bursa’da bu görevi en güzel biçimde Bursa Yelken Kulübü üstlendi. 2001 yılında kurulan Bursa Yelken Kulübü 11 yılda hızla büyüyerek pek çok kişiyi üyesi yaptı ve binlerce kişiyi denizle tanıştırdı. Bursa Yelken Kulübü artarak devam eden ilgiyi daha yukarılara çıkarmak için her ay “Amatör Denizci Belgesi”ne hazırlık seminerleri veriyor, yaz ve kış trofesi adı altında senede onun üzerinde yarış düzenliyor, üyelerinin geniş katılımı ile her yıl coğrafik rotalar belirleyip bu rotalara ralliler düzenliyor. Bununla beraber ulusal bayramları denizde de kutlama alışkanlığını yöreye kazandırmış olan Bursa Yelken Kulübü manevi anlamda da görevini yerine getirmenin haklı gururunu yaşıyor. Bursa’da pek çok kişi için uzak gözüken bu etkinlikler aslında yanı başlarında ve sadece arzu etmelerinin yeter olduğu bir uzaklıkta. Özgürlüğün, romantizmin doğayla dost olmanın, sessizliğin tutkunu olmak, yeni coğrafyaları keşfetmek ve en önemlisi yepyeni dostlar kazanmak isteyen herkese yelken sporunu öneriyoruz ve sizleri aramızda görmek istiyoruz.”
Yelkencilik Sözlüğü
Kontra: Yelkenli teknelerin ve deniz taşıtlarının sancak veya iskele olup olmadıklarına verilen isimdir. Yelkenin dolduğu yön anlamına da gelir.
Sancak Kontra: Yelkenli teknelerin ve deniz taşıtlarının sağ kısımlarına verilen isimdir. Rengi yeşildir, geceleri deniz taşıtlarının yeşil görülen yanları sancak yanlarıdır. Yol hakkına sahiptir ve iskele kontra tekneden yol alır.
İskele Kontra: Yelkenli teknelerin ve deniz taşıtlarının sol kısımlarına verilen isimdir. Kırmızı renktedir ve sancak kontra taşıta yol vermek zorundadır.
Seyir: Yelkenli teknelerin rüzgarla olan açılarına göre 3 ana gidiş yönü vardır. Bunlar orsa, apaz ve pupadır. İşte bu yönlere verilen terime seyir deniyor.
Orsa Seyri: Orsa rüzgara en yakın seyredilen seyirdir. Yelkenli tekneler rüzgara karşı gidemezler. Yaklaşık teknenin omurga hattıyla rüzgar arasında 45 derecelik bir açı oluşur. İşte bir yelkenli teknenin rüzgara en yakın seyredebildiği seyre orsa seyri deniyor.
Apaz Seyri: Bir yelkenli teknenin rüzgarı yandan alarak seyir etmesine verilen isimdir. Teknenin omurga hattıyla rüzgar arasında 90 derecelik bir açı vardır. Apaz seyrini dar apaz ve geniş apaz diye iki kısma ayırabiliriz. Eğer rüzgar açısı 50 derce olursa dar 135 derece olursa geniş apaz deriz. Apaz seyri çoğu yelkenli tekne için en hızlı seyirdir.
Pupa Seyri: Yelkenci olan olmayan herkesin en çok bildiği seyirdir. Pupa seyrinde yelkenli tekne rüzgarı arkadan (180 dereceden) alır. Yelken pupa seyrinde paraşüt gibi çalıştığı için etkisi orsa ve apaz seyrine kıyasla oldukça düşüktür. Yani bu seyir biraz daha yavaş sayılabilir.
Tramola: Rüzgara yakın orsa seyrinde giden yelkenli tekne, gideceği hedefe ulaşabilmek için dönüşler yapmak zorundadır. Rüzgar üstüne doğru yapılan bu dönüşlere tramola denir.
Kavança: Rüzgarı arkadan alan yelkenli tekne yine gideceği hedefe göre dönüş yapıp, kontra değiştirmek zorundadır. Rüzgar altına doğru yapılan dönüşlere kavança ya da boci tramola adı verilir.
Rüzgar üstü: Yelkenli teknenin rüzgarı aldığı yöne verilen isimdir.
Rüzgar altı: Yelkenli teknenin rüzgarı aldığı yönün tersi tarafına verilen isimdir.
Orsalamak: Yelkenli teknenin rüzgarla arasındaki açıyı küçülterek mümkün olabildiği sınıra kadar tekneyi rüzgara yaklaştırmaya denir.
Kafayı açmak: Yelkenli teknenin rüzgarla arasındaki açıyı arttırmasına denir. Orsalamanın tam tersi olarak da düşünülebilir.
Yapraklama: Eğer yelkenimizi rüzgarla dolduramıyorsak, yelkenimiz bir sağa, bir sola oynar(dalgalanır). İşte bu harekete yapraklama veya pırpırlama denir.
Bayılma: Özellikle rüzgarlı havalarda orsa ve apaz seyirlerinde yelkenli teknemiz rüzgar altına doğru yatar ve yan yan şekilde seyir eder. Bu durum bayılma olarak ifade edilir.
Trim: Yelkenimizin şeklini değiştirerek, ondan en yüksek ölçüde verim alabilmemiz için ona uyguladığımız küçük şekil değişiklerine trim denir.
Kerteriz: Rüzgarın hafif dönüşlerini anlamak ve bu dönüşlerin rotamızı bozmasını engellemek için pruvadaki sabit bir noktayı akılda tutmaktır. Ona göre rüzgar değişimleri anlaşılır ve rota değiştirilir.