Sinemanın “en” değerlisi

 

Oscar
Oscar

Sinemanın “en”lerini belirleyen Oscar ödüllerinin 1929 yılında Los Angeles’te başlayan macerası, bugün aynı ilgi ve heyecanla devam ediyor. Sahibine büyük bir değer katan, emeklerinin ve başarıların altın karşılığı olan Oscar heykelciği, kırmızı halısı ve her yıl sinema tarihine unutulmayan izler bırakan ödül töreni dünyanın bilinen en eski sinema geleneği…

Amerikan Sinema Bilimleri ve Sanat Akademisi’nin her yıl dağıttığı “Akademi” ya da daha yaygın olarak kullanılan adıyla “Oscar” ödülleri… 1939 yılında resmiyet kazanan “Oscar” isminin kaynağı ise yalnızca rivayetlerden ibaret. Bu yıl 86. kez sahipleriyle buluşan ödüller, ilk yıllarından bugüne dek saygınlığından ve değerinden hiçbir şey kaybetmediği gibi kendini sürekli yenileyip, güncele ayak uydurarak bugünkü popüler kültürde bile yerini aldı. Artık bir tür resmi geçit anlamı kazanmış olan kırmızı halı geçişleri, özel günlerde, sevdiklerimize verdiğimiz hediyelere dönüşen Oscar heykelciği, ödül töreninin belki de en heyecanlı anını simgeleyen “and the Oscar goes to…” sözlerinin dilimize dolanmış olması bile bu durumun kanıtı gibi…

Ünlü Oscar selfisi
Ünlü Oscar selfisi

Her yıl tüm dünyanın büyük bir merakla sonuçlarını beklediği, sinema sektörüne emek verenlerin bütün bir yıl yaptığı çalışmalarının karşılığını almayı umduğu Oscar ödülleri, dünyanın bilinen en eski sinema ödülü olma özelliğine sahip. Kuruluş amacı, sinema sanatının gelişimine katkıda bulunmak olan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi, ilk kez 1927 yılında, 36 kişilik bir grupla başlayan çalışmalarla bu organizasyonun temellerini atmıştı. Orijinal ismi “Academy Award of Merit” olan ödüllerin simgesi altın heykelcik, Metro Goldeyn Mayer’in sanat yönetmeni Cedric Gibbons tarafından tasarlandı.

Onu son haline getiren kişi ise George Stanley oldu. “Altın ödül”, “üstün başarı heykeli”, “altın adam”, “demir adam” ve benzeri isimlerle anılan heykelciğin neden Oscar adını aldığı aslında tam olarak bilinmiyor. Bu konuda anlatılan hikâyelerden birine göre Akademi’nin kütüphanesinde görevli Margaret Herrick’in bu heykelciği gördüğünde onu Oscar adındaki amcasına benzetmesinden sonra ödül bu isimle anılmaya başlamış. Başka bir kaynağa göre ise Bette Devis’in ödülünü alırken ilk kocası Oscar Nelson’u anması heykelciğe bu ismin verilmesine neden olmuş. Bir başka söylentiye göre de Oscar ismi, Hollywood yazarı Sidney Skolsky’nin 1934 yılındaki Oscar töreninde en çok Oscar ödülüne sahip oyuncu olarak bilinen Katharine Hepburn’un ödülünü alışını kaleme aldığı yazısında “Oscar Amca” ifadesini kullanmasına dayanıyor. 24 ayar altınla kaplı heykelciğin tek maddi değeri, onu satmak isteyen sahibine sunulan şarta bağlı.

Yalnızca Akademi’ye ve 1 dolar karşılığında satılabilen ödülün manevi değeri olduğu kadar ona yüklenen anlamlarda oldukça fazla. Ödülün tasarımında, bir film makarasının üzerinde duran altın adam, elindeki tuttuğu kılıcıyla bir şövalyeyi temsil ediyor. Üzerinde durduğu beş parçalı film makarasının halkaları ise oyuncular, senaristler, yönetmenler, yapımcılar ve teknisyenleri simgeliyor.

