“Şarkılarım hep umut için” Jehan Barbur

Jehan Barbur röportajları

“Hep umut! Umutla anlatmaktır isteğim her şeyi. Umutlu şarkıların hepsi benim için. Umut olmazsa zaten hangi sebeple yazarım? Kendimi değiştirmek, hayattan beklediklerimi inanarak, umut ederek beklemeye devam edebilmek için birkaç kelam ediyorum. Yoksa devam edemez insan yaşamaya. Hep umut!”

Jehan Barbur

 

“İlk albümüm hala benim için çok yeni. Ulaşamadığımız çok insan var. İkinci albüm “Hayat” Ekim ayı sonunda çıktı. İlk albümü bilmeyen birçok kişi belki de Hayat’la tanışıp sonrasında Uyan’ı keşfetti. 3. albüm için çok erken. İkinci albüm kadar çabuk gelmeyecek sanırım”

 Jehan Barbur kendini nasıl tanımlıyor? Sizi en iyi ifade eden kelimeler neler?

Telaşlı, çok heyecanlı, karışık, basit, olağan, herkes gibi, herkesten biraz… Ne demeli başka da bilemem!

Amerikan Kültürü ve Edebiyatı mezunusunuz fakat edebiyat ile uğraşmayı değil de müziği seçtiniz, sizi müziğe yakınlaştıran sebepler neler oldu?

Hayatın kendisidir sebep. Beni içine aldığı, kabul ettiği ve reddettiği her andır müziğe sarılış sebebim. Edebiyat okumuş olmam bu alanda bir meslek sahibi olmak istediğim için olmadı. Hayattaki tesadüfler, meraklar ve mecburiyetler hayallerinizi ertelemeyi gerektirebiliyor bazen. Müzik çocukluğumdan beri benimle beraberdi; dilimdeydi, içimdeydi. Müzik çocukluğumda en güzel oyunken, büyüdükçe yaşama bağlanış sebebim oldu ve bir tutkuya, aşka dönüştü. Kendimi ifade edebilme isteği ağır bastı. Çevremi, uzağımı, yakınımı anlamak, gözlemlemek, gördüğümü zannettiğim her şeyi yansıtma ihtiyacı yani. Bunu bir şekilde yapmaya çalıştığım yol ise müzik! Söylerken veya yazarken… Ruhumun kendini bedenimle tamamladığı nokta… Bir organ gibi! O olmazsa, hayatta ne için dururum neye tutunurum bilmiyorum. Bilmediğimdendir ona kayıtsız sarılışım; yani bir çaresizlik aslında.

Şarkı sözleriniz de sürekli kullandığınız duygular var mı? (Belki biraz hüzün, biraz aşk, biraz kırılmışlık…) En çok hangi duyguyu yansıtmayı seviyorsunuz sözlerinize?

Kendimce söyleme, anlatma ihtiyacı duyduğum küçük hikayelerim var aslında. Genellikle bu hikayeleri bir şekilde, o anki kızgınlığımla, sevincimle, kırgınlığımla ya da aşkla yazmaya çalışıyorum. Bir iç döküm ihtiyacı özünde. Kişisel bir dile gelme, rahatlama, paylaşma ve ortaklık bulma isteği. Ama hep umut! Umutla anlatmaktır isteğim her şeyi. Umutlu şarkıların hepsi benim için. Umut olmazsa zaten hangi sebeple yazarım? Kendimi değiştirmek, hayattan beklediklerimi inanarak, umut ederek beklemeye devam edebilmek için birkaç kelam ediyorum. Yoksa devam edemez insan yaşamaya. Hep umut!

 Hangi müzisyenleri dinliyorsunuz, etkileşiminiz nasıl? Etki altında kalmak gibi çekinceleriniz var mı?

