“Sudan sebep”

Sihirli bir değnek olsa ancak bu kadar etkileyebilirdi bizi. Sağlıklı ya da güzel olmak ile ilgili onlarca metinde, cildinizle ilgili neredeyse her detayda, psikolojide, sporda, doğada, mutfağımızda, hemen hemen her yerde ve en önemlisi “içimizde” söz sahibi bir etken var: su. Doğaya onun hakkında ne söylersek, o da bize onu veriyor.

Şimdi kısaca bir beyin fırtınası yapalım ve bugüne dek duyduğumuz birkaç sözü bir araya getirelim: “Üzerinde yaşadığımız dünyanın dörtte üçü sudan oluşuyor.” “Vücudumuzun büyük bir bölümü sudan ibaret.” Evliya Çelebi’nin de dediği gibi, yaşadığımız bu kent de zaten sudan ibaret… Buna göre suyu etkileyen her şeyin bizi de etkiliyor olması, mantıklı ve akılcı bir bakış açısıyla büyük bir olasılık taşıyor zaten.

Geçmişte haberlerde izlediğimiz, belki okuduğumuz ya da ağzımız açık dinlediğimiz bir ismi hatırlatmak istiyorum: Dr. Masaru Emoto. Su kristalleri fotoğraflarını “Suyun Verdiği Mesajlar’’ isimli iki kitap ile yayınlamıştı. Bu kitaplar tüm dünyada 400 bin gibi bir satış rakamına ulaştı. Aslında bunda anlaşılmayacak bir yan da yok. Dr. Emoto’nun su araştırmasını bu kadar popüler kılan, düşünce ve duyguların fiziksel gerçekliği etkilemesiydi. Aynı yerden alınan su örneklerine yazılı ve sözlü kelimelerle veya  müzikle değişik niyetler, düşünceler yönlendirildiği ya da odaklanıldığı zaman “su” kendi ifadesini değiştiriyordu.  

Temel olarak Dr. Emoto, suyun “ifadelerini” yakalamayı başardı. Geliştirdiği teknikte çok soğuk bir odanın içinde son derece güçlü bir mikroskop yardımıyla çok yüksek hızlı bir fotoğraf çekimi gerçekleştirdi. Bu teknikle henüz oluşmuş donmuş su kristallerini fotoğrafladı. Ancak değişik bölgelerden alınmış su örneklerinin hepsi kristalize olamadı. Örneğin, çok kirli nehirlerden alınan su örnekleri sadece suyun içinde bulunduğu durumu gösterdi. Dr. Masaru Emoto donmuş suda oluşan kristallere belirli düşünceler yoğun olarak yönlendirildiğinde tepkimelerinin değişiklik gösterdiğini keşfetti. Daha açık bir ifade ile düşüncenin şekline göre su kristalleri değişiklik gösteriyordu. Yapılan deneyler sonucunda çok temiz kaynaklardan gelen su örneklerinin ve kendilerine sevgi dolu sözcükler söylenen su örneklerinin aynen kar tanelerinin modeline benzeyen çok parlak, yoğun motifli, simetrik ve çok renkli desenler oluşturdukları görüldü. Buna karşılık çevre kirliliğinin çok olduğu bölgelerden gelen su örnekleri veya olumsuz düşüncelere maruz bırakılan su örnekleri; koyu renkli, asimetrik ve tamamlanmamış motifler oluşturdu. Bu araştırmanın ve keşiflerin sonuçları, dünyayı ve kendi sağlığımızı nasıl olumlu etkileyebileceğimizi gösterdi. Devrim niteliğinde şuursal bir farkındalık yarattı.   

Dr. Emoto bize düşüncelerimizin, davranışlarımızın ve duygularımızın çevre üzerinde ne kadar derin etkileri olduğunu gösterdi. Doğanın bizi, bizim de doğayı etkilediğimizi kanıtladı. Amerikan Holistik Tıp Derneği Başkanı ve aralarında “Kutsal Şifacılık” isimli bir kitabı da olan 295 adet yayının sahibi Dr. Norman Shealy deneylerle ilgili şu yorumu yaptı: “Su, bizim içinde yaşadığımız dördüncü boyutla ruhumuzun beşinci boyutu arasındaki bağlantıyı temsil eder. Bundan evvel pek çok çalışma, şifacıların hidrojen birleştirmeleri veya suyun kızılötesi ışınları emmesi ile ilgili gözle görünmeyen etkilerini meydan çıkartmıştı. Ancak, bu çalışmaların hiçbirisi Dr. Emoto’nun zarif çalışması ile boy ölçüşemez. Düşünce ve güzelliğin etkisi bundan evvel bu kadar iyi bir şekilde hiç anlatılamamıştı.’’

Suyun kültürümüzdeki yerinden ve psikolojimize olan katkısından söz etmeden su ile aramızdaki bağı açıklamak elbette ki çok mümkün olmaz. Fakat bunu küçük bir beyin fırtınası ile yapmak oldukça kolay. Diyelim ki yaz geldi. “Deniz havası iyi geldi” deriz. Ya da dünyaca ünlü “Hamam” kültürümüz. Tüm dünyayı kendisine çeken plajlarımız. Tüm dünyaya sattığımız sularımız. Hepsi bir bütünün küçük parçaları aslında. Tatile koşarak gidiyoruz çünkü bizi kendine çeken bir deniz var. Kaplıca suları hem bedenimize hem de ruhumuza “iyi” geliyor. Su odaklı terapilerin ve tedavilerin sayısı da her geçen gün artıyor. Özellikle otistik çocuklara suyun olumlu katkılarda bulunduğu bilimsel olarak biliniyor ve bu konuda tedaviler her geçen gün artıyor. Suyun hayatımızdaki önemini açıklamanın belki de binlerce yolu bulunabilir. Ama esas konu sudan geldiğimiz ve suya döneceğimiz. Anne karnından çıkan bebeklerin %90’ı, çocukların %80’i, ortalama bir insanın ise %70’i sudan oluşuyor. Ve tüm sular okyanuslara ulaşmaya çalışır. İşte bu sebepten sudan etkileniriz ve suya yakın olmak isteriz. Suya ne ekersek, onu biçeriz.

Yazı ve fotoğraflar: Engin Çakır
Bu da ilginizi çekebilir
Kapalı
Başa dön tuşu