Oscar ödüllerinin başlangıcında, bu ödüle aday gösterilmek ve bu ödülü alabilmek için gerekli olan kıstasların başında ödül alacak olan filmin, o yılki törenden bir önceki yıl Los Angeles’te gösterime girmiş olması geliyordu. İlerleyen yıllarda bu kıstas biraz daha yumuşatılarak belirlenen süre 17 aya çıktı. 1999 yılına kadar pazartesi günleri yapılan ödül töreni, bu yıldan itibaren pazar günleri yapılmaya başladı. Ayrıca aday gösterilecek olan filmlerin 40 dakikadan daha uzun olması ve en az bir sinemada paralı olarak gösteriminin gerçekleştirilmiş olması da ödüle aday gösterilmesi için gereken şartlar arasında yer alıyor. Akademi’ye üye olabilmek içinse Oscar adaylığı kazanacak kadar iyi olmak veya Akademi tarafından davet edilmek gerekiyor.

Çoğunluğunun davet edilenlerden oluştuğu yaklaşık 6000 üyesi bulunan Akademi’nin ilk ödül töreni 16 Mayıs 1929 yılında 250 kişilik bir katılımla gerçekleşti. Medyanın çok fazla desteklemediği bu törende 15 ödül sahibini bulmuş ve organizasyon çok kısa sürmüştü. 1941 yılına dek, ödül alacak olanların önceden bilgilendirilmesi nedeniyle kısa süren ödül törenleri, bu tarihten itibaren kapalı zarf sistemi kullanılarak devam etti. İlk yıllarından bugüne dek her yıl farklı sürprizlere sahne olan ödül törenleri, sinema tarihine silinmeyen izler bıraktı ve birçok ilke imza attı. Örneğin ilk kez 1966 yılında renkli olarak yayınlanan ödül töreninin yayın hakkını NBC’nin satın alması ile 1972 yılından itibaren canlı olarak yayınlanmaya başladı. 1938 yılında Los Angeles’taki sel felaketi nedeniyle bir hafta, 1968 yılında Martin Luther King’e saygı amacıyla ve 1981 yılında Ronald Reagan’a düzenlenen suikast nedeniyle bir gün ertelendi.

1929 yılında “En İyi Aktör” seçilen Emil Jannings, Oscar ödülleri tarihine bu ödülü ilk alan aktör olarak geçti. Oscar heykelciği verilmeye başladığından beri farklı şekillere büründüğü oldu. Örneğin 2. Dünya Savaşı döneminde ekonomiye katkı sağlamak amacıyla altın heykelciğin yapımında ilk kez plaster kullanıldı. Küçük yaşta büyük bir ün kazanan 6 yaşındaki Shirley Temple gibi ödüle layık görülen çocuk oyunculara, heykelciğin minyatürleri verildi. Bir kez de sahibine ağız kısmı hareket edebilen ahşap bir şekilde sunulan altın adam ilk kez 1949 yılında numaralandırılmaya başladı.

Ödül almak kadar ödüle aday gösterilmenin de son derece önem verildiği Oscar ödülleri, kendi içindeki “en”leriyle de sinema tarihinde hatırı sayılır bir yer kaplıyor. Örneğin “Yüzüklerin Efendisi – Kralın Dönüşü” aday gösterildiği tüm dallarda ödül almayı başaran film olurken; 1950 yapımı “All About Eve” ve 1997 yapımı Titanic, 14 adaylıkla bugüne dek en çok aday gösterilen filmler oldu. Bu iki adaylık rekortmeni film “Ben Hur” filmi ile birlikte aday gösterildiği tüm dallarda ödül kazandı. Tüm ana kadrosunun aday gösterildiği 1966 yapımı “Kim Korkar Hain Kurttan?” filmi aday gösterildiği ödüllerden beşini kazanırken, 1932 yapımı “Grand Hotel” diğer dalların hiçbirinde aday gösterilmeyen ama “En İyi Film Oscarı”nı alan film olarak tarihe geçti.