Bugüne kadar çok farklı müzikler dinledim. Ruh hallerime, o an ki ihtiyaçlarıma göre değişkenlik gösterdi. Beni birbirine benzemeyen, farklı ve samimi şeyler çok etkiliyor. Dürtüyor, hareket ettiriyor, yola koyuluyorum sayelerinde. Çok fazla müzisyen dinliyorum. Araştırıyorum, yeni şeyler bulmaya, yeni sesler duymaya ihtiyaç duyarken bir yandan, yirmi sene önce dinlediğim müzisyenlere de hala sahip çıkıyorum ve ara ara onları da özledikçe ve onlara da ihtiyaç duydukça çıkarıyorum arşivimden. İnsan her ne işi yapıyorsa yapsın etki altında kalmaktan kurtulamaz. Yoksa cam bir fanusun içinde yaşamak gerekir. Etkidir tepkiyi doğuran sonuçta. Benim tek korkum birini taklit etmektir. O kadar çok şeyden etkilendim ki bugüne kadar ve hala da etkilenmeye devam etmekteyim. Yani beslenmekteyim. Yaratım sürecinde, kendi süzgecimden geçirip, kendi özgeçmişimle sadeleştiriyorum yazdıklarımı. Tahminim, daha da yaş aldıkça ve tecrübe kazandıkça, daha da fazla bana benzeyeceğidir şarkılarımın. Bir yerden başlıyoruz hepimiz. Birine benzeyerek ya da benzetilerek… Asıl önemli olan günün sonunda kendinizden harmana kattığınız miktar. Kendim gibi olmalıyım. Kendimde de birçok insandan bir miras, bir alıntı olduğunu unutmadan. Onları ne kadar kendime dönüştürürsem o kadar huzurlu olabilirim. Ve bir o kadar da gerçek!

İlk albümünüz “Uyan” sizi ne kadar yansıtıyordu, albüm içerisinde seçilen şarkıların seçilme sebepleri nelerdi? Albümün içeriği belirlenirken özellikle nelere dikkat edersiniz?

“Uyan” illa ki bir çok nedenden ötürü beni fazlasıyla yansıtıyor. Ama asla bütünüyle değil. Dünkü insan bile değiliz. Her gün değişiyor, gelişiyor ya da geriliyoruz. O an, o şarkılar o dönem ve ben. Bugün bendeki “ben” yine başka ve yarına da yetişemeyecek. O şarkılar albüm çıkmadan iki yıl evvel yazmaya başladığım şarkılar. Benim yüzlerce bestem olmadı hiç. Bir yığının arasından da seçmedim dolayısıyla şarkıları. Belki iki ya da üç şarkıyı dışlayarak böyle bir playlist yaptım. Bir bütün oluşturabilecek parçalar hepsi benim gözümde. O albümde anlatılan hikayelerin kimi girizgahı, kimi tekerlemesi, kimi sonucu ya da gelişme bölümü. Ayrık durmamalılar. Çok ayrık duran bir parça olsa dahi bu kurguda, içindeki bir hatırlatmayla diğerleriyle bağ kurmalı. En azından benim tercihim bu yönde olur.

“Hayat’’ isimli ikinci albümünüzde kimlerle çalıştınız?

Şu anda albümün artık satılmadığı bir dönem olarak nitelenen şu halde “Hayat” çok keyifli gidiyor. Güzel tepkiler alıyoruz ve bu beni gerçekten çok mutlu ediyor. Albümde Kemal Evrim Aslan, Cenk Erdoğani Mert Önal, Murat Çopur, Ozan Musluoğlu, Kürşad Deniz, Ferit Odman, Erdal Akyol, Sarp Maden, Uğur Akyürekle çalıştım. Kayıtları ve mixleri Erim Arkmanla beraber yaptık ve tabi ki Barış Erduran’ın da katkılarıyla. Mastering ise Çağlar Türkmen’e ait.

Yazdığınız şarkılar bir öykü ile mi ortaya çıkıyor, sizce en ilginç bir öyküsü olan şarkınız hangisi?

Aklımdaki bir resmin yazıya döküldüğü bir anda çıkıyor şarkılar. Söz ve müzikle bir arada. Çok ilginç bir öyküsü olan şarkım yok ne yazık ki. Dediğim gibi hepsi kişisel masallar. Bir tek “Geç Kalmış Şermin’in Yeri” şarkısı için küçük bir şey anlatabilirim. Bir gece eve dönerken Taksim’in arka sokağında bir tabelası ilişti gözüme. Kocaman harflerle “Geç Kaldı… Şermin’in yeri” yazıyordu. Çok etkilenmiştim bu isimden. Günlerce kafamda hikayeyi kurgulamaya başladım. Bu ismi, bu isme sahip olabilecek kadını… Sonrasında müzisyen arkadaşım olan Cem Tuncer’le birkaç gitar riffi kaydettik. Bir gün sonra oturup o rifflerin üzerine böyle bir melodi ve hikaye yazdım. Sonrasında da Şermin’in yerine gidip hediye ettim şarkısını.

Konu müzik olunca rekabetin çok çetin yaşandığını görüyoruz, siz kendinizi rekabetin neresinde görüyorsunuz?