Animasyon filmleri de Oscar tarihindeki yerini aldı ve “Oyuncak Hikâyesi”, “Up”, “Güzel ve Çirkin”, “En İyi Film Akademi Ödülü”ne layık görüldü. Oscar’a doymayan oyuncular arasında bulunan Jack Nicolson ve Walter Brennan “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” dallarında aldıkları ödüllerle en çok ödül kazanan isimler olmayı başardı. Merly Streep ise bugüne dek Oscar’a en fazla aday gösterilen kişi unvanını gösterildiği 18 adaylıkla kazanırken, 3 kez ödül alabildi. Genç yaşına rağmen Oscar’a 3 kez aday gösterilen Jennifer Lawrence “En İyi Kadın Oyuncu” Oscar’ını kazanan en genç 2. oyuncu oldu. Bu daldaki birincilik kült bir yapım olan “Kuzuların Sessizliği” filminin yıldızı Jodie Foster’a aitti. Aynı filmde Hannibal Lecter karakteriyle hafızalarda derin izler bırakan Anthony Hopkins, filmdeki birkaç dakikalık performansına rağmen “En İyi Aktör” ödülünü kazandı.

“Bayan Daisy’nin Şoförü” filmindeki rolüyle ödül kazanan “Jessica Tandy” ödül kazanan en yaşlı oyuncuydu. Öldükten sonra iki kez Oscar’a aday gösterilen tek isim ise James Dean oldu. Bir sinema eserini bütünüyle değerlendirmek ve layık olduğu ödüllerle buluşturmak adına ilk gününden bu yana büyük özen gösteren Oscar ödülleri; yalnızca filmlere ve oyunculara gitmiyor. Bugüne dek 48 kez Oscar’a aday gösterilen film müziği bestecisi John Williams tam 5 kez bu dalda ödül aldı. Dillere dolanan film müziklerinin çoğunda imzası bulunan besteci Ennio Morricone ise 5 kez aday gösterilmesine rağmen hiçbir seferinde ödül kazanamadı. Ancak sinemaya olan katkıları sebebiyle ona “Onur Ödülü” verildi. En İyi Yönetmen dalında, 2010 yılında aldığı ödülle, Oscar tarihine “ödül alan ilk kadın yönetmen” olarak geçen Kathryn Bigelow bu ödüle “The Hurt Locker” filmiyle layık görülmüştü.

Bir yıl boyunca konuşulacak gündemler yarattığı gibi her geçen yıl değişen zamana ayak uydurmayı başaran Oscar ödül törenleri deyince akla ilk gelenlerden biri de kuşkusuz kırmızı halı… Üzerinde şıklık yarışına giren ünlülerin boy gösterdiği kırmızı halısız bir Oscar töreni düşünmek neredeyse imkânsız. Muhtemelen başka hiçbir yerde bu kadar çok ünlüyü bir arada göremeyeceğiniz o kırmızı halı, her yıl yaşanan birbirinden farklı ve renkli anların belki de en büyük şahidi oluyor. Tören gecesinin ardından günlerce, aylarca konuşulan elbiseler, o yıl törende sunuculuk yapacak olan ünlülerin aralarındaki ertesi gün dillere dolanan şakalaşmalar, genelde komedyenlerin yaptığı ve tüm konukları ve izleyicileri şaşkınlığa düşüren ama bir o kadar da geceye damgasını vuran şakalar… Oscar ödül törenleri bugüne kadar o kadar çok anı biriktirdi ve o kadar çok unutulmaz ana şahit oldu ki, 2014 yılına damgasını vuran ve sosyal medyada paylaşım rekorları kıran “selfie” çılgınlığı bunların yalnızca küçük bir kısmı.

Yazı: Ferhan Petek
Başa dön tuşu