Hiçbir yerinde. Böyle bir şey konu olursa ben yokum. Ortadan kaybolurum, yok olurum. Böylesi totaliter bir hayattan kaçma sebebim müzikken, kendimi neden bir yarışa davet edeyim? Huzursuzlaşır, korkar, küserim. Hikayelerimi neden yarıştırayım bir başkasınınkilerle. Herkesin bir hikayesi var anlatacağı, hepsi de birbirinden farklıdır. Ne daha iyi ne de daha kötü.

“Benim albüm yapmak gibi bir hayalim yoktu, sadece şarkı söylemek istiyordum” diyorsunuz… Albüm yapma fikri nasıl oluştu?

Bülent Ortaçgil ile tanıştım. O bana bu albümü şarkı yazmaya devam etmek gerektiği için yapmam gerektiğini anlattı. Sonrasında çok büyük keyif aldım albümü hazırlarken. Bugün ise tek amacım bu oldu. Yani yazmaya devam etmek ve hayatıma güzel bir albüm diskografisi bırakabilmek.

Sadece solist değil aynı zamanda söz yazarı ve besteci kimliğiniz de var? Hangisi sizde daha ön planda? Siz hangisi daha çok seviyorsunuz?

İkisi birlikte yürüyor benim için. El ele. Birbirinden ayıramam. Kendi şarkılarımı söylerken tarifi imkansız bir keyif alıyorum. Başka sanatçıların şarkılarını yorumlarken de müthiş heyecanlanıyor kimlik değiştiriyor kabuk yeniliyorum. İkisine de bağlıyım, derinden.

 Müzik ile uğraşmanın dışında neleri severek yapıyorsunuz, başka uğraşlarınız var mı?

Küçük öyküler yazıyorum çocukluğumdan beri. Beni iyileştiren bir şey. Balık tutmak en çok sevdiğim şeylerden biri. Bunun dışında yemek yapmayı çok severim. Boş vakit buldukça da kendimce takılar yapıyorum.

Jehan Barbur

Bülent Ortaçgil ile çalışmak nasıl bir duygu? Size ne gibi tecrübeler kazandırdı?

Biz Bülent Bey ile bilfiil çalışmadık. Bir nevi akıl hocasıdır benim için. Bu aşamada başıma gelebilecek birçok konu hakkında uyardı, bilgilendirdi beni. İnandırdı kendime ve cesaret verdi en önemlisi. Desteği ve sırtıma vurup “hadi” demesidir bugünüm.

“Huzurlu, sakin ve naif’’ sizin için yapılan yorumlarda genelde bu kelimeler kullanılıyor. Şarkı sözlerinize de yansıyor… Daha duygusal, hırçınlık yapmayan, biraz hüzünlü belki, gerçek Jehan’da böyle mi?

Olduğum söylenilen her şey aradığım, olmaya çalıştığım şeyler aslında. Öfkem de sağlamdır. Beni bile ürkütür. Naiflik konusu ise biraz karışık. Naif demek yanlış olur ama hala hayattaki bazı değerlere inanıyorum ve onlar uğruna savaşıyorum. Bugün naiflik sanırım anlam değiştirdi ve artık böyle bir tanıma evrildi. Saf, zararsız, katıksız, korumasız, hatta bazen tecrübesiz. Bunlar değil de inancımdaki ısrarımsa naifliğim, kabulümdür. Hüzne gelince; hüzünden beslenirim ama hayatımda melankoliye bel bağlamam. Umuttur benim için mutluluğumun başlangıcı. Hüzünle başlasa da yazılarım, umutla noktalarım ve mutlanırım.

 Kendinize dair, kariyerinizle ilgili yoksunluğunu duyduğunuz, eksikliğini hissettiğiniz bir şeyler var mı?

Olmaz mı? Öyle çok şey var ki… Hoş benim daha çok yolum var. İşin çok başındayım henüz. Yaşadığımız yerin saymakla bitmeyecek eksiklikleri bizleri de vuruyor. Dilediğimizce paylaşamıyoruz şarkıları. Popüler kültürümüzün azıcık da olsa dışında kalan her şey nedense hakir görülüyor bu memlekette. Ürkütücü, korkutucu, fazla kişisel ve umutsuz addediliyor. Nedense?

Son sorumuz ikinci albümünüze de ismini veren “hayat” ile ilgili. “Hayat”ın karşısında nasıl güçlü kalıyorsunuz ve son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mıdır?

Bir gün öleceğimi hatırlayarak ve karşılığında yaşamaya devam ederek güçlü kalıyorum. Son olarak ise ilginize ve desteğinize çok teşekkür ederim…

Röportaj: Aise Amet

Başa dön tuşu